«Kritik dönemeçlerde her zaman sesi duyuldu ve kararlı duruşu, sebat ve özgür iradenin sembolü oldu. Seyyid Nasrullah sadece siyasi bir figür değil, direnişin ve haysiyetin sembolüdür ve sesinin yankısı gelecek nesillere hakikat ve kararlılık yolunda devam etmeleri için ilham verecektir.»

YDH- Seyyid Hasan Nasrullah’ın yaptığı her konuşma, bir çağrı gibidir; “Sesimi duyun ve adaletin yolunda yürüyün” der gibidir. El-Meyadin’de yayımlanan yazı da tarihe damgasını vuran böyle bir liderin izlediği yolu ve onun halkıyla kurduğu derin manevi bağları keşfetmeye davet ederek Seyyid Hasan Nasrullah’ın, yalnızca bir lider değil halkının ruhunu taşıyan onların mücadelelerine ses veren bir figür olduğunu, onun sesindeki her kelimenin, sadece bugünün değil, geleceğin de ışığını arayan bir pusula gibi olduğunu öne sürüyor.
Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, uzun yıllardır Ramazan ayı boyunca yaptığı konuşmalarda dinleyicilerini yoksulların işleriyle ilgilenmeye ve onlara sadaka vermeye çağırmıştı zira onun sohbetlerinin, Filistin'in özgürleştirilmesi ve Batı hegemonyasından kurtulmak için çalışmaya odaklanan politik söyleminin yanı sıra ekonomik sistemin yoksul halka iyi bir yaşam sağlayamamasını telafi eden sosyal bir rolü de vardı.
2025 senesinin Ramazan ayının gelişinden bir hafta önce Seyyid Hasan Nasrullah ve halefi Haşim Safiyüddin, Beyrut'ta havaalanı yolu üzerinde bu amaç için özel olarak hazırlanmış bir yerde ebedi istirahatgahlarına uğurlandılar. Yüz binlerce kişinin katıldığı görkemli veda sahnesi, onları sevenlerin kalplerinde kapanmayan yaraları yeniden açarken, yaklaşık beş aydır içlerine akıtamadıkları gözyaşlarını da dökmelerine fırsat verdi.
İki şehit, 27 Eylül 2024 ve aynı yılın 3 Ekim tarihleri arasında, işgal rejiminin direniş liderlerine suikast düzenleyerek bölgedeki direnişin belini kırmak istediği şiddetli İsrail baskınları sonucunda art arda şehit olmuştu.
Ancak bu plan iki şey yüzünden bozuldu ya da en azından tam hedefine ulaşması engellendi:
Birincisi, güney banliyösünün eteklerinde yer alan ve Lübnan'ın en büyük spor stadyumu olan Kamil Şamun Spor Kompleksi'nde gerçekleşen görkemli veda sahnesi.
İkincisi ise iki şehidin naaşlarının bulunduğu ve direnişin Beyrut'ta yaygınlaşan bir kavrayış haline gelmesiyle artık göz ardı edilemeyecek sembolik ve duygusal bir rol oynayan ve zaman geçtikçe daha da köklü ve daha fazla ilham verici olmaya devam edecek olan mabed.
Kanal 14’ün İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'den aktardığına göre, belki de işgal ordusunu rahatsız eden ve liderlerin cenazesini bombalamayı ciddi olarak düşünmeye sevk eden şey tam da budur.
Seyyid’in sesi olmadan bir Ramazan
Seyyid Hasan Nasrullah'ı seven direniş kitlesi şüphesiz üzgün. Genel bir pişmanlık duygusu ya da işlerin olması gerektiği gibi gitmediğine dair kolektif bir his var. Tek teselli, Filistin meselesinin yeniden ön plana çıkması, Gazze'deki mücadeleci hareketlerin İsrail'in vahşet makinesi karşısında dimdik durarak Ben Gvir ve Smotrich'in planlarını bozması ve Seyyid Nasrullah'ın, ondan önce İbrahim Reisi'nin, ondan sonra da Yahya Sinvar'ın Kudüs yolunda şehit olarak yükselmeleri, yani bu dünyadan mümkün olan en onurlu şekilde ayrılmaları.
Geçtiğimiz Ramazan ayında, Aksa Tufanı Operasyonu ve ardından gelen İsrail saldırganlığının üzerinden yaklaşık altı ay geçmişti. O dönemde Nasrallah 14 Mart 2024 tarihinde bir konuşma yaptı. O günkü konuşmasında İsrail ile olan çatışmanın özüne ve bu savaşın 1948 öncesinden beri devam ettiğine odaklandı. Netanyahu'nun hedeflerine ulaşmada ya da Şerit'teki silahlı hareketlerden kurtulmada başarısız olduğuna dikkat çekti. Ayrıca Washington'un savaşı sona erdirmek istemediğini ve Hamas'ın savaşı sona erdirmek için işgal ordusunun Gazze'den çekilmesi, saldırganlığın tamamen durdurulması ve Kuzey Şeridi'nde yerlerinden edilen insanların topraklarına geri dönmesi gibi basit bir şart koştuğunu vurguladı.
Seyyid Nasrullah'ın o dönemde, müzakereleri engelleyen şeyin İsrail'in uzlaşmazlığı olduğunu, Washington, bazı Avrupa başkentleri ve bazı İsraillilerin Hamas ve İslami Cihad gibi direniş hareketlerini ortadan kaldırmanın imkansız olduğundan emin olduklarını ve tüm vahşet ve katliamlara rağmen Netanyahu'nun müzakere etmeye ve direnişin koşullarını kabul etmeye zorlanacağını belirtmesi dikkat çekici. Burada önemli olan, Seyyid Hasan Nasrullah’ın kehanetinin, şehadetinden yüz günden fazla bir süre sonra, Ocak 2025 ortalarında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla tamamen gerçekleşmiş olmasıdır!
Seyyid Nasrullah'ın son altı Ramazan mevsiminde, yani yaklaşık 2018'den bu yana yaptığı konuşmaları dinlediğimizde, hepsinin bu yüksek manevi ruhu serimleme ve ardından en uygun bağlama oturtma gayretinin tekrar ettiğini görürüz, böylece dini faaliyet sosyal ve politik alanlarda olumlu meyveler verirken, manevi arınma derslerine ve kişiyi kibirden, derinleşmiş bir kini tutmaktan veya kasıtlı olarak başkalarına zarar vermekten uzak tutan yüce anlamlara yer açar.
Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri'nin söz konusu dönemdeki konuşmalarının ayırt edici özellikleri şöyle sıralanabilir:
Birincisi: İbadeti artırmaya, duayı genişletmeye ve Yaratıcı'dan istemeye yönelik geleneksel dini davet ancak bu bağlamda dikkat çekici olan Seyyid Nasrullah'ın etiğe odaklanması ve muhtaçlara harcama yapma, yetimleri onurlandırma ve alt sınıfa yiyecek ve giyecek sağlamak için gayretle çalışma konularına en geniş yeri vermesidir.
İkincisi: Konuşma dini, sosyal, ekonomik ve siyasi birçok ekseni içerecek şekilde çeşitlendirilmiştir zira Seyyid Nasrullah'ın bir konuşmasının başka bir hususla sınırlı kalması nadir görülen bir durumdur.
Örneğin Seyyid Nasrullah, Ramazan ayının on birine denk gelen 12 Nisan 2022 tarihli konuşmasında İsrail işgal varlığıyla çatışmanın tarihine atıfta bulunarak 1948'de meydana gelen Deyr Yasin katliamını hatırlatmış ve ardından parlamento seçimlerinin ertelenmesi için çalışarak Amerika'nın Lübnan da dahil olmak üzere Arap ülkelerinin iç işlerine müdahalesini kınamıştı.
Bir başka örnekte, 22 Mart 2023 tarihinde, Ramazan ayı yaklaşırken Seyyid, partinin lideri Hüseyin el-Şami'nin yasını tutmak üzere bir konuşma yaptı. Konuşmasında Lübnan'ın ekonomik durumuna değinerek yerel para biriminin ABD doları lehine manipüle edilmesine karşı uyarıda bulundu ve doğuya yönelme, Çin ve diğer ülkelere açılma, küresel değişimlerle olumlu etkileşime girme ve Amerikan yörüngesinden çıkma çağrısını yineledi.
Üçüncüsü: İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu İmam Humeyni'nin 1979'daki devrim zaferinin ardından Filistin davasıyla dayanışma ve İsrail işgalini reddetme günü olarak ilan ettiği Kudüs Günü'nün Ramazan ayının son Cuma günü anılması. Seyyid Nasrullah da bu günü anma konusunda oldukça istekliydi.
2018 yılında yaptığı konuşmada, Beyaz Saray'ın işgal hükümetiyle işbirliği içinde Filistinlilerin haklarını baltalamak için hazırladığı planlara, özellikle de Donald Trump yönetiminin ilk döneminde Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasına odaklandı.
Seyyid Hasan, 2019 yılında Filistin direnişinin Gazze'ye karşılık Tel Aviv'i bombalama denklemine yaklaşacak kadar geliştiğine işaret etti.
O dönemde Tahran'a karşı bir savaş başlatmanın tehlikesi konusunda da uyarıda bulunmuştu çünkü bu savaş, Amerikan çıkarlarının ihlali de dahil olmak üzere bölgeyi ateşe sürükleyecekti.
2020 ve 2021'de Seyyid Nasrullah’ın konuşmaları, bazı bölgesel rejimlerle koordine edilen Amerikan planlarına karşı uyanık olmanın ve dikkat etmenin, Arap gençleri arasında direniş kültürünün yayılmasını önlemenin ve yaptırım silahıyla Amerikan hegemonyasını reddetme seçeneklerini benimseyen ülkeleri tüketmenin önemine odaklandı ve Filistin'in kutsallarına yönelik herhangi bir ihlalin bölgesel bir savaşa yol açacağını ve Kudüs'ün Kılıcı savaşının Filistin davasına saygıyı yeniden kazandırdığını ve normalleşme yoluna ağır bir darbe indirdiğini vurguladı.
2022'de Filistin halkının yaptığı fedakârlıkların önemini vurgulayarak İran'ın İsrail’i doğrudan vurabileceğini ve bu konudaki ön hazırlıkların arttığını teyit etti ki Seyyid Nasrullah'ın konuşmasından iki yıl sonra 2024’te gerçekten de böyle oldu!
2023'te, İran'a karşı İsrail-Arap ekseni bahsinin başarısız olduğunu ilan ederek direnişin artan kabiliyetlerini teyit etti.
2024 Ramazan'ında Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar şiddetlenirken Seyyid Nasrullah Aksa Tufanı Operasyonuna ve Siyonist varlığı uçurumun eşiğine getiren destek cephelerinin operasyonlarına desteğini yineledi, zorluklara rağmen direniş seçeneğine bağlı kalmanın ve yenilgicilerin sözlerine kulak asmamanın önemini vurguladı.
Unutulmaz bir varlık
Seyyid Nasrullah gibi insanlar yok değil, zira karşımızda bölgedeki direniş ve siyaset tarihinde derin izler bırakmış müstesna bir şahsiyet var. Kritik dönemeçlerde her zaman sesi duyuldu ve kararlı duruşu, sebat ve özgür iradenin sembolü oldu.
Haklı bir davayı taşıyanlar ve en zor koşullarda halkının yanında duranlar asla unutulmayacaktır. Ne kadar uzun sürerse sürsün, büyük liderlerin etkisi halkların vicdanında kalır çünkü böyle şahsiyetlerin savundukları ilkeler asla ölmez.
Seyyid Nasrullah sadece siyasi bir figür değil, direnişin ve haysiyetin sembolüdür ve sesinin yankısı gelecek nesillere hakikat ve kararlılık yolunda devam etmeleri için ilham verecektir.
Hiç şüphe yok ki, konuşmaları sadece zaman zaman sarf edilen retorik sözler değil, kamuoyuna yol gösteren ve günümüzün gelişmelerine ayak uyduran bir pusulaydı. Bu konuşmalar, kusursuz bir tamamlanış ve meselelere son noktayı koymak için zor zamanlarda yapılmıştı.
Seyyid’in konuşmaları, zorluklar ve dönüşümlerle dolu bir dünyada, net bir vizyon ve dürüst konumlanmalardan kaynaklandığı için bir güven kaynağı olmaya devam ediyor.
Sesinin varlığı, ulusunun sorunlarıyla olan sürekli bağlantısını yansıtıyor ve koşullar ne kadar değişirse değişsin bilgelik ve hakikatin kaybolmadığını teyit ediyor.
Çeviri: YDH