Avrupa Konseyi, İsrail'e silah satışının durdurulması çağrısı yaparken, AB Komisyonu çalışanları kurumlarını Gazze'deki tutumu nedeniyle "suç ortaklığı" ile itham etti.

YDH - Avrupa'da, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşına yönelik tepkiler ve baskılar artıyor. Avrupa Konseyi, üye ülkelere İsrail'e silah satışını durdurmaları yönünde uyarıda bulunurken, Avrupa Birliği (AB) çalışanları ise kurumlarının tutumunu protesto ederek Brüksel'i "suç ortaklığı" ile itham ediyor.
Kıtanın "demokrasi ve insan hakları" denetim organı olan Avrupa Konseyi, 46 üye ülkeye İsrail'e silah satışını durdurma çağrısı yaptı.
Konsey, satılan silahların "Gazze'de insan hakları ihlallerinde kullanılmamasını" garanti altına alınmasını istedi.
Konsey Komiseri Michael O'Flaherty, yaptığı açıklamada, bu çağrının "silahların temel hakları ihlal etmek için kullanılma riski bulunduğunda transferine izin verilmemesini sağlamak amacıyla mevcut yasal standartların uygulanmasını" içerdiğini belirtti.
O'Flaherty, Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in geçen hafta İsrail'in Gazze'de kullanabileceği silah ihracatını askıya aldığını duyurmasına rağmen, "daha fazla çabanın hızla gösterilmesi gerektiğini" vurguladı.
Avrupa Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib de İsrail'in Gazze şehrine yönelik olası geniş çaplı askeri saldırısı hakkında uyarıda bulundu.
Lahbib, "yardımların engellenmesi ve havadan yardımların etkisiz kalması" sonrası bölgenin "kıtlığın eşiğinde" olduğunu ifade etti.
Lahbib ayrıca, "İsrail'in şeridi tamamen askeri olarak ele geçirmesinin kitlesel kayıplara, hizmetlerin çökmesine ve esirlerin tehlikeye atılmasına neden olacağı için feci sonuçlar doğuracağını" söyledi.
Bu açıklamayla Lahbib, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Teresa Ribera'nın ardından son günlerde İsrail'in uygulamalarını alenen eleştiren ikinci AB komiseri oldu.
Ribera, geçen salı günü Benyamin Netanyahu'yu "Gazze Şeridi'nin tamamını kontrol etme" yönündeki baskıları nedeniyle eleştirmiş ve bunu "kabul edilemez bir provokasyon" olarak nitelendirmişti.
AB, Birleşik Krallık ve Japonya da ortak açıklamayla Gazze halkının yaşadığı kıtlığa dikkat çekerek, "buna son vermek için acil harekete geçilmesi" çağrısında bulundu.
Aralarında Kanada ve Avustralya'nın da bulunduğu 24 ülkenin imzaladığı ortak bildiride, "Gazze'deki insani acı tasavvur edilemez bir seviyeye ulaştı. Gözlerimizin önünde bir kıtlık yaşanıyor," denildi.
AB çalışanları: Kurumlarımız bizi suç ortağı yapıyor
Avrupalı yetkililer arasında İsrail'e yönelik öfke artarken, Politico dergisinin haberine göre Brüksel'deki memurlar, AB'nin İsrail'e karşı tutumunu protesto etme hakları konusunda Avrupa Komisyonu ile artan bir anlaşmazlık yaşıyor.
Habere göre, giderek artan sayıda çalışan, birliğin savaş suçu işlemekle suçlanan Tel Aviv'e baskı yapmamasının, AB ve uluslararası hukuku ihlal etmeden "görevlerini yerine getirmelerini" imkansız hale getirdiğini düşünüyor.
Kimliğinin gizli kalmasını isteyen bir yetkili, Politico'ya yaptığı açıklamada, AB kurumlarının çalışanları "suç ortaklığına" zorladığını, "ahlaki ve yasal yükümlülüklerini ihlal ettiğini, vicdani direnişi bastırdığını ve anlamlı adımların atılmasını geciktirdiğini" söyledi.
Buna karşılık Komisyon, dış politikanın "ulusal hükümetlerin meselesi" olduğunu savunarak çalışanlarından "siyasetten uzak durmalarını" talep ediyor.
Komisyon Sözcüsü Arianna Podesta, AB'nin İsrail ile ilişkileri kesmemesine yönelik kurum içi protestoyu "siyasi nitelikte" olarak tanımladı ve çalışanların "görev ve yükümlülüklerine tarafsız ve sadık bir şekilde uymaları gerektiğini" belirtti.
Podesta, memurların protesto için "mektuplar, sendikalarla diyalog ve yöneticilerle görüşme gibi iç araçları" kullanabileceğine işaret ederken "İş yeri, idari binalar ve çalışanların kullanımına sunulan iş araçları, belirli siyasi davalar lehine veya aleyhine faaliyet gösterilecek yerler değildir," diye konuştu.
Fakat protestocu çalışanlar bu araçların etkinliğinden şüphe duyuyor.
Geçen temmuz ayından bu yana, 32 bin kişilik kurumda görevli, alt düzey analistlerden kabine üyelerine kadar yaklaşık bin 500 yetkili, "AB'nin İsrail'e daha fazla yardım ve gıda girişine izin vermesi için baskı yapmaması halinde" kıtlığa bağlı ölümlerde "büyük bir artış" yaşanmasından endişe duyduklarını belirten açık bir mektup imzaladı, ancak bu mektup karşılık bulmadı.