İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Suriye'nin kıyı bölgesinde Alevilere yönelik katliamlarda 700'den fazla sivilin öldüğünü tahmin ediyor. HRW, HTŞ rejimine katliama son verme çağrısında bulunurken, Banyas'tan kaçan Alevi bir öğrencinin tanıklığı, yaşanan dehşeti gözler önüne seriyor.

YDH - İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Suriye'nin sahil vilayetleri Lazkiye ve Tartus bölgelerde günlerdir süren ve çok sayıda kişinin ölümüyle sonuçlanan Alevi katliamlarından sorumlu olanların hesap vermesi yönünde Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimi yetkililerine çağrıda bulundu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Suriye'nin kıyı bölgesinde eski Suriye ordusu güçlerinin saldırılarının ardından HTŞ militanlarının saldırılar esnasında Alevileri hedef alan toplu infazlar yaşandığını açıkladı.
HRW, şiddetin en çok Alevi toplumunu etkilediğini belirtti.
HTŞ rejiminin lideri Ebu Muhammed el-Colani (şimdiki adıyla Ahmed Şaraa), "birçok tarafın Suriye kıyısına girdiğini ve birçok ihlalin meydana geldiğini" itirafların ederken, yabancı militanların, müttefik grupların veya kendi güvenlik güçlerinin olaylara karışıp karışmadığı konusunda yorum yapmaktan kaçındı.
Suçların tam boyutu ve failleri henüz kesin olarak belirlenemedi.
Telegram kanallarında paylaşılan, doğrulanmamış videolarda, çoğu askeri üniformalı faillerin yargısız infazlar gerçekleştirdiği, yağmalama yaptığı, evlere ve köylere ayrım gözetmeksizin ateş açtığı, ayrıca mezhepçi söylemler de dahil olmak üzere yaygın kötü muamele ve insanlık onuruna aykırı eylemlerde bulunduğu görülüyor.
'Şaşırtıcı boyutlarda ciddi ihlaller rapor ediliyor'
HRW Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktör Yardımcısı Adam Coogle, "Suriye'nin yeni liderleri geçmişin dehşetinden kopma sözü verdiler ama kıyı bölgesinde ve Suriye'nin diğer yerlerinde ağırlıklı olarak Alevi Suriyelilere karşı şaşırtıcı boyutlarda ciddi ihlaller rapor ediliyor," dedi.
Coogle, "Hükümetin sivilleri korumak ve ayrım gözetmeyen silahlı saldırıların, toplu infazların ve diğer ağır suçların faillerini yargılamak için atacağı adımlar hızlı ve kesin olmalıdır," ifadelerini kullandı.
HRW, katledilen veya yerinden edilen sivillerin sayısını doğrulayamadığını söylese de Facebook'ta dolaşan ölüm ilanları, yüzlerce kişinin öldürüldüğünü gösteriyor.
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), 9 Mart'ta yaptığı açıklamada, HTŞ ile ona bağlı silahlı gruplar ve şahısların, en az 396 kişinin ölümünden sorumlu olduğunu bildirdi.
Kıyı bölgesindeki birçok aile, güvenlik baskınları nedeniyle kaçarak ücra dağ köylerine, Lazkiye şehri yakınlarındaki Rus Hmeymim Hava Üssü'ne ve Lübnan sınırının ötesine sığındı.
HRW, Banyas şehrinden ailesiyle birlikte dört akrabasının öldürüldüğünü öğrendikten sonra yürüyerek kaçan 22 yaşındaki Alevi bir tıp öğrencisiyle konuştu.
'Kendimizi güvende hissetmiyoruz'
Bir köyün kenarında bir eve sığınan öğrenci, "Aç ve üşümüş durumdayız ama şehre geri dönmemize imkan yok," dedi ve ekledi:
"Orada kendimizi güvende hissetmiyoruz. Burada da dinlenemiyoruz, her ses duyduğumuzda vahşi doğaya kaçıp saklanıyoruz."
Suriye Kızılayı ve Beyaz Miğferliler ile tahliye için temasa geçtiğini, fakat kapasitelerinin yetersiz olduğunu söylediklerini belirten öğrenci, "Bize yetkilileri aramamızı söylediler ama onlara güvenmemize imkan yok. Şu anda en büyük önceliğimiz hayatta kalmak ve eğer hayatta kalırsak bu ülkenin dışına sığınmak istiyoruz," diye konuştu.
HRW, Lazkiye kırsalındaki el-Muhtariye köyünde meydana gelen bir toplu infaz olayının video ve görüntülerini inceledi ve coğrafi konumunu belirledi, en az 32 erkeğin katledildiğini tespit etti.
Kıyı bölgesindeki Suriyeli aktivistler, HRW'ye, bölgedeki Alevilerin ve diğerlerinin, aralık ayından bu yana güvenlik tarama operasyonları sırasındaki ihlallerin yanı sıra, işlerden keyfi olarak çıkarılma ve eski ordu ve güvenlik güçlerinin dağıtılması nedeniyle yaygın geçim kaynakları kaybı nedeniyle korku içinde yaşadıklarını söyledi.
Aralık ayından bu yana, Alevi dini türbelerinin kasıtlı olarak tahrip edilmesi ve Alevi karşıtı broşürlerin toplu olarak dağıtılması da dahil olmak üzere, ağırlıklı olarak Alevi ve Şiilere dönük çok sayıda kışkırtma olayı yaşandı.
Tarama operasyonları bağlamında, batı Humus kırsalındaki Alevi çoğunluklu köyler de dahil olmak üzere toplu infazlar da dahil olmak üzere ihlaller en az ocak ayının başından beri bildiriliyor.
23 Ocak'ta HTŞ militanları, Fahel köyünde bir tarama operasyonu gerçekleştirdi ve bu operasyon sırasında, yeni yetkililerle yasal statülerini resmen çözmüş olan eski askeri personel de dahil olmak üzere en az 58 kişiyi alıkoydu.
Baskın sona erdikten sonra, bölge sakinleri kasabanın yakınlarında cesetler bulduklarını söylediler.
Daha sonra, baskın sırasında daha önce alıkonulanlardan bazılarının da aralarında bulunduğu 13 eski askeri personel ve iki sivilin o gün öldürüldüğü doğrulandı.
Humus medya ofisi, The National'a yaptığı açıklamada, yetkililerin saldırganları takip edip alıkoyduğunu, ancak hesap verebilirlik çabaları hakkında daha fazla bilgi verilmediğini söyledi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, HTŞ rejiminin, kaçmak isteyen sivillerin bunu güvenli yollarla yapabilmesini ve insani yardım kuruluşlarının ücra köylerde barınanlara gıda, tıbbi yardım ve güvenli yeniden yerleşim seçenekleri de dahil olmak üzere yardım sağlayabilmesini derhal sağlaması gerektiğini belirtti.
'Vahşet olaylarının hesabı sorulmalı'
HRW, "Suriye'nin kıyı bölgesindeki şiddet, adalet ve hesap verebilirliğe duyulan acil ihtiyacın altını çiziyor. Vahşet olaylarının hesabı, şu anda Suriye'nin yeni güvenlik güçlerini oluşturan Heyet Tahrir eş-Şam ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu gibi gruplar da dahil olmak üzere tüm tarafları kapsamalıdır. Bu grupların, insan hakları ihlalleri ve uluslararası hukukun ihlalleri konusunda iyi belgelenmiş bir geçmişi var. Adalet çabaları, geçmiş ve devam eden ihlalleri ele almalı, failler için hesap verebilirliği sağlamalı ve mağdurlara tazminat sağlamalıdır," değerlendirmesine yer verdi.
Açıklamada, "Suriye'nin yeni liderliği ayrıca, Suriye için Uluslararası, Tarafsız ve Bağımsız Mekanizma ve Birleşmiş Milletler Suriye Bağımsız Araştırma Komisyonu da dahil olmak üzere bağımsız gözlemcilerle tam işbirliği yapmalı ve bu gözlemcilere engelsiz erişim sağlamalıdır," denildi.
Suriye'de kapsamlı bir "güvenlik reformu" ihtiyacına dikkat çeken HRW, şöyle devam etti:
"Bu, uluslararası insan hakları standartlarına uygun bir güvenlik sektörü oluşturmayı, sivil gözetimi sağlamayı ve ihlallere karışan kişileri ayıklamak için titiz bir inceleme yapmayı içeriyor. Diğer ülkeler, yeni güvenlik güçlerinin sivilleri korumasını ve hukukun üstünlüğüne uymasını sağlamak için teknik ve mali yardım sağlamalıdır. Bu, aynı zamanda, gözaltının yasallığını ve tüm tutuklulara yasal muameleyi sağlayabilen bağımsız bir yargıyı desteklemeyi de içermelidir."
Coogle ise, "Adalet, yalnızca bazılarına uygulanıp diğerlerine uygulanmazsa gerçek adalet değildir," dedi ve ekledi:
"Hesap verebilirlik, geçmiş veya mevcut bağlantılarına bakılmaksızın tüm insan hakları ihlalcilerini kapsamalıdır. Bu olmadan, Suriye'de kalıcı barış ve istikrarın sağlanması mümkün olmayacaktır."