İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin yeni başkanı Ali Laricani'nin yakın zamanda Suudi Arabistan'ı ziyaret etmesi bekleniyor. Ziyaretin ana gündem maddelerini, İsrail'e karşı güvenlik garantileri, yaptırımları aşmaya yönelik iktisadi işbirliği ve Yemen'deki durum oluşturuyor.

YDH - İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, son yıllarda "sert çatışma" evresinden "ihtiyatlı bir etkileşim" sürecine girdi.
Çin'in arabuluculuğunda Mart 2023'te imzalanan normalleşme anlaşması bu süreçte bir dönüm noktası oldu ve ilişkiler, Haziran 2025'teki İran-İsrail savaşına rağmen istikrarını korudu.
Bu çerçevede, Tahran'ın güvenlik diplomasisindeki kilit isimlerden biri olan İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin yeni başkanı Dr. Ali Laricani'nin, önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan'a bir ziyaret gerçekleştireceği öngörülüyor.
Lübnan merkezli el-Meyadin ve el-Ahbar gibi bölge mecralarının haberlerine göre bu ziyaret, Laricani'nin kısa süre önce Lübnan'a yaptığı gezinin ardından daha da büyük bir önem taşıyor.
Son bir yıl içinde Tahran ve Riyad arasında iki üst düzey görüşme gerçekleşti. Suudi Arabistan Savunma Bakanı Halid bin Selman, İran-İsrail savaşından haftalar önce, Nisan 2025'te Tahran'ı ziyaret etti.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise Temmuz 2025'te Cidde'de Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile bir araya geldi.
Söz konusu görüşmelere dair yayımlanan gayri resmi haberlerde, Suudi tarafının İsrail'in İran'a yönelik yakın bir saldırısı hakkında bilgi verdiği, Ensarullah ile mevcut güvenlik durumunun devamını talep ettiği ve petrol fiyatları konusunda bazı görüşmeler yapıldığı iddia edildi.
Masadaki kritik başlıklar
Laricani'nin Riyad'daki temaslarında ele alması beklenen birkaç temel husus bulunuyor. Tahran, Siyonist varlığın muhtemel hasmane eylemlerine karşı hazırlık kapsamında, Riyad'ın hava sahasını veya üslerini İran'a yönelik bir harekât için kullandırmayacağına dair güvence almak istiyor.
İran'ın mevcut siyaseti, "dış müdahalelere" karşı "savunma koordinasyonunu" artırma yönünde.
Ekonomik alanda ise İran, Suudi Arabistan'dan Çabahar gibi yaptırım dışı projelere ve petrol dışı ticarete yatırım yapmasını talep ediyor.
Batılı düşünce kuruluşlarının analizlerine göre Tahran, 2025'te 2 milyar dolara ulaşan ikili ticaret gibi "pilot iktisadi projelerle" ABD yaptırımlarını aşmayı hedefliyor. Bu ticaret hacminin, tarafların ciddi bir irade göstermesi hâlinde on milyar dolara kadar çıkma kabiliyeti bulunuyor.
Yemen meselesinin de Laricani'nin görüşmelerinde gündeme gelmesi bekleniyor. İran'ın siyaseti, Yemen'deki gerilimi düşürmek ve Suudi Arabistan'dan Yemen'de Ensarullah'a karşı kurulacak bir İsrail-ABD ittifakına katılmamasını istemek üzerine kurulu. Ancak bu talebin Riyad tarafından nasıl karşılanacağı belirsizliğini koruyor.
Riyad'ın denge stratejisi
İran'ın mevcut siyaseti, ABD ile Siyonist varlık arasında bir ayrışma yaratmayı hedefliyor. Bu zorlu siyasetin başarıya ulaşması durumunda, dengeleri İsrail'in aleyhine tamamen değiştirebileceği değerlendiriliyor.
Bu bağlamda İran, Suudi Arabistan'dan yapıcı bir arabulucu rolü üstlenmesini isteyebilir. Riyad, daha önce "diplomatik çözüme" destek verdiğini açıklamış olsa da bu destek somut bir plana dayanmıyordu.
Ziyarette gündeme gelmesi beklenen bir diğer konu ise Suudi Arabistan'ın son savaştaki tutumu.
Riyad, İsrail'in saldırganlığını kınamış olsa da İsrail uçaklarının kendi hava sahasından geçişine izin verdiğine dair söylentiler mevcut. Laricani'nin bu belirsizliğin giderilmesi için Suudi yetkililerden izahat talep etmesi bekleniyor.
Riyad'ın stratejisi, en yüksek faydayı ve en düşük maliyeti gözetecek şekilde ABD/İsrail ile İran/Çin arasında bir denge kurmaya dayanıyor.
Bu nedenle, Laricani'nin ziyaretinin en önemli mesajının, Batı medyasının son dönemde vurguladığı "zayıf Tahran" algısını kırmak ve dostluk ile saygıyı koruyarak güçlü bir duruş sergilemek olacağı belirtiliyor.
Mevcut koşullarda İran-Suudi ilişkilerindeki bir soğukluk, en çok İsrail'in işine yarayacaktır. "Taktiksel uzlaşıyı" "stratejik" bir boyuta taşımak için somut planlar geliştirilebilir.
Her iki ülkenin de Çin ile olan yakın ilişkileri, bu süreçte yeniden bir katalizör rolü üstlenebilir. Başka bir deyişle, Trump'ın İran'a yönelik "azami baskı" siyaseti, Riyad'ı Çin ve İran ile doğrudan ilişkilerinde daha "dengeli" bir konuma itebilir.