Ürdün'de direniş destekçilerine baskı arttı

img
Ürdün'de direniş destekçilerine baskı arttı YDH

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Ürdün'ü de kapsayan "Büyük İsrail" projesini ilan etmesi, Amman yönetiminin ikili bir tavır sergilemesine neden oldu. Ürdün, açıklamaları kınamakla yetinirken ülke içinde direniş yanlılarına yönelik gözaltı ve baskıyı yoğunlaştırdı.




YDH - İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye ve Lübnan’ı ilhak etme hedefini içeren “Büyük İsrail” projesini açıklaması, Ürdün’de çelişkili tepkilere yol açtı.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı, Netanyahu’nun sözlerini “bölgesel düşmanlığı kışkırtma” olarak nitelendirirken, güvenlik güçlerinin ülke içindeki direniş destekçilerine yönelik baskı operasyonları devam ediyor.

El-Ahbar gazetesinin edindiği bilgilere göre Amman yönetimi, Hamas’tan Ürdün’ün rolünü öven ve Kral II. Abdullah’a teşekkür eden açıklamalar yapmasını talep etti.

Ayrıca Hamas’ın Ürdün içinde herhangi bir siyasi, askeri ya da kitlesel faaliyet yürütmeyeceğine dair güvence vermesini istedi. Hamas ise bu koşulları reddederek, “Arap halklarının harekete geçmesi, Gazze’ye yönelik soykırıma karşı en asgari sorumluluktur,” açıklamasını yaptı.

Direniş destekçilerine yönelik baskılar sürüyor

Tutukluların avukatı Abdulkadir el-Hatib, hükümetin İsrail’e yönelik söylemlerinin, direniş yanlılarına karşı yürütülen eylemleri durdurmadığını belirtti.

El-Hatib, Ürdün’de 22’den fazla direniş liderinin tutuklu olduğunu, ayrıca “siber suç” veya “izinsiz toplanma” gibi gerekçelerle onlarca kişinin daha gözaltında tutulduğunu aktardı.

Son olarak İrbid kentinde 13 kişinin “izinsiz toplanma” suçlamasıyla gözaltına alındığını ifade eden el-Hatib, bu davaların “tamamen siyasi” olduğunu ve adli bir boyutunun bulunmadığını vurguladı.

Ürdün medyasında da Hamas yöneticilerini hedef alan bir kampanya yürütülüyor. Saldırılar, Hamas’ın Gazze liderlerinden Halil el-Hayya'nın, yardım malzemelerinin havadan indirilmesini eleştirmesi ve Mısır ile Ürdün’ü soykırımı durdurmaya çağırmasının ardından yoğunlaştı.

Müslüman Kardeşler'e yönelik yasaklama girişimi

Baskılar, hükümetin Müslüman Kardeşler’in siyasi kolu olan İslami Hareket Cephesi’ni yasaklama girişimiyle paralel ilerliyor.

Parti ve hareketin Filistin dosyasıyla ilgilenen neredeyse tüm isimlerinin gözaltına alındığı bildiriliyor.

Avukat el-Hatib, ABD ve Körfez ülkelerinden gelen baskıların Amman’ı “İslami Hareket’in siyasi faaliyetlerini tamamen yasaklamaya” ittiğini söyledi.

İçişleri Bakanı Mazen el-Feraye, 23 Mayıs’ta Müslüman Kardeşler’i yasa dışı ilan etmiş, mal varlıklarına el koymuş ve bir “tasfiye komitesi”ni göreve getirmişti.

El-Hatib’e göre Netanyahu’nun son açıklamaları, Ürdün yönetiminin bu konudaki tavrında herhangi bir değişikliğe yol açmadı.

"Direniş, Arap dünyası için güvenlik subabıdır"

İslami Hareket liderlerinden Badi er-Rıfaiye, Netanyahu’nun açıklamalarının “görmezden gelinmemesi ve kararlılıkla karşılanması gerektiğini” vurguladı.

Er-Rıfaiye, bu sözlerin İsrail’in Ürdün’e yönelik süregelen planlarının bir parçası olduğunu belirtti ve iki yıl önce aşırı sağcı İsrail Maliye Bakanı Smotriç’in de Ürdün’ü İsrail sınırları içinde gösteren bir harita paylaştığını hatırlattı.

İslami Hareket Cephesi Genel Başkan Yardımcısı Cemil Ebu Bekir ise, Netanyahu’nun sözlerinin “işgalci rejimin daha önce gizli tuttuğu yayılmacı hedefleri artık açıktan ilan ettiğini” gösterdiğini söyledi.

Ebu Bekir’e göre Arap dünyasındaki sessizlik, İsrail’i cesaretlendirerek bölgedeki saldırganlığını artırmasına zemin hazırladı.

Ürdünlü aşiret liderlerinden Tarad el-Fayiz de konuya ilişkin, “İsrail’in bitmeyen emelleri, Gazze’deki direnişin hiçbir zaman Ürdün, Mısır, Suriye veya Irak’a tehdit oluşturmadığını kanıtlıyor,” dedi.

Direnişin Arap dünyası için gerçek bir güvenlik supabı olduğunu belirten el-Fayiz, “Direnişi şeytanlaştırmak değil, desteklemek gerekir. Direnişin zayıflatılması, İsrail’in Ürdün’ü ve diğer ülkeleri yutmasının önünü açar,” diye konuştu.