Ramallah yönetimi, Lübnan'daki Filistin kamplarındaki silahların teslimi girişiminde "aceleci" davrandığını kabul ederek planı fiilen erteledi. Filistinli yetkililer, bir güvenlik toplantısında silah toplama mekanizması belirlenmeden tarih verilmesinin hata olduğunu belirtip ek süre talep etti.

YDH - Ramallah yönetimi, Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarında bulunan silahların teslim edilmesi yönündeki girişiminde aceleci davrandığını kabul etti.
Gözlemciler bu durumu, girişimin geri çekilmesi veya belirsiz bir süre için dondurulması olarak yorumluyor.
Filistin silahları da dahil olmak üzere tüm silahların devlet kontrolünde toplanması, yeni Lübnan yönetiminin daimi gündem maddelerinden biri.
Ancak Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'tan bu dosyayı açmasını kimse talep etmedi. Ramallah yönetiminin kendisi de dahil olmak üzere herkes, bunun karmaşık ve hassas bir süreç olduğunun ve kapsamlı bir çözümün, bölgesel düzeyde Filistin sorununun tamamına yönelik genel bir uzlaşı dışında mümkün olamayacağının farkında.
Özellikle de dış güçler tarafından dayatılan ve asıl hedefi direnişin silahları olan anlık girişimlerle çözülemeyeceği biliniyor.
Geçen ay Beyrut'a yaptığı ziyarette Abbas, kamplardaki silahların çekilmesi meselesini gündeme getirmiş, sanki ortada olmayan bir soruna sihirli bir çözüm sunuyormuş gibi bir izlenim yaratmıştı.
Bu girişimi, yersiz bir hediye ve sonuçları hesaplanmamış bir duruş olarak algılandı. Lübnan devletinin üst düzey yetkilileri tarafından bile (belki Başbakan Nevaf Selam hariç) şaşkınlıkla karşılandı.
Zira Abbas yönetiminin kamplardaki nüfuzunun, diğer herhangi bir Filistinli grubun nüfuzundan pek de fazla olmadığı biliniyordu.
Dahası, bu "zehirli hediye" el-Fetih içinde bölünmeye yol açmış ve bu durum Ramallah'ın sözlü girişiminden geri adım atmasına neden olmuştu.
'Silahları devretme sözümüzden dönmeyeceğiz'
Dün düzenlenen ve Lübnan ordusu İstihbarat Müdürlüğü'nden iki subay ile Genel Güvenlik'ten iki subayın yanı sıra üçü general rütbesinde olmak üzere Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Lübnan dosyası sorumlusu Azzam el-Ahmed'in de bulunduğu üst düzey bir Filistin heyetinin katıldığı güvenlik toplantısında, Filistin Yönetimi temsilcileri, "Biz kararlıyız ve silahların teslimi sözümüzden geri dönmeyeceğiz, sözümüzün arkasındayız," dedi.
Ancak el-Ahbar gazetesine konuşan Filistinli yetkililer, "Silahların toplanma mekanizması üzerinde anlaşmadan önce teslim tarihlerini belirlemede acele ettik," diyerek daha fazla zaman talep etti.
Gerekçe olarak, "Teslim tarihlerinin belirlenmesi, hassas kontrollerin yapılmasını ve kayıtların eşleştirilmesini gerektiren net bir uygulama mekanizmasıyla desteklenmemişti. Bu da halen hazırlık aşamasında olan zamansal ve idari düzenlemeler gerektiriyor," ifadelerini kullandılar.
Filistinlilerin taahhüt ettiği plana göre, Beyrut'taki kamplarda silahların toplanmasına 16 Haziran'da, Beka ve Kuzey'deki kamplarda ise 1 Temmuz'da başlanması, Güney'deki kampların silahlarının teslim tarihlerinin ise daha sonra görüşülmesi kararlaştırılmıştı.
'Abbas'ın girişimi ciddiyetten uzak'
Konuyu takip eden Lübnanlı kaynaklar, Filistin heyetinin ortaya koyduğu bu durumun, Abbas'ın aceleci girişiminden fiili bir geri adım ya da en azından itibarını koruyacak bir çıkış yolu bulunana kadar belirsiz bir süreyle dondurulması anlamına geldiğini belirtti.
Kaynaklar, Abbas'ın Filistin silahlarının kamplardan çekilmesine ilişkin girişiminin "ciddiyetten yoksun, uygulanamaz ve bir ölçüde yanıltıcı" olduğunu ifade etti.
'Fitne çıkarma amacı taşıyordu'
Aynı kaynaklar, Filistin Yönetimi Başkanı'nın "Lübnan'a bir iç fitne belgesi getirerek aslında Filistinli direniş gruplarını korumasız bırakmayı ve İsrail işgaliyle mücadele konumunda olmasından ve Güney'in kapılarında konuşlanmış Filistin silahlarının varlığı nedeniyle Lübnan direnişinden silahlarını teslim etmesinin istenemeyeceğinden meşruiyet kazanan Hizbullah'ın silahlarının meşruiyetini sarsmaya zemin hazırlamayı amaçladığını" ekledi.
Kaynaklar, Abbas'ın Beyrut'a getirdiği şeyin, Cumhurbaşkanı Jozef Aun ve Meclis Başkanı Nebih Berri'nin soğukkanlı ve sorumlu bir şekilde yaklaşmaması durumunda Filistin-Lübnan çatışmasına ve belki de Lübnan'da iç bölünmeye yol açabileceğine" dikkat çekti.
Bu yaklaşım, bazı el-Fetih liderlerinin adıma itiraz etmesiyle konuyu Filistin içi bir anlaşmazlığa dönüştürdü.
Lübnan'ın net tutumu: Kamplara girilmeyecek
Kaynaklar, Filistin tarafının silah teslimi meselesini ilk gündeme getiren taraf olduğunu ve "ağaca tırmananın kendileri olduğunu, devletin ise sorumluluk ve dikkatle davrandığını" kaydederek şunları söyledi:
"Yönetim sıfatıyla gelip silahlarını teslim etmek istediklerini söylediler, cevap doğal olarak 'Hoş geldiniz' oldu. Tarihleri belirlediler, teslim etmek istedikleri yerleri seçtiler, yanıt olumlu oldu. Bugün ise teslimat mekanizmasının belirlenmesine ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar ve Lübnan tarafı da işbirliğine hazır olduğunu belirtti."
Fakat Lübnan'ın tutumu son derece net: "Kamplara girilmeyecek, herhangi bir çatışmaya sürüklenilmeyecek ve güvenlik güçleri Lübnan'ın çıkarına olmayan dış hesaplara hizmet eden bir fitneye çekilmeyecek."
Sonuç olarak, Filistin Devlet Başkanı'nın aceleyle başlattığı süreç, dosyanın hafife alınamayacak kadar karmaşık ve dar hesaplarla ya da dış baskıyla yönetilemeyecek kadar tehlikeli olduğunun geç fark edilmesiyle hızla sönümlendi.
Silahlar yukarıdan bir kararla değil, karşılıklı anlayışla ve hem kampları hem de Güney'i koruyacak, onları savunmasız bırakmayacak şekilde teslim edilir.
Washington'dan Aun-Hizbullah diyaloğuna 'anlayış'
Siyasi kaynaklar, Amerikalı yetkililerle güçlü bağları olan Lübnanlı bir milletvekilinin, Cumhurbaşkanı Jozef Aun ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile koordineli olarak kısa süre önce Washington'da temaslarda bulunduğunu söyledi.
Milletvekili bu görüşmelerde, Lübnan'a direnişin silahsızlandırılması yönünde baskı yapılmasının tehlikelerini ve bunun yol açabileceği iç sorunları anlattı.
Kaynaklar, milletvekilinin Amerikalı muhataplarına bu meselenin Cumhurbaşkanı'nın önerisi doğrultusunda iç diyalogla çözülmesinin önemini vurguladığını ifade etti.
Bu diyaloğun ilk işaretlerinin son dönemde Direnişe Vefa İttifakı Başkanı Muhammed Raad ile Aun'a yakın eski Enformasyon Bakanlığı Genel Müdürü Muhammed Ubeyd arasındaki görüşmelerle başladığına dikkat çekildi.
Kaynaklar, Washington'da Baabda'nın (Cumhurbaşkanlığı Sarayı) bakış açısına yönelik Amerikan "esnekliği" ve "daha büyük bir anlayış" olduğunu ve "ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus'un görevden alınmasının ardında bunun olabileceğini" ifade etti.
Kaynaklar, Lübnan Kuvvetleri'nin, Cumhurbaşkanı'nın bu konudaki tutumundan rahatsızlık duyduğunu belirtti.
Maarab'daki kaynaklar, Aun'un son İsrail saldırısının sonuçlarını direnişin silahlarının çekilmesi için baskı yapmak amacıyla kullanmakta "ayak dirediğini" düşünüyor.