“Ensarullah, ABD hava operasyonlarından güçlenerek çıktı”

img
“Ensarullah, ABD hava operasyonlarından güçlenerek çıktı” YDH

ABD merkezli bir düşünce kuruluşunda yayımlanan analize göre, ABD’nin Yemen’de Ensarullah’a yönelik hava operasyonları sınırlı sonuç verirken, grup hem meşruiyetini daha da pekiştirdi hem de İsrail’le çatışmayı sürdürdü.




YDH- Washington merkezli dış politika ve ulusal güvenlik düşünce kuruluşu Stimson Center’da yayımlanan bir analize göre, ABD’nin İsrail’le birlikte İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarında “başarı” iddiasında bulunmasına rağmen, daha önce Yemen’deki Ensarullah’a karşı yürütülen hava operasyonunun sonuçları “oldukça karışık bir tablo” ortaya koyuyor.

Analizde, eski Başkan Donald Trump’ın mayıs ayında Ensarullah’la bir ateşkes sağlandığını duyurduğu ve Yemenli grubun “teslim olduğunu” öne sürdüğü hatırlatılırken, görüşüne başvurulan birçok uzmanın bu iddiaya kuşkuyla yaklaştığı belirtildi.

Ensarullah, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a düzenlediği saldırının ardından Tel Aviv yakınlarındaki Yafa kentine balistik füzelerle karşılık verdi. Grup, bu saldırıyı İran’la koordineli olarak gerçekleştirdiğini bildirdi.  

Ensarullah ile İsrail arasındaki çatışmalar devam ederken, İsrail’in 6 Temmuz’da Kızıldeniz’de bir gemiye saldırı düzenleyen Ensarullah’a karşı Yemen’deki bazı limanları hedef aldığı bildirildi.

Bu olayda Ensarullah, Liberya bandıralı gemiyi batırmış, en az iki mürettebatı öldürmüş ve bazılarını rehin almıştı. Stimson’a göre, tüm bu gelişmelere rağmen, Trump yönetiminin İran’a karşı yürüttüğü saldırılara katılmasına karşın Ensarullah, ABD ile olan ateşkese şu ana kadar “sadık” kaldı.

Stimson analizinde, ABD’nin Yemen’e yönelik hava saldırılarının yalnızca “sınırlı düzeyde” askeri başarı sağladığı ve uzun vadede Ensarullah’ın ülkedeki meşruiyetini ve kontrolünü “daha da güçlendirdiği” savunuldu.

ABD, nisan ayında Kızıldeniz ve Umman Denizi’nden geçen İsrail gemilerine yönelik saldırı tehdidinde bulunan Ensarullah’a karşı hava saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Trump, 6 Mayıs’ta Umman arabuluculuğunda sağlanan ateşkese atıfla saldırıların sona erdiğini açıklamış, iki taraf da diğerini geri adım atmakla suçlamıştı.

Analize göre, ABD saldırıları Ensarullah’ın bazı askeri altyapılarını hedef aldı ve grup “kısmi” kayıplar yaşadı; ancak İsrail’e yönelik füze ve İHA saldırıları “sınırlı etki” yarattı. Ensarullah kaynaklarına göre, ABD ve İsrail’in saldırıları Yemen’in Hodeyde bölgesi dahil olmak üzere bazı altyapılarda “ciddi tahribata” yol açtı ve zararın 1 milyar doları aştığı tahmin edildi. Öte yandan Ensarullah da ABD’ye ait bazı insansız hava araçlarını ve milyarlarca dolar değerindeki iki savaş uçağını düşürdü; bu uçaklar arasında bir F/A-18 Super Hornet’ın uçak gemisinden denize düştüğü iddia edildi.

Yemen Politika Merkezi araştırmacılarından Muhammed el-İryani, analize yaptığı değerlendirmede, ABD operasyonunun “taktiksel olarak kısmi başarı” içerdiğini ancak “stratejik bir başarısızlık” olduğunu belirtti.

ABD’nin uydular aracılığıyla yönlendirdiği hava saldırılarının bazı İHA üretim merkezlerini imha ederek Ensarullah’ın “büyük çaplı” saldırı kabiliyetini sınırladığını öne sürdü. ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) Mayıs ayında paylaştığı verilere göre, Ensarullah’ın balistik füze saldırıları %69, İHA saldırıları ise %55 oranında azalmıştı.

Ancak el-İryani’ye göre, operasyonun esas hedefi olan Ensarullah’ın genel askeri kapasitesini zayıflatma amacı “başarısız” oldu. Kritik silah depoları gibi gizli hedeflerin vurulması için gereken “saha istihbaratının eksik olduğu” vurgulandı.

Horizon Engage adlı güvenlik analiz şirketinden Alex Almeida ise ABD’nin iki uçak gemisi, B-2 filosu ve F-35’lerle geniş kapsamlı bir güç konuşlandırmasına rağmen “başlangıçtaki duruma geri dönüldüğünü” ve operasyonun “başarısızlıkla sonuçlandığını” ifade etti. Almeida, Ensarullah’ın saldırıları zaten operasyon öncesinde durmuşken böyle bir seferin başlatıldığını hatırlattı.

Analize göre, İran’ın Ensarullah’a yeniden silah ve mühimmat sağlaması halinde grup kısa sürede kayıplarını telafi edebilir. Biden yönetiminin İsrail-Gazze savaşının başlamasının ardından Kızıldeniz’de devriye faaliyetlerine başlamasıyla birlikte ABD, Ensarullah’a ait bazı füze ve İHA mevzilerini vursa da Ensarullah’ın tedarik zinciri sorununun ciddi biçimde ele alınmadığına dikkat çekildi.

Orta Doğu Enstitüsü araştırmacılarından Susanne Dahlgren, Trump yönetiminin Ensarullah’la yaptığı ateşkes anlaşmasının, aynı dönemde İran’la yürütülen nükleer müzakerelerle bağlantılı olduğunu öne sürdü. İran’ın Ensarullah’a, nükleer meselenin öncelikli olduğunu ima ettiğini iddia eden Dahlgren, Trump’ın askeri harcamaları azaltma isteğinin de ateşkes kararında etkili olduğunu söyledi. Dahlgren’e göre bu tutum, ABD’nin saldırıların devamını isteyen İsrail’i “rahatsız” etti.

New York Times ve Times of Israel kaynaklı raporlarda, ABD ordusunun bazı birimlerinin daha uzun sürecek, hatta Ensarullah liderlerinin hedef alınacağı bir operasyon önerdiği, ancak Trump’ın kısa süreli bir hava harekâtını tercih ettiği aktarıldı. “

Almeida, “Ensarullah tehdidine karşı uzun vadede anlamlı sonuçlar alınabilmesi için” Aden merkezli Yemen hükümet güçlerinin dış destekle yeniden yapılandırılması ve kaçakçılıkla mücadeleye ağırlık verilmesi gerektiğini savundu. Ancak el-İryani’ye göre, bu tür bir yaklaşım, “ABD’nin çıkarlarıyla” örtüşmeyecek ölçüde angajmanı artırır. ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance’ın da ifade ettiği gibi, Amerikan ordusu esasen Avrupa ülkeleri için kullanılan “bir deniz rotasını korumak için” maliyet üstleniyor.

Dahlgren ise CENTCOM’un kampanyayla hangi stratejik hedeflere ulaşıldığını açıklamadığını ve Ensarullah’a ne tür tavizler verildiğinin de belirsiz olduğunu belirtti.

Analize göre, ABD’nin çekilmesini “zafer” olarak gören Ensarullah, yabancı güçlere, özellikle ABD ve İsrail’e direnen tek aktör olarak hem iç desteği artırdılar hem de meşruiyetlerini pekiştirdiler.  

El-İryani, bu durumun Yemen’deki iç dengeleri de etkilediğini, Ensarullah’a karşı harekete geçmesi olası grupların “siyasi meşruiyet kaygısıyla” geri adım attığını ifade etti. “Bu grupların başlatacağı bir kara harekâtı, Ensarullah tarafından ABD-İsrail çıkarlarına hizmet etmekle yaftalanır ve bu da Yemen hükümetinin kalan son desteğini de kaybetmesine yol açar.” dedi.

Ayrıca, Ensarullah’ın Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yönelik olası balistik misilleme tehdidi nedeniyle “bölgesel aktörlerin” de yeni bir harekâtı desteklemekten çekindiği ifade edildi. Bu durumun cephe hatlarını dondurduğu ve çatışmayı süresiz biçimde uzattığı savunuldu.

İran’a veya nükleer altyapısına yönelik yeni bir ABD ya da İsrail saldırısında, Ensarullah’ın Kızıldeniz’deki Bab el-Mendeb Boğazı’nı, İran’ın da Hürmüz Boğazı’nı kapatmaya yönelebileceği belirtildi.

Uluslararası petrol ve enerji uzmanı Mamduh Selame, bu senaryoda küresel ekonomik büyümenin %2 ila 3 oranında küçülebileceğini belirtti.

Dahlgren’e göre, ABD, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Ensarullah’la “geçici” de olsa bir uzlaşmadan fayda sağlayabilir. Ancak bu çözüm, ne Ensarullah’ı ne de uluslararası alanda tanınan Aden merkezli Yemen hükümetini halk nezdinde meşrulaştırmaya yetmeyeceği için, “sürdürülebilir bir çözüm olarak değerlendirilmiyor.”

El-İryani’ye göre, Ensarullah’ın belirleyici bir siyasi aktör olarak kabul edilmesinin, “çatışma temelli bir yönetim modeline meşruiyet kazandırmak” anlamına geleceğini ve bunun daha baştan Yemen’de Aden merkezli devlet inşa sürecini zayıflatacağını ifade etti. Ona göre, öncelik, “yalnızca ABD ve İsrail’in değil, geniş çaplı uluslararası aktörlerin desteğini alan birleşik bir Yemenli askerî yapının” oluşturulması ve Ensarullah kontrolündeki bölgelerin bu yolla “kurtarılması” olmalı. Ancak analizde, İran, ABD ve İsrail arasında süregelen kriz göz önüne alındığında, böyle bir sonucun yakın vadede pek “olası görünmediği” belirtildi.