İsrail'in savaşı sürdürme gücü yok

img
İsrail'in savaşı sürdürme gücü yok YDH

"Her halükârda, ABD’nin planı mevcut seçenekler içinde en tutarlı görünen senaryo. Fakat bu plan bile kusurlarla ve zorluklarla dolu."




YDH - İsrail ve ABD arasındaki Hamas’la mücadele stratejileri konusundaki farklılıklar giderek derinleşiyor. ABD’nin Hamas’la yürüttüğü tek taraflı müzakereler, İsrail’in korkutma stratejisini zayıflatırken, ateşkes ve uzun vadeli çözüm ihtimalini artırıyor. El-Ahbar yazarı Yahya Dabuk'a göre, tüm bunların yanında, İsrail iç kamuoyunda savaşa devam etme isteği azalmış durumda.

İsrail, Hamas’la mücadeleyi yönetme konusunda ABD ile öncelikler ve çıkarlar açısından yaşadığı farklılığın, müzakere pozisyonunu zayıflatabileceğinden ve güvenlik hedefleriyle tutarsız sonuçlara yol açabileceğinden endişe duyuyor.

Zira Tel Aviv ile önceden koordine edilmeden yürütülen ABD’nin Hamas’la tek taraflı müzakereleri, Filistinlilerin beklentilerini artırırken, İsrail’in “korkutma stratejisine” zarar verdi ve en kötü senaryoda bir uzlaşmaya dahi yol açabilir.

Ancak İsrail, bu gelişmelere verdiği tepkileri son derece temkinli bir şekilde dile getiriyor; zira sürecin gidişatına doğrudan karşı çıkması, ABD’nin tek taraflı girişimlerinin zararlarını artırabilir.

Bu nedenle Tel Aviv, Beyaz Saray ile uzlaşma arayarak bu girişimlerin durdurulmasını sağlamaya çalışıyor.

Ancak ABD Başkanı'nın Esirlerden Sorumlu Özel Temsilcisi Adam Boehler, Hamas’la müzakereler meselesini yeniden gündeme getirdi.

İsrail’in Kanal 11 televizyonuna yaptığı açıklamada, kendisine Hamas tarafından iletilen bazı tekliflerden söz etti. Bu tekliflerden biri, 5 ila 10 yıl sürecek bir ateşkes karşılığında İsrailli tüm esirlerin serbest bırakılması ve buna karşılık olarak tüm Filistinli güvenlik mahkumlarının tahliyesiydi.

Hamas ayrıca silahlarını bırakmayı ve Gazze’deki tünellerin ABD ile diğer uluslararası güçler tarafından tasfiye edilmesine izin vermeyi de önerdi.

Boehler'in bu açıklamaları, ABD yetkililerinin Hamas’la müzakerelere resmen dahil olunduğunu inkâr ettiği bir dönemde geldi.

Dışişleri Bakanı Marco Rubio da dahil olmak üzere birçok yetkili, Boehler'in girişimlerini “tek seferlik bir olay” olarak tanımlayarak hafifletmeye çalıştı.

Öte yandan, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, müzakere sürecini yürüten yakın müttefiki Ron Dermer ve İsrailli pek çok yorumcu, Boehler'in yetki sınırlarını aştığını ve Hamas’la esirlerin serbest bırakılmasının ötesinde, kalıcı bir ateşkes anlaşmasının nihai düzenlemeleri konusunda da görüşmeler yaptığını iddia etti.

Oysa Boehler'in görevi, yalnızca ABD vatandaşlığı taşıyan rehinelerin serbest bırakılması ile sınırlıydı.

Boehler'in ısrarla müzakere sonuçlarını öne çıkarması, Tel Aviv’de ciddi soru işaretlerine yol açıyor.

Fakat İsrail basını, bu tür girişimlerin Beyaz Saray’daki “yönetim kaosunun” bir sonucu olabileceğini öne sürerek durumu hafifletmeye çalışıyor. Zira halen pek çok üst düzey pozisyon boş durumda.

Ancak Boehler ve diğerleri gerçekten Trump’ın bilgisi ve yönlendirmesi olmadan mı Hamas’la müzakere yürütüyor? Kesin olan şu ki Boehler'in söyledikleri, ABD’nin müzakere masasına koyduğu planlarla örtüşüyor.

Bu planlar arasında Hamas’ın Gazze’deki iktidardan çekilmesi, yeniden yapılanma için Körfez ülkelerinden mali destek sağlanması, Hamas’ın yer almadığı bir teknokratlar hükümetinin kurulması ve sürecin Arap güçleri tarafından denetlenmesi gibi maddeler yer alıyor.

Ayrıca, Filistin Yönetimi’ne Gazze’deki sınır kapılarında sınırlı bir rol verilmesi gibi öneriler de tartışılıyor, ancak bu madde İsrail tarafından kesinlikle reddediliyor.

Boehler'in görece uzun vadeli bir ateşkes teklifine sıcak bakması ve Trump’ın planlarının İsrail basınında yer alan yönleri, İsrail’in talepleriyle ciddi şekilde çelişiyor.

Tel Aviv’in önceliği, Hamas’ın Gazze’de iktidarda kalmaması. Zira İsrail, Hamas’ın silahlarını bıraksa bile, uzun vadede toparlanıp yeniden güçlenebileceğinden endişe ediyor.

Her halükârda, ABD’nin planı mevcut seçenekler içinde en tutarlı görünen senaryo. Fakat bu plan bile kusurlarla ve zorluklarla dolu.

Yeniden savaş ihtimali üzerine yapılan analizler bile, savaşın sürdürülebilir olup olmadığı konusunda ciddi şüpheler barındırıyor.

Peki, Hamas’ın belirli ölçüde esneklik gösterdiği bu süreçte, ABD gerçekten de bu planı dayatmaya mı çalışıyor? İşte bu nokta, İsrail’in en büyük endişesini oluşturuyor.

Tel Aviv, sürecin başarısız olması durumunda askeri seçeneğe geri dönülebileceğini defalarca dile getirdi. Ancak İsrail, müzakerelerin başarısızlığını duyurmayı planlarken ABD’den gelen baskılar nedeniyle bunu yapmaktan kaçındı.

İsrail cephesinden sık sık savaşın yeniden başlayabileceği yönünde mesajlar geliyor. Fakat bu ihtimalin ne kadar gerçekçi olduğu tartışmalı.

İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz, İsrail ordusunun bazı verileri kamuoyundan gizlediğini öne sürerek şunları aktarıyor:

- İlk kez, savaşın yeniden başlaması durumunda bazı yedek askerlerin göreve gitmeme ihtimali ortaya çıktı.

- Birçok askeri birimde, çağrılan yedek askerlerin yalnızca yarısı hizmete başvuruyor.

- Ordu, yedek birliklerin eksikliğini telafi etmek için zorlanıyor ve bu da düzenli orduya binen yükü artırıyor.

- Gazze’de devam eden savaşın yanı sıra, İsrail’in kuzey sınırlarını koruma ve Suriye ile Lübnan’daki askeri varlığını sürdürme gerekliliği orduya ağır bir yük bindiriyor.

Ayrıca, İsrail kamuoyunun savaşa dönme konusundaki tutumu da değişti. İsrail halkı, elitleri ve medyası, artık büyük oranda esirlerin serbest bırakılmasını sağlayacak bir ateşkesi savaş seçeneğine tercih ediyor.

İsrail basınının yayımladığı kamuoyu yoklamalarına göre, halkın yüzde 70’inden fazlası bu yönde bir anlaşmayı destekliyor.

Ancak bu kamuoyu eğilimi bile İsrail hükümetinin savaş kararını almasını tamamen engellemeyebilir. Yine de savaşın yeniden başlaması, karar alıcılar için daha sıkıntılı ve zorlayıcı bir süreç haline gelmiş durumda.

Öte yandan ABD’nin mevcut ateşkesi devam ettirme isteği açıkça görülüyor. Washington’un uzun vadeli planlarının hayata geçebilmesi için, öncelikle kalıcı bir ateşkesin sağlanması şart.

ABD’li yetkililerin son dönemdeki açıklamaları da bu stratejiyi doğruluyor.

Çeviri: YDH