Antisemitizm ve Holokost’un politik kullanımı gölgesinde Gazze soykırımı

img
Antisemitizm ve Holokost’un politik kullanımı gölgesinde Gazze soykırımı YDH

Gazze’deki durumun “son aşamadaki bir soykırım” olduğu ve bu sürecin dini-siyasi bir yapı tarafından desteklendiği vurgulanan makalede, Holokost’un politik amaçlarla suiistimal edildiği, antisemitizm söyleminin abartıldığı ve gerçek tehlikenin Gazze soykırımı olduğu ifade edildi.




YDH- Nate Bear, “¡Do Not Panic!” platformu için kaleme aldığı makalede, Gazze’deki Filistinlilerin son günlerdeki mesajlarında belirgin bir değişim yaşandığını vurguladı. Yazar, açlık nedeniyle yaşanan çaresiz ve yardım çağrısı içeren paylaşımların, Gazze’deki durumun “yeni ve son aşamadaki bir soykırım evresine” girdiğini gösterdiğini belirtti.

Açlığın bedenler ve zihinler üzerinde yıkıcı etkiler yaratmaya başladığını vurgulayan yazar, yüz binlerce Filistinlinin muhtemelen “son günlerini ve haftalarını” yaşamakta olduğunu ifade etti.

İsrail’in nihai hedefi ve dini boyut

Gazze kuşatması kırılmaz ve büyük miktarda gıda yardımı bölgeye ulaşmazsa, bunun “son ve kesin son” olacağını, İsrail’in Batı güçleri desteğiyle, Batılı Yahudi kuruluşlarının çoğunluğunun desteğiyle Gazze’yi Filistinlilerden “tamamen” boşaltma hedefine ulaşacağını aktardı. Ayrıca, “Geriye sadece toplu mezarların kazılması kalacağını, ardından asfalt dökme ve konut planlarının başlayacağını” bildirdi.

Yazar, konunun “dini” boyutunu özellikle vurgulayarak, bunun “Yahudi devleti tarafından işlenen bir soykırımın son aşaması” olduğunu ve “Batı’daki ana akım Yahudi gruplarının bu durumu görmezden geldiğini ya da görmezden gelmeye devam ettiğini” ifade etti.

Yahudi kuruluşlarının rolü ve soykırımın perde arkası

Batı’daki liberal ve muhafazakar partilerle bağlantılı Yahudi örgütlerinin, “istisnasız” hepsinin soykırımı gizlemek için perde görevi gördüğünü belirtti. Sözde “Yahudi toplum liderleri,” baş hahamlar ve “antisemitizm yetkilileri”nin, Gazze’de yaşanan “nihai çözüm” sürecinde Yahudi duygularına odaklanırken soykırımı görmezden geldiğini öne sürdü.

Makalede, durumun “grotesk” olduğu, “Yahudi devletinin soykırımda sınır tanımayan bir cezasızlık içinde olduğu ve buna rağmen Yahudilerin mağdur olarak görülmeye devam ettiği” kaydedildi.

Holokost’un politik ve kültürel kullanımı

Nazi soykırımının tarihsel anısının, İsrail, Siyonizm ve Batılı destekçileri tarafından çiğnendiği ve alaycı biçimde suiistimal edildiği ifade edildi.

Tarihçi Enzo Traverso’nun, Batı’da Holokost’un artık bir “sivil din”, “seküler bir anma litürjisi” haline geldiğini ve “bu sürekli mağduriyet bilincinin hem soykırım hem de otoriterliğin kültürel zeminini oluşturduğunu” belirttiği aktarıldı.

20. yüzyılın ilk yarısında “Yahudi acılarının silah haline getirilmesinin”, 21. yüzyılın ilk yarısında Filistin bayrağı açmanın İngiltere’de terör suçu sayılmasına, Filistinli Amerikalıların kaybolmasına ve Amerikan üniversite öğrencilerinin Yahudileri korumak bahanesiyle saldırıya uğramasına, Gazze için bağış toplamanın antisemitizm olarak görülmesine, Almanya’da geleneksel İslami müzik paylaşan Müslümanların polis tarafından tutuklanmasına yol açtığı belirtildi.

Soykırımın siyasi ve ideolojik yapısı

Yazar, artık “Davud Yıldızı’nın bu soykırımın merkezinde olduğunu” göz ardı edemeyeceğimizi ve “bunun bir azınlık aşırı grubun işi gibi gösterilemeyeceğini” vurguladı. Soykırım projesinin “tüm yönleriyle tamamlanmış ve nihai” olduğunu; bu yüzden güçlü bir siyasi, sosyal ve ideolojik yapı tarafından desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Yahudiliğin bu yapının “kilit” parçası olduğu ifade edildi. Gazze’de öldürülen her Filistinlinin, kimliğini gururla Yahudi olarak tanımlayan biri tarafından katledildiği ve bu kişilerin “Yahudiliklerini başka bir halkın endüstriyel ölçeğe varan katliamını meşrulaştırmak için kullandığı” bildirildi. Bu durumun Batılı Yahudi liderler ve örgütler tarafından “teşvik” edildiği vurgulandı.

Siyonizm ve Yahudilik arasındaki ilişkinin karmaşıklığı

Yazar, soykırımın başlangıcından beri “Siyonizm Yahudilik değildir” denildiğini, kendisinin de bu noktayı savunduğunu ama “Holokost tamamlanırken bunun Yahudileri korumak ve merkezlemek için bir araç haline geldiğini” belirtti. “Siyonizm Yahudilik değildir” sloganının, Yahudilerin İsrail varlığı ile Yahudilik ilişkisini karmaşık hale getirmemek için mesafe yaratmalarına izin veren bir kalkan işlevi gördüğünü ancak bunun gerçekte karmaşık ve özellikle “İsrail holokostu” anında çok karmaşık olduğunu söyledi.

“Siyonizm’in eskiden Yahudilik olmadığını ancak artık öyle olduğunu, ana akım Yahudi gruplarının sessizliğinin İsrail’in Yahudiliği tamamen ele geçirip soykırım ve jeopolitik amaçlar için yönlendirdiğini gösterdiğini” ifade etti. “Soykırımı durdurmak için Yahudi liderler ve hahamlar konferansı nerede? Küresel Yahudi liderlerin İsrail soykırımını kınayan ortak tam sayfa açıklaması nerede?” diye sordu. “Soykırım İsrail’den kaynaklanıyor ve İsrail de Yahudilikten” dedi.

Yazar, “Ya Yahudi devleti ya da Yahudilik olabilir. Ama ikisi birden olmaz” diye belirtti. Albert Einstein’ın bunu çok net anladığını, bu yüzden İsrail’in kuruluşuna karşı çıktığını ve Siyonistleri “suçlu” olarak nitelendirdiğini söyledi. Çünkü “kolonyal etno-dinsel üstünlük” projesinin nereye varacağını önceden gördüğünü ifade etti. Ancak Einstein’ın Yahudi üstünlükçüler tarafından kenara itildiği belirtildi.

Bugün geldiğimiz noktada ise “Yahudilik ve Siyonizm’in birbirine dönüştüğü” sonucuna varıldığını ve Batılı Yahudi liderlerin İsrail’i tüm Yahudilerin siyasi temsili olarak “yüksek sesle” ilan etmeye devam ettiğini söyledi. Örneğin, İrlanda Yahudi topluluğu başkanı Morris Cohen’in geçtiğimiz hafta yaptığı açıklama buna örnek olarak gösterildi. Cohen’in, İrlanda Yahudi topluluğu ile İsrail soykırımına karşı önlemlerin birbirinden bağımsız olması gerektiğini söylediği ancak “gerçekte bunun mümkün olmadığını” vurguladı.

Değişim için gereken adımlar ve marjinal sesler

Makale, durumun ancak ana akım Yahudi gruplarının İsrail’den kopması, çoğunluğun tek devlet çözümünü talep etmesi, batılı liberal ve muhafazakar partilerle ilişkili hahamlar, liderler ve lobilerin ortak bir Yahudi sesi oluşturup Filistinliler için tazminat, toprakların de-Siyonizasyonu ve soykırıma karışan Yahudiler için yargılamalar talep etmesi halinde değişebileceğini kaydetti.

Bununla birlikte, Norman Finkelstein, Zachary Forster, Anthony Lowenstein, Max Blumenthal gibi cesur bireysel Yahudilerin soykırıma karşı seslerini yükselttikleri ancak bu kişilerin hiçbir yerde kurumsal güç sahibi olmadıkları, “Yahudi Barış Sesi”nin ise marjinalize edilip dışlandığı belirtildi.

Yazar, artık varılması gereken sarsıcı bir sonuç olarak, “Yahudi dininin ele geçirilerek doğrudan soykırım doğrultusunda yönlendirildiğini” ifade etti.

Antisemitizm söylemi ve yapısal ayrımcılık eleştirisi

Antisemitizm hakkında sürekli konuşulmasından ve “Holokost’un İsrail ve suçlarını korumak için” sahte ve histerik iddialarla kirletilmesinden bıktığını belirten yazar, Batı’da Yahudilerin toplumda tam katılımını engelleyen yapısal bir nefret ve ayrımcılık olduğu iddiasının “gerçek dışı” olduğunu savundu.

Blackrock, Google, Meta, Goldman Sachs, Disney, New York Times gibi büyük finans, medya ve teknoloji şirketlerinin Yahudiler tarafından yönetildiğini örnek gösterdi. Bu koşullar altında “antisemitizm iddiasının absürt olduğunu” ifade etti.

Yahudilere yönelik nefret suçlarını inkar etmese de toplumun çeşitli kesimlerine yönelik ayrımcılığın yaygın olduğunu, özellikle Müslümanlara yönelik ayrımcılığın yapısal bir sorun olduğunu ve Yahudilere yönelik durumun 1945’teki gibi olmadığını belirtti.

Soykırımın son aşamasında baskı noktaları ve tarihin seyri

Bu vurguyu yapmanın önemli olduğunu çünkü en büyük suç olan soykırımın sona ermek üzere olduğunu, böyle bir dönemde hiçbir konuya dokunulamaz ya da tabu olmaz denilemeyeceğini aktardı. Soykırımı durdurmak veya kurbanlar için adalet aramak istiyorsak, İsrail’i çevreleyen cezasızlık kubbesini kırabilecek tüm baskı noktalarını bulmamız gerektiğini belirtti. Bu soykırımın “Yahudi devletin komutası altındaki Yahudiler tarafından yapıldığını ve neredeyse tüm Batılı Yahudi grupların tarafından savunulduğunu” ifade ederek, bu durumun önemli bir “baskı alanı” olduğunu vurguladı.

Analizde, bu gruplar gerekeni yapmaya zorlanırsa tarihin seyrini değiştirebilecekleri ve iki milyon hayat kurtarabilecekleri dile getirildi.

Ancak yazar, bunun olacağını beklemediğini, “Yahudiliği kurtarmanın İsrail’i kurtarmaktan daha az önemli” olduğuna karar verilmiş göründüğünü belirtti.

Gazze soykırımının ahlaki boyutu

Yazar, Gazze soykırımının Nazi soykırımından “ahlaki açıdan daha yıkıcı” olduğunu çünkü faillerin bunu gizlemediğini, hükümetlerin açıkça desteklediğini, her gün en korkunç şiddet görüntülerinin yayınlandığını ve buna rağmen devam ettiğini söyledi. Auschwitz’in gizlice yapıldığı, Gazze’nin ise alenen ve sevinçle gerçekleştirildiğini ifade etti.



Makaleler

Güncel