The Economist: İsrail'in kibri felakete dönüşebilir

img
The Economist: İsrail'in kibri felakete dönüşebilir YDH

The Economist, İsrail'in ABD desteğiyle Lübnan, Suriye ve Gazze'de geniş çaplı askeri operasyonlar yürüttüğünü ve bu durumun “güvenlik” sağlasa da "aşırı genişleme" ve "iç çekişme" riski taşıdığını belirtti.




YDH- The Economist'in haberine göre, İsrail sınır tanımayan bir askeri harekat halinde; Lübnan ve Suriye'de ara sıra çatışmalara girmeye, Batı Şeria'da Filistin direnişine karşı ısrarla mücadele etmeye ve bir kez daha, daha da büyük bir ölçekte, ABD destekli ateşkesin çöktüğü Gazze'de çatışmalara girmeye devam ediyor.

The Economist, ancak bu kez İsrail’in ABD'nin tam desteğiyle “kendi şartlarına” göre savaş yürüttüğünü kaydetti. Habere göre, bu durum güvenliğe geri dönüş anlamına gelse de yenilenen askeri “üstünlüğü” aşırı genişleme ve iç çekişme riski de taşıyor.

İsrail rejimi ilerlemeye devam ettikçe, “kibri felakete dönüştürme” tehlikesiyle karşı karşıya olduğu da ekleniyor.

İsrail'in 7 Ekim 2023 saldırılarından bu yana Gazze'de Hamas'ı ve Lübnan'da Hizbullah'ı askeri harekat yoluyla ciddi şekilde “zayıflattığını” ileri süren The Economist, işgal rejiminin güvenlik durumunun “dikkate değer” olduğunu savundu.

Haberde ayrıca, İran'ın Gazze, Lübnan ve Suriye'deki müttefiklerinin gerilemesiyle Ortadoğu'daki etkisinin önemli ölçüde azaldığı iddia ediliyor. İsrail’in Amerika'nın desteğiyle İran'ın iki büyük çaplı füze saldırısını “püskürttüğü” ve İran'ın hava savunma sistemlerine saldırdığı belirtiliyor.

İsrail politikalarının sonuçları

The Economist, işgal rejiminin bu “başarılardan” iki endişe verici sonuç çıkardığını kaydetti. Birincisi, zalimce önlemlerin etkili olduğuna inanıyor gibi görünüyor. Gazze'de on binlerce sivili öldürdükten sonra, uluslararası hukukun ihlali anlamına gelebilecek eylemler olmasına rağmen yardımları tekrar kısıtladı ve temel hizmetleri kesti.

Haberde, İsrail'in Gazze'de geniş çaplı bir kara harekâtına dönüşebilecek yeni bir işgale hazırlandığı ve etnik temizlik önerilerinin güç kazandığı belirtiliyor.

Başkan Donald Trump'ın ABD'nin Gazze'yi “ele geçirmesi” ve Gazze nüfusunun yeniden yerleştirilmesi planından cesaret alan İsrail hükümeti, Filistinlilerin “gönüllü” olarak ülkeyi terk etmelerini kolaylaştıracak bir kurumun kurulmasını onayladı.

İsrail geçen yıldan bu yana Batı Şeria'yı hızla fiilen “ilhak” etti, yerleşim yerlerini genişletti, on binlerce Filistinliyi zorla yerinden etti ve şiddetli yerleşimci saldırılarının kontrolsüz kalmasına izin verdi. Habere göre, resmi ilhak için ivme giderek artıyor.

The Economist'e göre, İsrail hükümetinin vardığı ikinci sonuç ise 7 Ekim'de caydırıcılığın çökmesinin ardından, tampon bölgeler oluşturarak ve algılanan “tehditleri” önceden vurarak güvenliğini sağlamaya çalışması. İsrail ordusu Lübnan'ı hedef alıyor ve Şam'daki yeni hükümete Suriye'de “istikrarı” sağlama şansı vermek yerine, Suriye topraklarında hava saldırıları düzenliyor.

Haber, aynı gerekçenin İran'ın nükleer silah edinmesini engellemek için bu ülkeye önleyici bir saldırı düzenlenmesine yol açabileceğine işaret ediyor.

Askeri aşırılık ve siyasi kırılganlık riskleri

The Economist, bu gidişatın İsrail için bölgesel olarak, Filistinlilerle ilişkilerinde ve ülke içinde önemli riskler oluşturduğunun altını çiziyor. İsrail’in, güçlerini aşırı genişlettiği takdirde bölgede askeri üstünlüğünü sürdürmekte zorlanabileceğini söyleyen dergi, işgal rejiminin, kriz zamanlarında çağrılan yedeklerden oluşan bir vatandaş ordusuna güvendiğine dikkat çekiyor. Aileleri ve işleri olan bu askerlerin ise süresiz seferberliğe dayanamayacakları vurgulanıyor.

İsrail’in ABD'nin askeri desteğine “bağımlı” olmaya devam ettiğini söyleyen dergi ancak Trump’ın, özellikle İran ile olası bir savaşın uzaması halinde “güvenilmez” bir müttefik olduğunu ileri sürüyor. Desteği devam etse bile, Demokratlar’ın 2029'da iktidara dönebileceği ve muhtemelen ilhak konusunda “çok daha az hoşgörülü” olacağı savunuluyor.

The Economist'e göre, bu arada, İsrail'in bölgede tekrarlanan saldırıları halkın öfkesini körükledikçe, Arap liderler halkın düşmanlığına giderek daha fazla katılabilir. Ayrıca, Mısır, Ürdün ve normalleşme anlaşmalarını imzalayan devletlerle olan bağları da dahil olmak üzere İsrail'in bölgesel ittifaklarını potansiyel olarak tehlikeye atabilir.  

The Economist Filistinlilerle ilgili olarak, İsrail’in Filistinlilerin devlet olma isteklerini basitçe silemeyeceğini vurguluyor. İsraillilerin çoğunun, 7 Ekim'den sonra bir Filistin devletinin kurulmasına ya da Filistinlilere İsrail içinde tam vatandaşlık verilmesine karşı çıktığı belirtiliyor.

Haber, Filistin topraklarının resmen “ilhakının” kaçınılmaz olarak ya Filistinlilerin “etnik temizliğine”, ya tam haklara sahip olmayan bir nüfusun yaratılmasına ya da Filistinlilerin parçalanmış, yaşamaya elverişsiz yerleşim yerlerine daha fazla hapsedilmesine yol açacağı uyarısında bulunuluyor.

İç bölünmeler ve 'demokratik gerileme'

Bununla birlikte haber, “aşırı genişlemeden kaynaklanan en büyük gerginliğin İsrail’in kendi içinden gelebileceğinin” altını çiziyor.

7 Ekim'in İsrail’de “birleştirici” bir an olabileceği iddia edilen haberde, ancak “bölünmelerin” yeniden su yüzüne çıktığı belirtiliyor.

İsraillilerin çoğunluğu Hamas ile müzakereleri ve kalan esirlerin serbest bırakılması için İsrail askerlerinin Gazze'den çekilmesini destekliyor. Pek çok kişi Başbakan Benyamin Netanyahu'nun, kırılgan hükümetini ayakta tutan aşırı sağcı grupları yatıştırmak için savaşı uzattığına inanıyor.

Buna ek olarak, “sayıları giderek artan yedek askerler İsrail'in çıkarları için mi savaştıklarını yoksa sadece siyasi olarak etkili bir azınlığın gündemine mi hizmet ettiklerini sorguluyor.”

The Economist aynı zamanda İsrail hükümetinin “demokratik gerileme” yönünde rahatsız edici eğilimler sergilediğini gözlemliyor.

Hükümet agresif bir şekilde devlet kurumlarının bağımsızlığını zayıflatmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz günlerde kabine, İsrail'in iç güvenlik teşkilatı Şin Bet'in başkanının ve başsavcının görevden alınmasını onayladı ve her iki karar da şiddetli bir muhalefetle karşılaştı.

Her iki yetkilinin de Netanyahu'nun yardımcılarına yönelik yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmalarda yer alması dikkat çekti.

Dergiye göre, İsrail'in krizinin özünde, devleti kendi vizyonlarına göre yeniden şekillendirmek isteyen aşırı Siyonistlerin yürüttüğü bir kampanya yatıyor; bu kampanya Batı Şeria üzerinde egemenliği de içeriyor.

The Economist'e göre, İsrail güçlü görünebilir ama ordusu yorgun ve siyasi yapısı parçalanmış durumda. Bu arada, “en dinamik ekonomik sektörü” olan teknoloji son derece değişken olmaya devam ediyor. “Siyasi istikrarsızlık ve demokratik normların erozyona uğraması” nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan teknoloji profesyonelleri 7 Ekim'den önce bile yurtdışına taşınma tehdidinde bulunmuştu. Bu endişeler devam ederse, bunu gerçekleştirebilirler.

Habere göre, İsrail yıllardır askeri eylemlerine sınırlama getirmesi için ABD'ye güveniyordu ancak Trump'ın Beyaz Saray'da olmasıyla birlikte bu sınırlama ortadan kalktı.