Tel Aviv’in radarına bu kez Yemen girdi. Kızıldeniz'deki saldırılar, Gazze'ye verilen destek ve İran'la kurulan temaslar, Yemen’i İsrail için yeni bir güvenlik cephesi hâline getiriyor. Tel Aviv, dijital savaş, ajan ağları ve psikolojik operasyonlar gibi çok katmanlı yöntemlerle bu yeni cephede hazırlıklarını sürdürüyor.

YDH- El-Hanedek gazetesine göre, İsrail ile İran arasında 12 gün süren açık çatışmanın ardından cepheler şimdilik susarken, Tel Aviv yönetimi bölgedeki tehdit algılarını yeniden şekillendirmeye başladı ve stratejik bir yön değişikliğine gidiyor.
İsrail'in buu yeni güvenlik okumalarının merkezine ise son dönemde bölgesel ağırlığını artıran Yemen oturdu.
Kızıldeniz ve Aden Körfezi hattında yükselen Yemen faktörü, İsrail’in güvenlik radarında artık göz ardı edilemeyecek bir boyuta ulaşırken Sanaa yönetiminin Gazze’ye verdiği açık destek, İsrail bağlantılı gemilere yönelik saldırılar ve Amerikan destroyerlerinin hedef alınması, Tel Aviv’de Yemen’e ilişkin güvenlik hesaplarının yeniden yazılmasına neden oldu.
ABD ile varılan gayriresmî uzlaşı sonrası Amerikan gemilerine yönelik saldırılar azalsa da, İsrail bağlantılı gemilere yönelik eylemler devam etti. Son olarak Yemen, İran’a destek beyanında bulunarak bölgedeki pozisyonunu netleştirdi.
İran, Lübnan ve Irak’la yürütülen koordinasyonun Yemen’i de kapsayacak biçimde genişlemesi gündemde. Silah üretimi ve kullanımının ötesinde, istihbarat ve güvenlik paylaşımının artması, bölgesel cephede İsrail’e karşı ortak deneyim havuzunu büyütüyor.
Bu gelişmeler ışığında Tel Aviv, Yemen’i artık doğrudan bir güvenlik aktörü olarak değerlendiriyor.
İsrail’in bu yeni değerlendirmesi yalnız değil. Washington da Kızıldeniz’deki çıkarlarını korumak ve Çin’in bölgeye uzanabilecek İpek Yolu girişimlerini sekteye uğratmak adına Yemen’i sınırlamak istiyor. Bu durum, iki ülke arasında geleneksel savaşın dışına taşan “gri alanlarda” istihbarat iş birliğini gündeme taşıyor.
İsrail’in Yemen’e yönelik izleyeceği strateji, geçmişte Lübnan, Gazze ve Suriye’de devreye soktuğu araçların benzerleri olacak. Sahadaki kırılgan dijital altyapı, İsrail'in siber yeteneklerine açık kapı bırakıyor.
NSO Group, Cellebrite ve Verint gibi şirketler aracılığıyla casus yazılımların yaygınlaştırılması, iletişim ağlarının sızılması ve GPS tabanlı takip sistemlerinin devreye sokulması gündemde.
İsrail ayrıca, insani yardım, kültürel ya da eğitim faaliyetleri yürüten sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bilgi toplama faaliyetlerini örtülü şekilde sürdürebilir.
Geçmiş örneklerde olduğu gibi, toplumsal yapıyı analiz etmek ve siyasi eğilimleri ölçmek için uluslararası örgütleri ya da sivil platformları kullanabilir.
İsrail, savaş ve iç bölünmelerle zayıflayan Yemen’de kabile liderleri ve askerî figürler üzerinden ajan ağları inşa etmeye çalışabilir.
Maddi teşvikler, destek vaatleri ve koruma teklifleriyle bölgedeki direniş damarlarının parçalanması hedeflenebilir.
Yemen’in stratejik coğrafyası da İsrail’in dikkatinde. Özellikle Socotra ve Mev’un Adası gibi noktaların, Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgesel müttefikler aracılığıyla dolaylı yollardan kontrol altına alınması mümkün.
İsrail’in özel güvenlik şirketleri veya lojistik destek sağlayacak ülkeler üzerinden Babülmendep Boğazı’na radar ve istihbarat üsleri yerleştirmesi de senaryolar arasında.
Tel Aviv yönetimi, dijital savaş stratejisini Yemen’e de taşıyabilir. Sosyal medyada toplum içi güveni zedeleyecek içeriklerin yayılması, karar alma mekanizmalarını hedef alan yanıltıcı haberlerin finanse edilmesi ve yerel aktörler aracılığıyla kamuoyu yönlendirilmesi, olası planlar arasında yer alıyor.
Yemen’in zayıf bankacılık sistemi, İsrail’in dijital para birimleri üzerinden yasa dışı ağlara finansman sağlamasına elverişli bir zemin sunuyor. Lübnan’daki istihbarat kaynaklarına göre, casusluk faaliyetlerinde bulunan ajanlara ödemeler bu yöntemle gerçekleştirilmişti.
İsrail’in Yemen’i doğrudan bir güvenlik cephesi olarak tanımlaması sadece sahadaki gelişmelere değil, deniz ticaret yollarının güvenliği, ABD ile örtüşen çıkarlar ve Kızıldeniz’in başka bir gücün etki alanına girmesinin engellenmesine yönelik daha geniş bir stratejiye dayanıyor.
Ancak Yemen ile işgal altındaki Filistin arasındaki mesafe, klasik anlamda bir askerî müdahaleyi hem maliyetli hem de operasyonel açıdan sınırlayıcı kılıyor.
Bu nedenle, İsrail’in önümüzdeki dönemde “düşük yoğunluklu” ama çok boyutlu bir güvenlik savaşına odaklanması bekleniyor.