İsrail’in Suriye ve Katar’a yönelik saldırıları sonrası Arap ve İslam dünyasının liderleri, gerilimin sorumlusu olarak İran ve Direniş Cephesi’ni görmekten vazgeçip İsrail ve ABD’yi esas tehdit olarak değerlendirirken, İran’ın diplomasi çabaları ve Riyad-Tahran-Kahire hattındaki anlaşmalar bu algı değişimini pekiştirdi.

YDH- Vatan Emrûz gazetesine göre, Arap ve İslam ülkelerinin liderleri, İsrail’in Suriye ve Katar’a yönelik saldırıları sonrası Batı Asya’daki güvenlik gerçeklerini ve bölgedeki güvensizliğin kökenlerini yeniden değerlendirdi; artık gerilimin sorumlusu olarak İran ve Direniş Cephesi’ni görmekten vazgeçtiler.
İran’ın uzun vadeli diplomasi çabaları ve Çin’in arabuluculuğunda Riyad ile Tahran arasında sağlanan anlaşma, Kahire’nin ilişkileri iyileştirme kararıyla birleşerek, Arap ve İslam dünyasında İran’a bakışı olumlu yönde değiştirdi.
Bu dönüşüm, İsrail’in Şam ve Doha saldırıları sırasında Arap zihniyetinin şekillenmesinde belirleyici oldu ve liderler artık bölgesel gerginliklerin asıl kaynağı olarak İran yerine İsrail ve ABD’yi görüyor.
Katar saldırısı, tüm bölge için esas tehdidin Direniş Cephesi değil, İsrail olduğunu net biçimde ortaya koydu ve Arap liderler, stratejik güvenlerini tek taraflı olarak Amerika’ya bağlamamaları gerektiğini fark etti.
Ancak bu farkındalık, liderlerin İsrail’in saldırılarının arkasındaki ABD etkisini görme kapasitesine sahip olduğunu ve bölgesel politika kararlarını buna göre şekillendireceklerini gösteriyor.
Arap ve İslam ülkeleri bu tehdide karşı ne yapabilir?
İran medyası, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Ürdün, Irak ve Mısır’ın doğrudan İsrail rejimine karşı cesur bir adım atmasının beklenemeyeceğini kaydetti.
Savunma ittifakları oluşturmak, en basit ve bariz seçenek olmasına rağmen, bu ülkelerin bağımsızlık seviyeleri ve ABD’ye olan bağımlılıkları böyle bir girişimi zorlaştırıyor.
Ancak iki adım atabilirler:
1. Direnişe yönelik politikalarını yeniden gözden geçirmek,
2. İsrail ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini kesmek ya da sınırlandırmak.
İsrail'in bölgesel gücü tehlikede
Resalat gazetesi, İsrail'in zor bir dönemden geçtiğini vurgulayarak İsrailli sosyologlar ve siyasetçilerin, iç nefretin savaş sonrası İsrail ilişkilerinin özüne dönüştüğünü ve bunun rejimin çöküşünü hızlandırdığını değerlendirdiğini aktarıyor.
İsrailli yetkililer tarafından yöneltilen eleştirilerin çoğu, bu derin ve yaygın içten çöküşe odaklanıyor.
Mossad, ordu ve Tel Aviv’deki kabine üçgeni, rejimin bünyesinde açılan bu yara ve hasarların bir gün nihai çöküşü tetikleyecek bir darbeye dönüşmesinden endişe ediyor.
Neticede, İsrail rejimi, hem psikolojik kırılganlık hem de başarısız hedefler nedeniyle içten ve dıştan ciddi bir kriz yaşıyor; bu kriz, hem İsrail’in siyasî dengelerini hem de bölgesel gücünü uzun vadede tehdit ediyor.