«Bize şarlatanlıkla muzafferliğin farksız olduğunu, ilkelerden vazgeçmenin siyaset sanatı olduğunu, insanın kendi inancını terk etmesinin ise deha olduğunu söylemeyin. İkiyüzlülük ile asalet arasındaki farkı ayırt edin; lider ile fırsatçı arasındaki farkı anlayın.»

YDH- Suriye ve diğer yerlerde hızlıca mobilize olan cihatçıların neden Filistin için harekete geçmediğini sorgulayan yazar, Naram Sargon adlı kişisel blogunda yazdığı yazıda, Amerikalı müdahalecilik ve onunla uyumlu hareket eden “şarlatan” Arap liderlerin ve medyanın yalan anlatıları yüzünden Filistin meselesine gereken önemin verilmediğini, bunun da Filistin halkını yalnız bıraktığını ifade ederek okura şu üç soruyu yöneltiyor: Neden Filistin’in çağrısına kulak verilmedi? Cihat sadece belirli coğrafyalarda mı “uygun” görülüyor? Mücadele neden seçici ve medya odaklı yürütülüyor?
Mezhepçilik üzerine konuşurken sağlam ve mantıklı bir gerekçe sunamayanlar, aklı reddeder ve çaresiz kalır. Mantık, olayların ve sözlerin gerçeklerle çelişmesi yüzünden reddedilir. Kendi duygusal inancına uymayan herkese düşmanlık besleyen bu mantık, aslında hep yeniktir. Kur’an’daki gerçeklerle karşı karşıya kalsalar bile, onları dinlemeyi reddederler. İşte bu durum, Kur’an’da anlatılan ve kötü niyetle ortaya çıkan kibrin ta kendisi.
Bu insanların, aklı bulandırmak için sarf ettikleri tüm söz ve eylemler, apaçık argümanlarla kendilerine karşı doğrulmuş durumda.
Asıl mesele şu ki, Kur’an-ı Kerim’in İslam’ı, ruhsuz bir varlığı yok etmeyi değil ama fitne ve kışkırtmayı kesinlikle reddetmiştir. İçinde kaos ve ayrımcılığı teşvik eden tek bir satır bile yoktur. Tam tersine, Müslümanların Allah’ın kitabı olmadan kendi keyfi yorumlarını referans almaları engellenmiş, barış fitneye açıkça tercih edilmiştir.
Ama burada, mantık, gerçek dışı anlatıyı zorla kabul ettirmek için yok sayılıyor.
Suriye’de sekiz yıl boyunca devam eden çatışmada iki tarafın olduğu, coğrafyanın yüzde sekseninin kontrol edildiği ve her iki taraftan da kayıplar olduğu herkesin malumudur. Ama mantık ve gerçeklere düşmanlık, gerçekleri bütünüyle okuyabilmekten kaçınan bu insanların akli kırılganlığının uzantısı olarak varlığını koruyor.
Savaşta bir taraf silahsız, diğer taraf silahlı gibi gösteriliyor; Alevi siviller militarize edilirken, yüz binlerce savaşçı ise masum siviller gibi sunuluyor: Mezhep odaklı manipülasyonun mantıkla şiddetli bir çatışması. Bu korkunç tahrifat sürecini gözlemleyip tanık olurken, bu insanların nasıl olur da Suriye topraklarının çoğunluğunu kontrol edebildiğini, silahsız olmalarına rağmen (!) yüz binlerce Suriyeliyi öldürebildiğini sorgulamak zorundayız!
Övündükleri bu yüzlerce savaşçı gerçekten hayaletlere karşı mı savaşıyor?
Burada, bu insanların akıl ve ahlakla tamamen çelişen yalanlar söylediklerini görüyoruz. Ayrıca, bazıları ülkelere ve birçok Arap ile uluslararası halka karşı yanlışlarını örtbas ediyor, gerçekleri çarpıtıyor ve böylece 'mazlumluklarını' ve 'mücadelelerini' haklı göstermeye çalışıyor.
Oysa çile, halkların ve ülkelerin gerçeklerini ortaya çıkaran varoluşsal acıdır.
Filistin, bu coğrafyada en büyük komploların ve yalanların ilahi giyotinidir. Filistin sadece bir toprak parçası değil, sözde inanç, onur ve hakikat savunucularına karşı konan en güçlü argümandır.
Ben size Arap şarlatanların boş sloganlarından bahsetmiyorum. Bu yüzden, gerçeklerin onuruyla yüzleşmeye zihinsel ve ahlaki gücü yetmeyenlerin, saçma sapan iddialarla üzerimize saldırıp büyük gerçeği görmezden gelmeye çalışmalarına aldırmayın.
Bugün ahlakın, dinin ve insanlığın huzurundaki yalnız Filistin’den bahsediyorum.
Bize şarlatanlıkla muzafferliğin farksız olduğunu, ilkelerden vazgeçmenin siyaset sanatı olduğunu, insanın kendi inancını terk etmesinin ise deha olduğunu söylemeyin. İkiyüzlülük ile asalet arasındaki farkı ayırt edin; lider ile fırsatçı arasındaki farkı anlayın.
Bize ne derseniz deyin; çünkü bizim fikirlerimiz, inkâr edilemez hakikatlerin üzerine kuruludur. Ve bu dünyada, suçu kendi dışında herkese yüklemeye çalışan zihniyetten daha yoz, daha ahlaksız bir tutum yoktur.
O yüzden sözlerinize dikkat edin. Çünkü Şam’ın kapılarına, gerçek direniş savaşçılarının kokusunu alsalar saniyeler içinde onları yok edecek güçteki Amerikan ve İsrail mühimmatının güvenli ellerinde geldiniz.
Eğer söylediklerimde yalan ararsanız, sizi kendi sözlerinizle baş başa bırakırım. Sizler, Washington’un memnuniyetini kazandığını duyuranlar değil misiniz? Ve Washington bugün hala şarlatan Arap liderlerinin tahtlarını haraca bağlıyor.
Gerçekten Şam’a fatih olarak mı girdiniz?! Evet, Şam'a girdiniz ama neyin fatihleri olarak?!
Filistin halkının saflığını küçümsemeyin. Çünkü büyük çoğunluğu olayları çok iyi okuyabilmekte. Gazze’de, Filistin’de yaşananlar ile başka ülkelerde olanlar arasında büyük farklar var. Çocukların bedenleri paramparça edilirken, açlık canavarı gençlerin kanını emmekte, ekinler yok edilmekte, yavrular toprağa düşmekte. Yanan bedenlerin alevleri ve katliamların çığlıkları ortadayken, sahnede yemek yapmayı gösteren mankenlere, TikTok fenomeni Ebu Dicana’ya kimse bakmadı. Gazze açlıkla pençeleşirken, Abu Emşa gibi figürler bizimle stratejilerini konuşmaya geldi.
Dostlar, cihat meşrudur, ama sadece Şam’da uygulanmasına izin verilir çünkü Suriye’deki kardeşlere yönelik özel bir durum var.
Fatihleriniz kime karşı savaştı?
İşin ilginci, Müslüman Filistin yıllardır cehennem içinde yanıyor ve kimse yardım çağrılarına kulak asmıyor. Oysa Suriye’de on binlerce cihatçı aylar içinde Suriyeli kardeşlerinin çağrısını duyup harekete geçti.
Neredeyse bir asırdır Filistinli Müslümanların feryatları duyulmuyordu, peki ''Şam Fatihleri'' Suriye’deki Müslümanların çağrılarını nasıl bu kadar erken duyabildi?
Devrimlerin patlak verişini kendiliğinden, masum ve halktan yana addedip ardından Amerikalıların da buna göz yummasını normal mi karşılayacağız?
Şimdi üstünüzde bir süper mücahit belirecek, size ihanetten hakarete, aşağılamalardan tehditlere kadar uzanan cephaneliğini boşaltacak. Ama burada asıl soru, yalanlardan örülmüş bir selin ortasında dimdik ayakta duran bir hakikat bayrağı gibi ortaya çıkıyor:
İnsanlık tarihinin en çok ezilen halkı olan Filistinliler neden hâlâ devrim yapamadı?
Neredeyse bir yüzyıldır kuşatma altında yaşayan, yerinden edilen, sistematik soykırımlarla karşı karşıya kalan Filistinliler, Katar, Türkiye ve Körfez’in desteklediği “mücahit” saflarının neden istikameti değil? Neden? Filistinli farklı bir tür müdür? Onuncu sınıf bir Müslüman mıdır? Yoksa Filistinlilere, onların onlarca yıldır yaşadığı trajedinin yüzde birini yaşamamış halklara gösterdiğiniz desteği göstermemeye and mı içtiniz?
Ey sen birinci sınıf Müslüman! Bize şunu mu söylüyorsun: Filistinli Müslümanların kıblesi iman ve dinin dışında kaldığı için kurtuluş onlara haramdır. Cihadın sadece Körfez zenginlerine özel bir versiyonu olduğunu bilmiyorduk doğrusu. Ama öğrendik: Cihadın kazanan tarafı, Körfez’in finanse ettiği kanatmış.
Mücahitleriniz neden Afganistan’daki kardeşlerinin çağrısına kulak verdi ve Sovyetleri yendi? Neden Libya ve Suriye'de ayağa kalktılar da Filistin’de bu olmadı? Filistin neden yalnız kaldı? Nedir bu sırrın adı?
Bugün Suriye'de en büyük tehlike, medyanın hakikati aramak yerine düşünceyi donduran, halkı pasif bir izleyiciye dönüştüren bir propaganda aracına dönüşmesidir.
Örneğin, Şam’daki geçici yönetime bağlı bir televizyon kanalında çıkan bir medya figürü, “Bazı Suriyeliler neden Sünni bir çocuğun kaçırılmasını konuşmadı?” diye sorarak konuyu mezhepçiliğe çekiyor. Oysa insanlar sadece kaçırılan çocuklarının ve kaçırılan Alevi kadınların bulunmasını talep etmişti. Bu yaklaşım gerçekten özgür düşünen bir medya anlayışının ürünü mü, yoksa Suriye’yi Lübnan gibi mezhepçilikle bölünmüş, devletsiz bir yapıya mı sürüklüyor? Kimse bu durumdan ders çıkarmıyor mu?
Bu medya tarzı ile nereye varılabilir? Bir krizi bile yönetemeyen medya, nasıl olur da devletin sesi olabilir? İçine sürüklendiğimiz bu karanlık tünelden çıkabilecek miyiz? Suriye’deki bu şizofreni halini size defalarca anlattık ama hâlâ anlamadınız.
Suriye'de kendilerinden başka kimse yok sanıyorlar, ve dünyada da. Ama görün, bu medya figürü ile ait olduğu kurum nasıl da birbirine düşecek. Çünkü sözde mezhepçilikle suçladıkları insanlar, sadece bir çocuğun hayatını savunuyordu. Ne acı!
Şimdi soruyorum: Gazze’nin çocuklarına, kadınlarına, erkeklerine yapılanları görmeyen siz, Sayın Medya Mensubu, sizin için ne diyelim? Gazze halkına yönelik soykırım devam ederken, onlarca yıldır Gazze'nin çocuklarını kaçıranlarla görüşen ve onlarla barış isteyen geçici bir otorite...Sizin otoriteniz bu.
Ya da şöyle soralım: Gazze halkı Sih mi, Hindu mu? Neden onların çocuklarını görmediniz?
Bir çocuk gördünüz. Ama Filistinli çocukları hiç görmediniz. İşte bu yüzden, Filistin denen hakikat karşısında halklar dökülüyor, Filistinlinin krizi karşısında akıl ve ahlak maskeleri düşüyor.
Filistin’in varlığına şükürler olsun. Çünkü o, bu dünyadaki her sahtekârlığın maskesini düşüren çürümüşlüğün başkentidir.
Çeviri: YDH