"Gazze'yi boyun eğdirmenin birkaç haftadan fazla sürmeyeceğini sanan Trump, bugün apaçık bir gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı: İşgal ordusu sonuca ulaşmaktan aciz ve sahadaki denklemler tüm siyasi vaatlerden daha güçlü."

YDH - El-Ahbar yazarı Amar Allan, ABD'nin, Trump'ın özel temsilcisi Steve Witkoff tarafından sunulan son önerisinin, kalıcı ateşkes taahhüdünden yoksun, başarısızlığa uğramış aşamalı yaklaşımların bir tekrarı olduğunu vurguluyor. Hamas ve Filistinli direniş grupları, geçmiş deneyimlerden ders çıkararak, İsrail'e yeniden toparlanma ve saldırganlığı sürdürme imkânı tanıdığı gerekçesiyle bu tür kısmi anlaşmaları reddediyor. Sahadaki direnişin başarısı ve İsrail üzerindeki artan uluslararası baskı, dinamikleri değiştirirken, Filistin tarafı herhangi bir anlaşmadan önce kapsamlı ve nihai bir ateşkes şartında ısrar etmenin en rasyonel yol olduğunu savunuyor.
Steve Witkoff'un son önerisi, ABD'nin daha önceki müzakere turlarında denenmiş ve içinin boş olduğu kanıtlanmış aynı aşamalı yaklaşımları yeniden gündeme getirmeye yönelik beyhude çabasından başka bir şey değildi.
Amerikalılar, üçüncü bir taraf aracılığıyla, Filistinli müzakereciye kasıtlı olarak yanlış bilgi sızdırarak Başkan Trump'ın kalıcı ateşkes ve saldırganlığın sona erdirilmesini sağlayacak bir girişim sunacağı izlenimini vermeye çalıştı.
Ancak Filistin heyetinin aldığı belgede, savaşın durdurulmasına dair açık ya da zımni hiçbir taahhüt yer almıyordu.
Bu durum, ABD'nin girişiminin hamlığını ve diplomasi kisvesi altında hayal satma kumarının ne kadar açık olduğunu gözler önüne serdi.
Bu öneriyle ABD, Filistinli müzakereciyi, düşmanın (İsrail'in) manipülasyonları ve çözüm konusundaki ciddiyetsizliği nedeniyle sadece birkaç hafta dayanabilen 15 Ocak 2025 tarihli anlaşmanın bir kopyası olan aşamalı anlaşmalar yoluna döndürmeye çalıştı.
O anlaşma, herhangi bir siyasi veya insani ufuk taahhüdü olmaksızın, İsrailli esirleri geri almak ve sahada yeniden konuşlanmak için geçici bir kılıftan ibaretti.
Hamas yönetimi, daha önceki iç değerlendirmelerinde, bu tür anlaşmaların katliamları durdurmak yerine düşmanın askeri çıkmazından kurtulmasına olanak sağladığı sonucuna varmıştı.
Direniş, Gazze'deki silahlı direniş gruplarındaki ortaklarıyla yaptığı istişareler sonucunda, işgal yönetiminin (İsrail'in) Amerika'nın doğrudan suç ortaklığıyla yürüttüğü bu açık siyasi oyuna girmeyi reddeden ortak bir tutum benimsedi.
Bu tutum, sadece geçmiş deneyimlerin farkındalığı açısından değil, aynı zamanda saldırganlığın durdurulması şartına bağlı olmayan herhangi bir sakinleşmenin sonuçlarını öngörmesi açısından da olgun bir duruş olarak ortaya çıktı.
Kapsamlı bir ateşkese yol açmayan herhangi bir aşamalı anlaşmayı kabul etmek, yalnızca işgal yönetiminin (İsrail'in) esirlerini geri alma ve savaşına devam etme hedefine hizmet eder; hatta Gazzelilerin acılarını hafifletmek yerine daha da derinleştirecek ek bir tırmanışa iştahını kabartır.
Bu noktadan hareketle, direnişin bu yolu reddetmesi, hem siyasi hem de sahadaki çatışmanın pusulasını yeniden ayarlamak ve mücadelenin özünü saptırma girişimini boşa çıkarmak anlamına geliyordu.
Bu bağlamda, işgal yönetimi (İsrail) üzerindeki artan uluslararası baskılar, özellikle Almanya, İngiltere ve Fransa gibi geleneksel müttefiki olan Avrupa başkentlerinden gelenler, direnişin elinde yeni bir koz oluşturuyor.
Bu baskılar, henüz istenen düzeyde olmasa da, İsrail söyleminin halklar nezdinde teşhir olması ve düşmanın (İsrail'in) ilan edilmiş ve gizli hedeflerini boşa çıkaran direnişin kararlılığı sayesinde uluslararası atmosferde göreceli bir değişime işaret ediyor.
Direniş, Batılı karar merkezlerindeki müttefiklerini de zor durumda bıraktı.
Kassam Tugayları ve diğer direniş gruplarının sahadaki performansı, işgal ordusunun (İsrail ordusunun) Gazze'de ilan ettiği hedeflere ulaşma kapasitesine dair beklentileri boşa çıkardı.
Çatışmaların devam ettiği her geçen gün, bu savaşın onu başlatanlar için siyasi bir yüke dönüştüğü ve somut hiçbir stratejik kazanım elde etmeksizin yalnızca daha fazla ölüm, açlık ve yıkım üreten kör bir intikam aracına dönüştüğü daha da netleşiyor.
Amerikan cephesinde ise, Trump'ın yönetime geldikten sonra yaydığı hızlı çözüm yanılsaması tamamen çöktü. Gazze'yi boyun eğdirmenin birkaç haftadan fazla sürmeyeceğini sanan Trump, bugün apaçık bir gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı: İşgal ordusu sonuca ulaşmaktan aciz ve sahadaki denklemler tüm siyasi vaatlerden daha güçlü.
Ayrıca, ABD'nin Yemen gibi paralel dosyalardaki başarısızlığı, onu gerçeklerle, kıt stratejik hayal gücünün tasvir ettiği gibi değil, olduğu gibi yüzleşmeye itiyor.
Amerikan yönetiminin aşamalı yolu 'gerçekçi' bir seçenek olarak pazarlamaya devam ettiği bir ortamda, Filistin'in bu yanıltıcı yolu reddeden tutumunu sağlamlaştırma ihtiyacı belirginleşiyor.
Deneyimler, aşamalı anlaşmaların saldırganlığı meşrulaştırma, nihai çözümü erteleme ve işgal yönetimine (İsrail'e) geri çekilmek yerine yeniden konumlanma fırsatı verme araçlarından başka bir şey olmadığını doğrulamıştır.
Bu nedenle, herhangi bir sakinleşme formülüne girmeden önce savaşın kapsamlı ve nihai olarak durdurulması şartına bağlı kalmak, bu aşamada en akılcı seçenektir.
Bu, sadece ulusal çıkarı koruma açısından değil, aynı zamanda Filistin anlatısını sağlamlaştırma, işgal yönetimini (İsrail'i) dünya önünde zor durumda bırakma ve direnişi aşılamaz bir askeri ve siyasi aktör olarak pekiştirme açısından da önemlidir.
Çeviri: YDH