Direniş, iki cephede nasıl zafer kazandı?

img
Direniş, iki cephede nasıl zafer kazandı? YDH

"Direniş çevresini diğer deneyimlerden ayıran şey, kolektif bilincinin kırılgan olmamasıydı. Direniş, on yıllar boyunca sadece askeri bir proje değil, aynı zamanda entelektüel, kültürel ve medya projesi oldu."




YDH - 7 Ekim 2023 sonrası direniş çevresine karşı yürütülen savaş, hem fiziksel hem de dijital cephede gerçekleşti. Sosyal medyada 350 binden fazla hesapla yürütülen sistematik dezenformasyon kampanyası, direnişi zayıflatmayı ve halk desteğini kırmayı amaçladı. Ancak Ocak 2025'te Seyyid Hasan Nasrullah'ın cenazesine 900 bin kişinin katılması, dijital propagandanın güçlü kolektif şuura sahip kitleyi etkileyemediğini kanıtladı.

7 Ekim 2023'ten bu yana direniş çevresine karşı başlatılan savaş geleneksel bir savaş değildi.

Gazze ve Lübnan'a füzeler yağarken, dijital cephe de başka türlü bir bombardımana —güveni sarsmayı, uyumu bozmayı ve kolektif bilinçte çatlak yaratmayı amaçlayan planlı, finanse edilen, yoğun kampanyalar— tanık oluyordu.

Fakat bu savaşın başlamasından dört aydan fazla bir süre sonra, sonuç netti: Direniş yenilmedi, zira çevresi gerçeği biliyordu.

Savaşın ilk gününden itibaren, sosyal medya platformlarında eşi görülmemiş bir seferberlik vardı. Amerikan Graphika şirketinin istatistiklerine göre, çoğu yeni oluşturulmuş 350 binden fazla hesap, eş zamanlı olarak direnişin etik değerlerini sorgulayan ve onu halk tabanına bir yük olarak gösteren içerikler yayımladı.

İlk hafta içinde, direnişin "Lübnan'ı savaşa sürüklediği" anlatısını yayan paylaşımlarda yüzde 700'lük bir artış olurken, büyük teknoloji şirketlerinin uyguladığı kısıtlama ve silme politikaları nedeniyle destekleyici paylaşımlarda yüzde 45'lik bir düşüş yaşandı.

Savaşın yoğunluğu arttıkça, kampanya direnişin meşruiyetini zayıflatma girişimlerinden çevresinin moralini hedef almaya geçti.

Aniden, iç bölünmeler ve direnişin ön saflarındaki kişilerin "savaştan çıkmaya" çalıştığına dair "sızıntılar" dolaşıma girdi.

Sahte video klipler, düzenlenmiş görüntüler ve hayali medya kaynaklarına atfedilen haberler oluşturmak için yapay zeka teknikleri kullanıldı. Ancak bu savaş, yoğunluğuna rağmen, istenen etkiyi yaratmadı.

25 Ocak 2025'te, direnişin muhalifleri dijital saldırılarının meyvesini verdiğini ve direniş çevresinin en zayıf durumunda olduğunu düşündüler.

Ancak Seyyid Hasan Nasrullah'ın cenaze töreni başladığında, tüm hesapları alt üst eden bir olay gerçekleşti: Saatler içinde, güvenlik uyarılarına ve medyanın tüm korkutma girişimlerine rağmen, yüz binlerce insan Güney Dahiye'ye akın etti.

Uluslararası Enformasyon Kuruluşu'na göre, Lübnan'dan ve yurt dışından, farklı mezheplerden 900 bin kişi törene katıldı.

Sosyal medyada ise, yasaklara rağmen, #Nasrallah_Kalıcıdır etiketi sadece 24 saat içinde 12 milyondan fazla etkileşim aldı. Bu anda, dijital savaşın en önemli muharebesini kaybettiği belli oldu: Kolektif bilinç üzerindeki etki.

Savaş sırasında yaşananlar izole bir olgu değil. Önceki deneyimler, sosyal medyanın kamuoyunu yönlendirmede, hatta bazen siyasi olayların kendisini şekillendirmede belirleyici bir araç haline geldiğini doğruluyor.

Lübnan 2022 seçimleri: Lübnan Medya Çalışmaları Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırmaya göre, Lübnanlı seçmenlerin yüzde 62'si karar vermeden önce sosyal medyada gördükleri içerikten etkilendi ve yüzde 27'si dijital kampanyalara dayanarak tercih ettikleri adayı değiştirdiklerini söyledi.

2019 Tunus seçimleri: Carnegie Enstitüsü'nün bir çalışması, Tunuslu seçmenlerin yüzde 41'inin oy vermeden önce Facebook'ta yanıltıcı bilgilere maruz kaldığını ve finanse edilen sahte hesapların bazı adayları desteklemede önemli rol oynadığını ortaya koydu.

2016 ABD seçimleri: ABD Kongresi soruşturmalarına göre, 126 milyon Amerikalı, Donald Trump lehine seçim sonuçlarını etkilemek için kullanılan Facebook ve Twitter-X'te üretilmiş içerik gördü.

Bu gerçekler, dijital anlatı üzerindeki kontrolün artık önemsiz bir ayrıntı olmadığını, başlı başına bir savaş olduğunu doğruluyor.

Direniş çevresini diğer deneyimlerden ayıran şey, kolektif bilincinin kırılgan olmamasıydı. Direniş, on yıllar boyunca sadece askeri bir proje değil, aynı zamanda entelektüel, kültürel ve medya projesi oldu.

2000 yılından beri medya çatışmaları yaşayan ve 2006 savaşı sırasında yoğun propagandayla karşı karşıya kalan toplum, kolay kolay nüfuz edilebilir değildi.

Çatışmanın doğası da dijital propagandanın başarısını engelledi: Direniş bir seçim mücadelesi değil, varoluş mücadelesi veriyordu. Varoluşsal mücadeleler veren toplumlar kolayca kandırılmaz, zira duyusal deneyim sanal propagandaya galip gelir.

Son kampanyanın başarısızlığı, mücadelenin bittiği anlamına gelmiyor. Yapay zeka teknolojilerindeki hızlı gelişme ve dijital platformların kamuoyunu şekillendirmede artan rolü, gelecekte çatışmayı daha karmaşık hale getirecek.

Ancak bu savaşın kanıtladığı şey, güçlü bir kolektif hafızaya ve çatışma geçmişine sahip toplumların, kullanılan araçlar ne olursa olsun, bilinçleriyle kolayca manipüle edilemeyeceğidir.

Çeviri: YDH