Şeyh Hammud: İslam dünyası ABD'nin güdümünde

img
Şeyh Hammud: İslam dünyası ABD'nin güdümünde YDH

Uluslararası Direniş Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Hammud, direnişi “direnenlerin onuru” olarak tarif etti; Hizbullah’ın Gazze ve halkını korumak için verdiği mücadeleyi ise hem İslami hem de insani bir görev olarak nitelendirdi. Aynı zamanda, direnişi hedef alan medya ve mali saldırılara dikkat çeken Hamud, Kur’an-ı Kerim ve tarihi örnek gösterek çoğunluğun her zaman haklı olmadığını hatırlattı.




YDH- Uluslararası Direniş Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Mahir Hammud, el-Ahed haber sitesine yaptığı röportajda, direniş pratiğinin ifadelerini ve İslami, Kur’anî temellerini, bölgedeki siyasi manipülasyonlar ve medya çarpıtmalarına karşı nasıl korunduğunu açıkladı.

İslam’ın özünde ve gereğinde, farklılık gözetmeksizin düşmanlara karşı İslami birliği zorunlu kıldığını vurguladı. “Çağrımız, gereken karşılığı bulmasa da devam ediyor” dedi.

Ancak mevcut koşullarda İslami birlikten söz etmenin neredeyse hayalden ibaret olduğunu belirten Hammud, “Hükümetler, kurumlar ve partiler dahil, İslam dünyasının yüzde 90’ından fazlası doğrudan veya dolaylı olarak Amerikan etkisi altında” ifadelerini kullandı.

Bu bağımlılığın, bazı hükümetleri ve siyasi partileri Hamas’ı, Hizbullah’ı ve tüm direniş güçlerini, Amerikalıların tanımladığı ve onlarla kurduğu ilişki biçiminde ‘terörist’ olarak sınıflandırmaya yönlendirdiğini vurgulayan Hammud, “Bu durum, İslam birliğinin en temel gerekleriyle çelişiyor. Çünkü direniş olmadan birlik hem gülünç hem de kınanacak bir hâle gelir” dedi.

Direniş ile İran arasındaki ilişkiye değinen Şeyh Hammud, “Direniş kendinde bir öz olarak var olan bir kavramdır; değerini başka bir şeye bağlı kılmaz. Bu, İran’a ait bir fikir değil; tamamen İslami ve Kur’anî bir ilkedir” dedi.

Hammud, İmam Humeyni’nin benimsediği ve Ayetullah Seyyid Ali Hamenei'nin sürdürdüğü siyasi teorinin, Caferi mezhebi veya özel bir yorumdan değil, doğrudan Kur’an-ı Kerim’den kaynaklandığını açıkladı.

İran’ın direnişe verdiği desteği, belli bir politikayı dayatmakla suçlamanın “yalan ve aldatmaca” olduğunu belirten Hammud, “İslam Cumhuriyeti'nin Direniş ve Filistin sloganlarını ticari amaçlarla kullandığı iddiası asılsızdır. İran, ağır abluka, yaptırımlar, çok sayıda savaş ve mezhepsel suçlamalar karşısında büyük bedeller ödedi ve ödemeye devam ediyor” dedi.

Bugün İslam ve Arap dünyasında bu konuda büyük bir yanlış algı bulunduğunu vurgulayan Hammud, “İran’a yöneltilen suçlamalar, ülkeleri çatışma ve direniş sorumluluğundan kurtarmayı amaçlayan bir aldatmacadan ibaret. Bölgenin ezici çoğunluğu Amerikan nüfuzu altındayken ümmetin birliğinden söz etmek imkânsız” ifadelerini kullandı.

Hammud, direnişi “direnenlerin onuru” olarak nitelendirerek “Direniş, İslami öğretilere uygun biçimde İslam ümmetinin özlemlerini somutlaştırarak temsil ederken teslimiyetçi ve pasif hükümetlerin yerine de ahlaki sorumluluğu üstlenerek bu yönetimlerin yerine de halkın çıkarlarını temsil etmektedir.” dedi.

Şeyh Hammud, İslami Direniş’in ve Parti'nin Gazze ve halkını savunmak için yürüttüğü destek mücadelesini “İslami ve insani bir görev” olarak nitelendirirken, Lübnan Güçleri Partisi lideri Semir Caca ve “Amerikan-Siyonist politikalarına bağlı” olarak tanımladığı kişilerin yürüttüğü kampanyayı eleştirdi. Caca, Direniş’i “kimseye danışmadan ve Lübnan’ı istemediği bir yöne sürüklemekle” suçlamıştı.

Hammud, bu iddialara karşılık olarak, “Caca ve benzerleri Suriyelilere ve Filistinlilere savaş açarken kimseye danıştı mı? Bu Lübnan’ın mı, yoksa İsrail’in mi çıkarınaydı?” diye sordu.

Direnişe destek mücadelesinin bir hata olarak görülmesini talihsiz bulduğunu belirten Hammud, “Zira bu mücadele, Lübnan’ın ahlaki ve itibarını diğer tüm Arap ülkelerinden daha fazla yükseltmiştir” dedi.

Hammud, eleştirmenlerin mantığını da reddederek, “Direniş 2000’de zafer kazandığında bunun tek taraflı bir geri çekilme olduğunu söylediler, 2006’da yenilgi olduğunu iddia ettiler. Direniş güvenlik ve stratejik dengeyi sağladığında bile, düşmanın kendisi kabul etmesine rağmen bunu kabullenmediler. Direniş, hangi harekât olursa olsun gücünü ve caydırıcılık dengesini yeniden tesis edecektir” vurgusunu yaptı.

Hammud, direnişe karşı yürütülen medya ve mali kampanyalara dikkat çekerek, “Direnişi yanlış ve çarpık biçimde sunmak için harcanan kaynakların boyutu astronomik, ancak ne yazık ki bu çabalar yalnızca sınırlı bir başarı elde edebildi. Halk büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor; bir yandan mezhepsel ve etnik farklılıklar, diğer yandan Amerikan hegemonyası nedeniyle İran’ı Arap ve İslam dünyasında alternatif bir lider olarak görmekte zorlanıyor” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan’ın direnişi karalamak ve Allah’ın yolunu engelleme kampanyalarını finanse etmede tehlikeli bir rol oynadığını belirten Hammud, bunun “hayal kırıklığını derinleştirdiğini ve teslim olma çağrılarını güçlendirdiğini” kaydetti.

Şeyh Hammud sözlerini şöyle tamamladı:

“Yüksek düzeydeki hayal kırıklığı, özellikle Körfez-ABD ile aramızdaki önemli mali ve siyasi uçurum göz önüne alındığında, insanları inançlarını sorgulamaya ve direnişi desteklemeye yönelmelerini zorlaştırıyor. Buna rağmen, Direniş Ekseni desteğini korumayı başardı. Kur’an-ı Kerim ve tarih, çoğunluğun her zaman haklı olmadığını gösteriyor. Aksine, övgü çoğunluğa değil, her zaman azınlığa aittir. Allah’ın izniyle çoğunluk olana dek bu azınlığın yanında olacağız."



Makaleler

Güncel