Ürdün yönetimi, Müslüman Kardeşler (İhvan) teşkilatını yasaklama kararı aldı. Bu karar, Ürdün Kralı Abdullah'ın Suudi Arabistan'ı ziyareti sırasında geldi ve Gazze'deki İsrail saldırıları sonrası artan Filistin direnişi taraftarı kamuoyu desteğine karşı bir hamle olarak yorumlanıyor.

YDH - Ürdün güvenlik güçlerinin, Müslüman Kardeşler (İhvan) teşkilatının ülke genelindeki merkezlerine baskın düzenleyerek kapatma kararı aldığı günlerde, Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın konuğu olması dikkat çekti.
Bu iki lideri bir araya getiren unsurlardan biri, İhvan'ı Arap monarşileri, özellikle de çevresindeki gelişmelerden büyük ölçüde etkilenen Körfez ülkeleri için birincil tehdit olarak görmeleri.
Körfez ülkeleri, İhvan'ın herhangi bir yerde yükselişini önceden engellemeye çalışıyor.
Ürdün yönetimi, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik acımasız saldırılarının başlamasından bu yana hassas ve zor bir durumda bulunuyor.
Ülkenin demografik yapısı, sınırın diğer (batı) tarafında yaşananlarla etkileşime girmeye eğilimli.
Bu bağlamda, krallıkta Hamas'tan yana olan havayı yansıtan İhvan teşkilatına karşı harekete geçilmesi an meselesiydi.
Ürdün sınırının doğu tarafındaki Suudi Arabistan ve onun arkasındaki Körfez derinliği de, Ürdün yönetiminin bu adımını desteklemek için uygun zamanı bekliyordu.
Bu ülkeler, on yıl önce Mısır'da yaşananlar ve İhvan yönetimini devirmek için harcamak zorunda kaldıkları on milyarlarca dolar nedeniyle endişeli.
Ürdünlü makamları, Gazze'ye yönelik saldırıların körüklediği ve Hamas yanlısı havayı temel olarak İhvan'ın yönlendirdiği sokak öfkesini absorbe ettiklerini hissederek, şimdi teşkilata karşı harekete geçebileceklerine inanıyorlar.
Yetkililer, İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız ve Batı tarafından koşulsuz desteklenen saldırıları göz önüne alındığında, Gazze'deki direniş seçeneğinin yüksek maliyetinin, kendilerine Ürdünlüleri direnişi desteklemenin faturasından kurtarma gibi gizli bir başlık altında hareket etme imkanı sunduğunu düşünüyor.
Özellikle yasak kararının, "füze üretim hücresi" olarak adlandırılan bir grubun tutuklanmasının ardından gelmesi de bu durumu pekiştiriyor.
Ancak bu durum, Ürdün rejimini ve Körfez'deki müttefik şeyhlikleri tehdit eden tehlikenin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor.
Özellikle İhvan ile bağlantılı İslami Çalışma Cephesi'nin, geçen eylül ayında yapılan son Ürdün Temsilciler Meclisi seçimlerinde birinci gelmesi, İslamcıları desteklemeye eğilimli genel havayı ve Filistin direnişine verilen desteği yansıtıyor.
El-Ahbar gazetesinin aktardığına göre Körfez ülkeleri, Ürdün'ün kararı hakkında resmi bir yorum yapmadı, fakat medyaları kararın arkasında durduklarını yansıttı.
El-Arabiya kanalı, Ürdünlü yetkililerin Hamas'ın tutuklu hücre üyelerinin serbest bırakılması talebine verdiği yanıtı, Hamas'ın sadece barışçıl yollarla Gazze'yi desteklediğini, silah üretmediğini veya üye toplamadığını belirterek aktardı.
El-Halic gazetesi ise, "Ürdün'ün belki de teşkilata gözden geçirme, siyasi hesaplarını, aşırı uçtaki yaklaşımını ve düşüncesini yeniden değerlendirme fırsatı vermek için kendi topraklarında teşkilatı yasaklamakta geciktiğini" yazdı.
Gazete, "ancak sapkın düşüncenin olduğu gibi kalmakta direndiğini, zira geçen hafta ulusal güvenliği tehlikeye atmayı, İhvan'ın krallık içinde kaos ve maddi yıkım çıkarmayı hedefleyen planlarının ortaya çıkarıldığını" belirtti.
Gazete ayrıca, İhvan teşkilatının "İslam dinini şüpheli faaliyetleri ve aşırı uçtaki terörist düşüncesi için bir kılıf olarak kullanma ve iktidara gelmek için demokrasiyi istismar etme konusunda diğer teşkilatlardan farklı olmadığını" vurguladı.
Gazete, "İslam şeriatının hoşgörüye dayandığını ve aşırılığı ve bağnazlığı kaos, şiddet ve toplumları bölme aracı olarak reddettiğini" de sözlerine ekledi.
Ürdünlü yetkililerin İhvan'a yönelik saldırısını absorbe etme amacı taşıyan dikkat çekici bir karşı duruş sergileyen İslami Çalışma Cephesi Genel Sekreteri Vail es-Sakkaa, "partinin, Ürdün yasaları ve anayasası uyarınca idari ve karar alma düzeyinde tamamen bağımsız bir siyasi parti olarak rolünü sürdüreceğini" duyurdu.
Es-Sakkaa, yaptığı yazılı açıklamada, "partinin başka herhangi bir parti veya hareketle örgütsel bağlantısı olmadığını" da ekledi.
Parti, "füze üretim hücresi" davasında Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı tarafından yayımlanan iddianamede isimleri geçen 3 sanığın üyeliğini, Bağımsız Seçim Komisyonu tarafından kendilerine yazılan bir yazının ardından dondurmuştu.
Sanıkların isimleri Hıdır Abdülaziz Abd Yusuf, Muhammed Salih Ali Halil ve Ahmed Süleyman Ayiş Berakat olarak belirtildi.
Geçen eylül ayında yapılan seçimlerde, Gazze Şeridi'ne destek için sokaktaki hareketlilikten faydalanan İslami Çalışma Cephesi, 138 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nde 31 sandalye kazanarak parlamentodaki en büyük parti olmuştu.
Partinin muhalifleri karşıtları, bu sandalyelerin yaklaşık 15'inin şu anda tehlikede olduğunu, rakip partilerin ise yargısal ve hukuki mahkumiyetler yoluyla bunları ele geçirmeye çalıştığını düşünüyor.