Katar’daki başarısız suikast girişimi, Tel Aviv’in istihbarat zayıflığını ortaya koyarken, Netanyahu’nun tehditkar politikaları İsrail’i uluslararası izolasyona sürüklüyor. Terörü resmi politika haline getirme ısrarı, rejimin meşruiyetini zayıflatıyor ve bölgesel ilişkilerde ciddi riskler yaratıyor.

YDH- İran merkezli Nur Haber Ajansı'na göre, Katar başkentinde gerçekleştirilen suikast girişiminin başarısızlığı, Tel Aviv’in istihbarat gücünü göstermek yerine, güvenlik aygıtının zayıflığını ve rejimdeki karar alma süreçlerindeki kaosu ortaya koydu.
Bu başarısızlık, sadece direniş liderlerinin güvenliğini güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda Katar’ın bölgesel diplomasi alanındaki aktif rolünü de vurguladı.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun “ya Hamas liderleri sınır dışı edilir ya da suikast devam eder” tehdidi, uluslararası kuralları ve ülkelerin ulusal egemenliğini açıkça zorluyor.
Bu yaklaşım Tel Aviv’i daha geniş bir izolasyona sürüklüyor ve saldırgan politikalara karşı uluslararası konsensüsü güçlendiriyor.
Netanyahu, yurtdışında suikast düzenleme politikasını meşrulaştırmak için 11 Eylül olayına atıfta bulunuyor; ancak bu benzetme temelde yanlış.
ABD, tüm hukuki tartışmalara rağmen en azından uluslararası çerçeve içinde hareket ederken, rejim bağımsız ülkelerin ulusal güvenliğini açıkça tehdit ediyor.
Son yıllarda Katar, direniş liderlerini ağırlamakla kalmayıp müzakerelere aracılık da yaptı.
Doha’ya yönelik doğrudan tehdit, aslında Gazze krizini çözmeye dönük herhangi bir siyasi girişimi hiçe sayıyor.
Nur Haber Ajansı'na göre, Türkiye bölgesel bir güç olarak bu tehdidi kendi ulusal güvenliğine yönelik bir saldırı olarak değerlendirebilir ve bu durum Tel Aviv açısından ikili ve bölgesel ilişkilerde ciddi sonuçlar doğurabilir.
Terörü resmi politika haline getirme ısrarı ve uluslararası kuralları hiçe sayması, işgal varlığını giderek bir parya devlet konumuna sokuyor.
Hatta en yakın müttefiki ABD, Katar Emiri’ne bu tür operasyonların tekrarlanmayacağı garantisini vermek zorunda kaldı.
Washington ile Tel Aviv arasındaki bu kopukluk, Netanyahu’ya yönelik daha ciddi baskıların habercisi olabilir.
Doha’daki başarısızlıktan sonra yapılan tehditkar açıklamalar, rejimin gücünü değil, zayıflığını ve çaresizliğini ortaya koyuyor.
Terörü resmi politika haline getirmek, yalnızca diplomatik izolasyon, hukuki itibar kaybı ve bölgede direnişin güçlenmesinden başka bir sonuç doğurmayacak. Bu yol, işgal varlığının geleceğini güvenlik ve siyasi krizlerin girdabına sürükleyecektir.