SDG'nin Suriye’deki aşırı talepleri: Özerklikten Arap bölgelerinin işgaline

img
SDG'nin Suriye’deki aşırı talepleri: Özerklikten Arap bölgelerinin işgaline YDH

"Asıl soru şudur: SDG, dış desteğin gölgesinde bu aşırı taleplerini ne kadar sürdürebilir ve Suriye merkezi hükümeti ile onun bölgesel müttefikleri buna nasıl bir tepki gösterecektir?"




Suriye’nin kuzeydoğusu bugün etnik grupların, doğal kaynakların ve dış müdahalelerin kesiştiği bir sahneye dönüşmüş durumdadır. YPG’ye dayalı olarak kurulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), başlangıçta yalnızca geleneksel Kürt bölgelerini savunduklarını iddia ediyorlardı. Ancak zamanla ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin doğrudan desteği sayesinde, hâkimiyet alanlarını genişletmiş ve bugün Arap nüfusun yoğun olarak yaşadığı geniş bölgeler üzerinde de kontrol sağlamışlardır.

Bu durum açık bir çelişki ortaya çıkarmıştır: Kürtlerin gerçek nüfus yoğunluğu yalnızca Haseke ve Kobani’nin bazı bölgeleriyle sınırlıyken, siyasi ve askerî denetimleri Rakka, Deyr ez-Zor ve Menbic gibi şehirlere de yayılmıştır; oysa bu bölgeler ne Kürt etnik yapısına sahiptir ne de siyasi geçmişleri Kürt hareketiyle bağlantılıdır.

Asıl soru şudur: SDG, dış desteğin gölgesinde bu aşırı taleplerini ne kadar sürdürebilir ve Suriye merkezi hükümeti ile onun bölgesel müttefikleri buna nasıl bir tepki gösterecektir?

Kürtlerin güç coğrafyası

Geleneksel Kürt bölgeleri

— Kobani (Ayn el-Arab): Kürtlerin IŞİD’e karşı direnişinin ana sembolü ve Suriye’deki Kürt kimliğinin merkezi.

— Haseke’nin kuzeyi (Kamışlı ve Derbesiye): Kürt çoğunluğunun bulunduğu, başından itibaren özerklik taleplerinin merkezinde yer alan bölgeler.

— Bununla birlikte Haseke vilayeti genel olarak çok kimliklidir; Arap nüfusu ve Süryani Hristiyan toplulukları vilayetin merkez ve güneyinde önemli bir varlığa sahiptir.

Arap nüfusun yoğun olduğu ve SDG’nin kontrolündeki bölgeler

— Rakka: IŞİD'in eski başkenti, büyük ölçüde Arap nüfusuna sahip olmasına rağmen bugün “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”nin idari merkezi konumunda.

— Deyr ez-Zor (Fırat’ın doğusu): El-Ömer ve Koniko petrol sahalarını içermektedir; nüfusun çoğunluğu Araplardan oluşsa da askerî ve ekonomik kontrol SDG’nin elindedir.

— Menbic: Ağırlıklı olarak Arap ve Türkmen nüfuslu bir şehir olmasına rağmen fiilen Kürtlerin askerî hâkimiyeti altındadır.

Enerji ve tarım kaynakları petrol ve doğalgaz:

— El-Ömer petrol sahası (Suriye’nin en büyük sahası)

— Koniko gaz sahası (Fırat’ın doğusunda)

— Rimelan sahaları (Haseke’nin kuzeyi)

Tarım:

Rakka ve Haseke’nin buğday verimli toprakları; Suriye tahılının yüzde 60’ından fazlası bu bölgelerden sağlanmaktadır.

Önemli nokta:

Bu kaynakların büyük bölümü Arap nüfusun yaşadığı bölgelerde bulunmasına rağmen SDG tarafından yönetilmektedir. Bu durum, Kürtler ile merkezi hükümet ve Arap kabileleri arasındaki en temel gerilim noktalarından birine dönüşmüştür.

Kürtlerin merkezi hükümetten talepleri

Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ile Kürt liderleri arasında birçok müzakere yapılmasına rağmen tarafların talepleri arasındaki uçurum derinliğini korumaktadır. Kürtlerin merkezî hükûmetten istedikleri şey, fiilen gayriresmî bir federalizmden daha az değildir:

1) Şarta bağlı orduya katılım

— 10 Mart’ta SDG’nin yeni Suriye ordusuna dâhil edilmesine ilişkin anlaşma hâlen uygulanmamıştır.

— Kürtler, güçlerinin bir kısmını orduya katmaya hazır olduklarını belirtmektedir, ancak yerel komutanlığın korunmasını ve iç güvenlik güçleri (Asayiş) faaliyetlerinin devam etmesini talep etmektedirler.

2) Özerk yönetimin resmiyet kazanması

— Kürtler, “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”nin ülkenin yeni yapısı içinde resmî bir kurum olarak tanınmasını istemektedir.

— Bu yönetimin yerel yasalar çıkarma ve bağımsız idarî kurumlara sahip olma hakkına sahip olması gerektiğini savunmaktadırlar.

3) Ekonomik kaynakların kontrolü

— El-Ömer, Koniko ve Rimelan petrol sahalarının yönetiminin kendi ellerinde kalmasını talep etmektedirler.

— Ayrıca Rakka ve Haseke’deki tarım gelirlerinden (özellikle buğday ve arpa) doğrudan pay almayı istemektedirler.

4) Dil ve kültür

— Kürtçe, Arapçanın yanında resmî olarak tanınmalıdır.

— Yerel okulların Kürtçe eğitim vermesine izin verilmeli ve Kürt kültürel kimliği serbestçe teşvik edilmelidir.

5) Sınırlı Dış İlişkiler

— Özerk yönetim, uluslararası kurumlar ve insani yardım kuruluşlarıyla doğrudan temas kurabilmeyi talep etmektedir.

— HTŞ bunu egemenliğin ihlali olarak görse de Kürtler bunu varlıklarını sürdürmek için zorunlu kabul etmektedir.

Analiz:

Bu talepler her ne kadar görünüşte “özerklik” diliyle ifade edilse de, fiiliyatta Suriye’nin kalbinde yarı bağımsız bir devletin oluşumuna kapı aralamaktadır; bu ise HTŞ ve müttefiklerinin “kırmızı çizgi” olarak gördüğü bir durumdur.

Colani rejimi ve Türkiye’nin Kürtlerin aşırı taleplerine karşı programı

Şam’daki yeni rejimin lideri ve Türkiye’nin başlıca müttefiki olan Ebu Muhammed el-Colani, en başından itibaren Kürtler konusunda net bir tutum sergilemiştir. Colani ve Türk destekçileri, “gerçek Kürt bölgeleri” ile SDG’nin işgali altındaki Arap nüfuslu bölgeler arasında kesin bir ayrım yapmakta ve stratejilerini bu ayrım üzerine inşa etmektedirler.

1) Coğrafi–etnik ayrım:

— Colani, Kobani ve Haseke’nin kuzeyi gibi geleneksel Kürt bölgeleriyle bir sorunu olmadığını dile getirmiştir.

— Ancak Rakka, Deyr ez-Zor ve Menbiç’in Arap bölgeleri olduğunu vurgulamış ve Kürtlerin buralardaki varlığının hiçbir meşruiyeti bulunmadığını ifade etmiştir.

2) Arap aşiretlerine dayanma:

— Colani rejimi, Deyr ez-Zor ve Rakka’daki birçok büyük Arap aşiretini kendi tarafına çekmeyi başarmıştır.

— Bu aşiretler esasen Kürtlerin hâkimiyetine karşıdır ve fiiliyatta SDG’ye karşı Arap direnişinin belkemiğini oluşturmaktadır.

2. Arap Kabilelerine Dayanma

• Colani rejimi, Deyr ez-Zor ve Rakka’daki birçok büyük Arap kabilesini kendi tarafına çekmeyi başarmıştır.

• Bu kabileler esasen Kürtlerin hâkimiyetine karşıdır ve fiiliyatta SDG’ye karşı Arap direnişinin belkemiğini oluşturmaktadır.

3. Aşamalı Askerî Baskı

• Colani güçleri son aylarda Fırat’ın doğusunda sınırlı ve noktasal operasyonlar gerçekleştirmiştir.

• Amaç, Kürtlere Arap bölgelerini elde tutmanın kendileri için maliyetli olacağını göstermek ve onları geri çekilmeye zorlamaktır.

4. Türkiye’nin Politikasının Uygulanması

• Colani’nin Suriye’nin tamamına hakim olan bir lider olarak Fırat’ın doğusundaki Arap bölgelerini denetim altına alma planı, Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki çıkar ve talepleriyle tamamen örtüşmektedir.

Amerika’nın tutumu ve Kürtlerin aşırı taleplerine karşı sınırlılıkları

Amerika Birleşik Devletleri, 2015 yılından bu yana IŞİD’e karşı yürütülen mücadelede SDG’yi kara ortağı olarak seçmiştir. Ancak bu destek, Kürt ideallerine bağlılığın göstergesinden ziyade, Washington’un Suriye’de nüfuzunu korumak ve bölgesel ile küresel rakiplerini dengelemek için geliştirdiği genel stratejinin bir parçasıdır.

1. Askerî ve Siyasî Destek

• Son günlerde Kaserik üssünde ve Tel Tamer çevresinde gerçekleştirilen ortak ABD–SDG tatbikatları, Washington’un hâlen Kürtleri Suriye’nin kuzeydoğusundaki başlıca müttefiki olarak gördüğünü ortaya koymuştur.

• CENTCOM’un resmî açıklamaları da bir kez daha “IŞİD’le mücadele ve istikrarın korunması için SDG ile iş birliğinin devamı” vurgusunu yapmıştır.

2. Washington’un Kırmızıçizgileri

• Amerika, Kürtleri Arap bölgelerinde (Rakka, Deyr ez-Zor, Menbic) tutmak için Türkiye ya da Colani hükûmetiyle doğrudan savaşa girmeye hazır değildir.

• 2019’daki Türkiye’nin “Barış Pınarı” harekâtı deneyimi, Washington’un bu tür bölgelerde kolayca geri çekilebildiğini göstermiştir.

• Ancak geleneksel Kürt bölgelerine (Kobani ve Haseke’nin kuzeyi gibi) bir saldırı olursa, Amerika muhtemelen diplomatik baskılarla ve belki de askerî müdahaleyle karşılık verecektir.

3. Amerika’nın desteğindeki çelişki

• Washington bir yandan Kürtlere güvenliklerinin garanti altında olduğunu temin etmektedir. Ancak öte yandan, mesele Arap bölgelerine geldiğinde, asıl önceliğinin Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınmak olduğu her seferinde ortaya çıkmıştır. Bu çelişki, Kürtlerin daima Amerika’ya güven ile kritik anda yalnız bırakılma korkusu arasında gidip gelmelerine yol açmaktadır.

Sonuç: Akılcı bir bakışla, Amerika yalnızca Kürtlerin kendi geleneksel bölgelerindeki varlıkları tehdit altına girdiği ölçüde destek vermeye hazırdır. Onların Arap bölgelerindeki aşırı talepleri, Washington açısından Türkiye ya da Şam ile yeni bir savaşa girmeye değmez.

Kürtlerin Suriye devletine dâhil olmama senaryosu

Kürtler aşırı taleplerinde ısrar eder ve merkezî devletin siyasî–askerî yapısına entegre olmayı kabul etmezlerse, ağır sonuçlar gündeme gelecektir:

1. Türkiye için sürekli tehdit

• Ankara, SDG/YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olarak görmektedir.

• Kuzey Suriye’de bağımsız bir Kürt silahlı gücünün varlığı, Türkiye açısından ulusal güvenliğe yönelik kalıcı bir tehdit anlamına gelmektedir.

• Bu nedenle Türkiye böyle bir durumu kabul etmeyecektir.

2. Merkezi Hükûmet ve Arap kabilelerinden ortak baskı

• Fiilen Ankara’nın Şam’daki uzantısı olan Colani hükûmeti, Rakka ve Deyr ez-Zor’daki Arap kabileleriyle birlikte SDG’yi aşamalı olarak Arap bölgelerinden çıkarabilir.

• Arap kabileleri güçlü bir motivasyona sahiptir, çünkü Kürtlerin kendi topraklarındaki varlığını işgal olarak görmektedirler.

• Arap kabileleri, Kürtlerin Arap bölgeleri üzerindeki hâkimiyetinden ve bu bölgelerdeki ekonomik kaynakların (petrol ve gaz, su, Irak sınır kapıları, tarım arazileri vb.) kontrolünden son derece rahatsızdır. Bu kabileler, Suriye’nin Arap devleti (Colani) yönetimini kabul etmeye büyük ölçüde isteklidir.

3. Türkiye’nin doğrudan müdahale senaryosu

• İç baskı (Colani + Arap kabileleri) yeterli olmazsa, Türkiye 2019’da olduğu gibi doğrudan harekete geçebilir.

• Türkiye’nin Arap bölgelerindeki askerî operasyonları, SDG’nin bu bölgelerden daha hızlı temizlenmesine yol açabilir.

• Ancak bu müdahale, daha fazla meşruiyet kazanması için Colani hükûmetiyle açık bir eşgüdümü gerektirecektir.

4. Amerika’nın Tepkisi

• Washington bu tür bir durumda muhtemelen ciddi bir savunma yapmayacaktır; çünkü söz konusu bölgeler Arap nüfusludur ve Kürtlerin buralarda toplumsal bir dayanağı yoktur.

• Amerika birkaç siyasî açıklama ya da diplomatik baskıyla yetinebilir; ancak Türkiye ile doğrudan savaşa girmeye hazır değildir.

Sonuç

Bugün Suriye’nin kuzeydoğusundaki tablo, aşırı taleplerin, karşı baskıların ve yabancı aktörlerin varlığının bir bileşimidir. Kürtler, Amerika’nın desteği sayesinde doğal coğrafi sınırlarının ve gerçek nüfus yoğunluklarının çok ötesindeki bölgeleri kontrol altına almış ve özerk yönetimi yarı bağımsız bir devlet biçimine dönüştürmüşlerdir. Ancak ne kadar ilerlemiş olursa olsun, bu proje artık ciddi bir tehdit altındadır.

Bir yandan Colani hükûmeti ile Türkiye şu noktalarda buluşmuş durumdadır:

• Her türlü bağımsız askerî–siyasî Kürt varlığının sona erdirilmesi,

• Yerel kabilelerin desteğiyle Arap bölgelerinin geri alınması,

• Ve gerekirse, “Arap bölgelerinin temizlenmesini” tamamlamak için Türkiye’nin doğrudan müdahalesi.

Öte yandan Amerika, Kürtleri yalnızca geleneksel bölgelerindeki (Kobani, Haseke’nin kuzeyi) varlıkları tehdit edilmediği sürece savunacağını göstermiştir. Rakka ve Deyr ez-Zor’daki aşırı talepler, Washington açısından Türkiye ile doğrudan çatışmaya girmeye değmez.

Dolayısıyla denklemin seyri açıktır:

• Kürtler Suriye devletine entegre olmayı kabul ederlerse, kimliklerinin ve yapılarının bir kısmını koruyabilirler.

• Ancak Arap bölgelerinde varlıklarını sürdürmek ve kaynakları kontrol etmekte ısrar ederlerse, er ya da geç Türkiye, Colani hükûmeti ve Arap kabilelerinden oluşan bir koalisyonla karşı karşıya kalacaklardır; iç meşruiyete ve bölgesel desteğe sahip bu koalisyon, onların hâkimiyet alanlarını büyük ölçüde daraltabilecek güçtedir.

Başka bir deyişle, Suriye’de Kürtlerin geleceği aşırı taleplerinde değil, güç dengelerine karşı ne ölçüde gerçekçi davranabileceklerinde yatmaktadır.

• Bu son gelişmelere bakıldığında şu sonuç çıkarılabilir: SDG’nin Arap bölgelerindeki toplumsal tabanı giderek daha fazla zayıflamıştır ve bu da demektir ki Amerika geri çekilirse, iç baskı (kabileler + Colani hükûmeti + Türkiye) büyük olasılıkla Kürtleri geri adım atmaya zorlamak için yeterli olacaktır.

 

İlgili Haberler