Suriye’nin yansıması: Trablus’ta mezhepsel gerilimler artıyor

img
Suriye’nin yansıması: Trablus’ta mezhepsel gerilimler artıyor YDH

Suriye'de son dönemde yaşanan ve alarm zillerinin çalmasına neden olan gelişmelerle daha da arttı; Trablus’un geleceği ve şehirdeki mezhepsel gerilimlerin nasıl kontrol altına alınacağına dair tartışmaların derinleşmesi bekleniyor.




YDH- El-Ahbar’ın bildirdiğine göre, önceki gün Trablus, eski başbakanlar, çeşitli dini mezheplerin liderleri, Trablus, Akkar, Denniye ve Minye'den mevcut ve eski milletvekilleri ile profesyonel temsilcilerin katıldığı geniş kapsamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

Toplantının tek gündem maddesi Suriye'deki durum ve bunun Lübnan'a yansımaları, özellikle de Suriye kıyılarında devam eden çatışmalarla daha da şiddetlenen Suriyeli mültecilerin Akkar ovası ve çevresindeki bölgelere akını konusunda farkındalık yaratmaya odaklandı.

Toplantıda, yerinden edilmiş bireylere kucak açılmasının ve kuzey bölgesindeki farklı mezhep grupları arasında istikrar ve ulusal birliğin korunmasının önemi vurgulandı.

Bu toplantı, Başbakan Fuad Sinyora'nın önerisinden ilham almış ve toplantıya konutunda ev sahipliği yapan Başbakan Necip Mikati tarafından desteklendi.

Sahilde neredeyse her gün yaşanan HTŞ katliamları, özellikle de Suriye kıyılarından yerinden edilmiş ailelerin gelmesinin ardından Cebel Muhsin girişlerine askeri takviye yapılmasını gerektirdi.

Toplantıya katılanlar, Trablus'taki güvenlik istikrarsızlığının Suriye'deki olaylardan önce de var olduğunu, ancak özellikle yeni hükümetten kaçan binlerce Suriyelinin yerinden edilmesi nedeniyle son iki ayda gerginliğin tırmandığını belirttiler.

Ayrıca kaynaklar, Heyet Tahrir eş-Şam örgütünün lideri Colani’ye bağlı siyasi gruplar ve halk grupları kuzeyde aktif olmaya devam ettiğinin altını çizdi.

Toplantı, ayrıca "bazı beşinci kolların" kaostan faydalanma endişesiyle alarm durumuna geçilmesi gerektiğini de gündeme getirdi.

Katılımcılara göre, Trablus sadece Alevi bölgeleriyle değil, tüm kuzeyle ilgili bir posta kutusu işlevi görmekte ve bu durum, özellikle birkaç gün önce İdlibli küçük bir Suriyeli çocuğun bıçaklanmasının ardından şehirdeki öfkeli gösterilerin artmasına neden olmuştu.

Olayın ardından, çocuğun "göçebe Araplar" tarafından bıçaklandığı haberinin yayılması, şehrin tüm aktivist kesimlerinde güvenlik ve siyasi temasları yoğunlaştırdı ve toplantı çağrısının yapılmasına zemin hazırladı.

 

Eleştiriler ve siyasi tartışmalar

Ancak toplantıya dair bazı eleştiriler de yükseldi. Siyasi kaynaklar, kuzeydeki kötüleşen güvenlik durumu hakkında daha önce neden herhangi bir güvenlik toplantısı yapılmadığını sorguladı.

"Mezhepçi söylemlerin Lübnan’ın sahil bölgelerindeki katliamlara zemin hazırladığı, Suriye içindeki atmosferin Lübnan’a taşınmasının da zor olmayacağı" görüşü öne sürüldü.

Bu eleştiriler, toplantıya katılanların bir kısmının, şehirdeki Sünni-Alevi gerilimlerini körükleyerek, mevcut çatışmaları söndürme yönünde adım atmadığı iddialarını da gündeme getirdi.

Toplantıya katılan bazı temsilciler, şehirdeki kışkırtıcı grupların faaliyetlerine de dikkat çekerek, özellikle şeriat yanlıları ile karşıtları arasında seferberlik operasyonlarının yürütüldüğünü bildirdi.

Bu da Aleviler ile Selefiler arasında misilleme korkularını arttırdı. Ancak güven verici bir unsur olarak, toplantının dışarıdan herhangi bir müdahale ya da sponsor olmadan gerçekleştiği, bu sayede Trablus’un korunmasının mümkün olduğu ifade edildi.

 

Başbakan Mikati’nin açıklamaları ve Nevaf Selam’ın yokluğu

Toplantıya katılmayan Başbakan Nevaf Selam’ın yokluğu dikkat çekerken, Mikati, Selam’ın toplantıya davet edilmediğini, Trablus’un onun şehri olduğunu ve istediği zaman şehirde bulunabileceğini belirtti.

Mikati, toplantıda Suriye’deki kanlı olayların kınandığını ve Lübnan hükümetinin, toplantıya katılan yerinden edilmiş kişilere hızlı barınma ve yardım sağlamak için uluslararası örgütlerle işbirliği yapacağını söyledi.

Mikati, ayrıca Suriye hükümeti ile birlikte Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü sağlama çağrısında bulundu ve "sığınma" kelimesinin Lübnan’da asla geçerli olmadığını vurgulayarak, Lübnan hükümetinin, özellikle Suriyeli mültecilerin ülkeye sığınma talebini kabul etmeyeceğini ve bu durumu resmen tanımayacağını ifade etti ve en önemli önceliğin, güvenlik kaosunu kontrol altına almak ve faillerin cezalandırılmasını sağlamak olduğunu belirtti.