Avrupa ülkelerinin Filistin’i tanıma ve Gazze’deki durumu ele alma konusunda sert açıklamalar yaparken, somut adımların sınırlı kaldığı ve uygulamada ilerleme sağlanamadığı belirtildi.

YDH- New York Times’ın aktardığına göre Avrupa ülkeleri, bu hafta New York’ta yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’i devlet olarak tanıma planına destek veriyor. Üst düzey yetkililer İsrail’in Gazze’deki eylemlerini geniş çapta kınarken, bazıları savaşı “soykırım” olarak nitelendirmeye başladı. Ancak, açıklamaların henüz güçlü adımlara dönüşmediği belirtildi.
Avrupa Birliği’nin İsrail mallarına daha yüksek gümrük tarifeleri getirmeyi önerdiği, fakat bunun hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğu kaydedildi. Başbakan Benyamin Netanyahu hükümetini cezalandırmaya dönük diğer girişimlerin de “özellikle Almanya’nın itirazı nedeniyle” duraksadığı ifade edildi.
Bireysel ülkelerin adımlarının da “sınırlı” kaldığı bildirildi. Gazze’ye insani yardım girişimlerinin açlığın giderek arttığı bölgeye ulaşmakta “yetersiz” kaldığı, Filistinli sığınmacıların kabulünde de çok az ilerleme sağlandığı aktarıldı.
Belçika’nın, görece esnek göç politikaları ve büyük Filistinli topluluğu nedeniyle Avrupa’da en fazla Filistinli sığınmacı başvurusu aldığı, ancak başvuru sürecinin zorluğu nedeniyle çok sayıda kişinin bu yıl reddedildiği kaydedildi. Belçika’nın, vatandaşlarını ve ikamet hakkı bulunan kişilerin yakınlarını Gazze’den tahliye ettiği, fakat tahliye listesinin nisan ayında kapatıldığı belirtildi.
Refah’tan 34 yaşındaki Behcet Medi’nin, Belçika’da ikamet etmesine rağmen babasının halen Gazze’de olduğunu söylediği ve babasının çıkış yapabilmesi için insani vize başvurusu açtığı bildirildi. Medi’nin, babasının başvurusunun işgal altındaki Kudüs’teki konsolosluğa yapılması gerektiğini, bunun ise Gazze’de mahsur kalan biri için imkânsıza yakın olduğunu ifade ettiği aktarıldı.
Yetkililer açısından “temel sorunun, Avrupa’nın kınamalardan öteye geçip geçemeyeceği” olduğu kaydedildi. Kamuoyunun İsrail’in savaş yürütme biçimine karşı tavır aldığı, fakat Almanya ve İtalya gibi ülkelerin tarihsel ve siyasi nedenlerle güçlü adımlar atmaktan “kaçındığı” ifade edildi.
Almanya merkezli German Marshall Fund düşünce kuruluşundan Kristina Kausch, “Kısa sürede böylesine uluslararası bir ivmenin oluştuğunu hiç görmedim. Gerçek bir fırsat var ama sözlerin ötesinde somut taahhütler görmek gerekecek.” dedi.
Kausch ayrıca, bunun yalnızca Filistin meselesi olmadığını, Batı’nın uluslararası hukuku ve çok taraflılığı koruyup koruyamayacağı sorusunu da içerdiğini belirtti.
Lüksemburg’un geçen hafta Belçika, İngiltere ve diğer bazı ülkelerle birlikte Filistin devletini tanıyacağını duyurduğu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da bu girişime öncülük ettiği bildirildi.
Birleşmiş Milletler’in Gazze’deki savaşı araştıran komisyonunun geçen hafta İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım işlediğini bildirdiği, İsrail’in ise bu suçlamayı “çarpıtılmış ve yanlış” olarak nitelendirdiği aktarıldı.
Bazı Avrupa ülkelerinin daha somut adımlar attığı kaydedildi. İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in İsrail’e silah ve mühimmat satışına kalıcı yasak getirme sözü verdiği ve 700 milyon avroluk roketatar alım sözleşmesini iptal ettiği belirtildi. Belçika’nın da Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerinden ithalata yasak getirme planını açıkladığı ifade edildi.
Ancak bu girişimlerin savaşın gidişatında “sınırlı etkisi” olduğu vurgulandı. Gazze’den sığınmacı kabul etme konusunun ise özellikle 2015’teki Suriye göç dalgasından sonra Avrupa’da sağ popülizmin yükselişine yol açtığı hatırlatılarak, siyasi açıdan hassas olduğu belirtildi.
Ülkelerin tek başına yapabileceklerinin sınırlı olduğunu savundukları, Avrupa Birliği’nin ekonomik ve diplomatik gücünü kullanması yönünde çağrılar yapıldığı bildirildi. Birliğin, “İsrail’in en büyük ticaret ortağı” olduğu ve 2024’te toplam ticaretin yüzde 32’sini oluşturduğu kaydedildi.
Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prévot, bu ay yaptığı açıklamada, “Avrupa’nın harekete geçmesi gerçekten acil bir durum. Kamuoyunda birçok kişi, Avrupa’nın neden bu kadar çekingen kaldığını anlamıyor.” dedi.
Buna karşın birlik çapında girişimlerin hayata geçirilmekte “zorlandığı” belirtildi. AB’nin bu yıl İsrail’le ilişkileri düzenleyen anlaşmayı gözden geçirdiği ve İsrail’in insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair bulgulara ulaştığı aktarıldı.
Buna rağmen, Avrupa Komisyonu’nun İsrail’in Horizon Europe adlı araştırma fonu programına katılımını yasaklama önerisinin üye ülkelerden “yeterli desteği alamadığı” bildirildi.
200’den fazla eski AB büyükelçisi ve diplomatın geçen ay birlik liderlerine mektup yazarak İsrail’e karşı etkili baskı kurulamamasından “derin hayal kırıklığı” duyduklarını ifade ettikleri aktarıldı.
Avrupa Komisyonu’nun “şimdiye kadarki en büyük adımı” attığı ve İsrail ile yürürlükteki ticaret anlaşmasının bazı bölümlerini askıya alma girişiminde bulunduğu kaydedildi. Bu adımın milyarlarca avroluk ticarette İsrail’e sağlanan ayrıcalıkları ortadan kaldırabileceği bildirildi.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in son konuşmasında, “Gazze’de yaşananlar dünyanın vicdanını sarstı” dediği aktarıldı. Analistler, önerinin kabul edilmesi için oybirliği gerekmediği, ancak büyük çoğunluk desteğinin şart olduğunu belirtti.
Buna rağmen, tasarının kabul edilmesinin “garanti olmadığı” ifade edildi. Almanya’nın özellikle Holokost geçmişi nedeniyle İsrail’i açıkça eleştirmekten kaçındığı, İtalya’nın da benzer şekilde isteksiz olduğu belirtildi.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in geçen hafta yaptığı açıklamada, İsrail’e yönelik eleştirilerin “antisemitizmin yayılması için giderek bir bahane haline geldiğini” söylediği aktarıldı. Merz’in, hükümetinin Avrupa Birliği’nin İsrail’i cezalandırma girişimlerine destek verip vermeyeceğine önümüzdeki ayın başında karar vereceğini kaydettiği bildirildi.
AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın ise çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Siyasi çizgiler, şimdiye kadar oldukları yerde duruyor.” dediği aktarıldı.