Iraklılar, Nasrullah’ın direniş mirasını sahipleniyor

img
Iraklılar, Nasrullah’ın direniş mirasını sahipleniyor YDH

Seyyid Hasan Nasrullah, Irak ve Iraklılar için istisnai bir şahsiyetti; geçmiş yıllarda yaşanan kritik dönemler ve olaylar boyunca kalplerinde derin bir iz bıraktı ve onlar için “içlerinden biri” haline geldi.




YDH- Betül Rehhal, el-Meyadin için kaleme aldığı makalede, Seyyid Hasan Nasrullah’ın etkisinin sınırları aşan bir lider olarak hem Lübnan hem de Irak’ta derin izler bıraktığını, Iraklıların onu kendi aralarından biri olarak gördüğünü ve direnişin güçlenmesine katkı sağladığını, halkın da şehadetinin yıldönümünde mirasını sürdürme sözü verdiğini aktarıyor.

 ***

“Seyyid Nasrullah bizden, Irak halkındandır.”

Bu, başkent Bağdat’taki Özgürlük Meydanı’nda Ümmetin Şehidi, Hasan Nasrullah’ın şehadetinin yıldönümünde düzenlenen anma etkinliğine katılan Iraklılardan birinin yazdığı söz.

Seyyid Hasan Nasrullah, hiç bir zaman sadece yerel bir kitleye, kendi ülkesinin dar sınırlarına veya yerel meselelerle sınırlı bir alana ait değildi; etkisi sınırları aşan, mekân ve zamanı aşan bir liderdi.

O, gerçek bir kişiydi; sürekli hak ve adaletin lideriydi, insanın nerede olursa olsun yanında duruyor, tüm insanlarla iletişim kuruyor, küçük ve büyük dertlerine dikkat ediyor ve birçok konuda söz ve eylemiyle onları bilinçlendiriyordu.

Başta Amerika ve İsrail ile bölgedeki tekfirci projelere karşı direnmek olmak üzere, bu etkisi Lübnan’ı olduğu kadar Irak’ı da kapsıyordu.

Bu olağanüstü ve evrensel kişilik, sömürgeciler tarafından çizilmiş sınırlardan bağımsız olarak, neredeyse dünyanın her özgür insanı onu kendi çevresinden ve topluluğundan biri gibi hissediyor; Nasrullah adeta dar çevresini aşarak onun adına konuşuyor. İşte Iraklılar için de durum böyledir.

Bağdat sokaklarında yürüdüğünüzde, Seyyid’in gerçekten Iraklı olduğunu hissedersiniz; çünkü insanlar arasında anılması, her köşe ve caddede, duvarlarda, iş yerlerinde, sokaklarda ve evlerde fotoğraflarının yaygınlığı, yüzünün zihinlerinden hiç çıkmaması bunu gösterir.

Gerçekten de durum böyledir; Seyyid’in Irak ile kişisel bir bağı vardır; bu ilişki, bir dini ve siyasi liderin bölge ülkelerinden biriyle olan bağından önce gelir.

Irak, Nasrullah’ın 1976’nın sonlarında dini eğitimini tamamlamak için gittiği ülkeydi. O dönemde şehit Seyyid Muhammed Bakır es-Sadr ile tanıştı; ardından, o zamanlar Baas rejiminin uyguladığı kısıtlamalar nedeniyle 1978’de Lübnan’a döndü.

Bu kişisel ilişki, Irak’ın geçirdiği birçok tehlikeli ve kritik dönemin gerçek ve aktif takibine dönüştü. Seyyid bu süreçlerde hep hazır ve mevcuttu.

1990’ların başında Hizbullah’ın liderliğini üstlendiğinden bu yana, birçok Iraklı güçle karmaşık ve etkili ilişkiler kurdu; bu ilişkiler, hem danışmanlık hem destek hem de etkileşimi içeriyordu.

2003 sonrası Irak, Amerikan işgali, aşırı grupların yükselişi ve yeni siyasi güçlerin çatışmasıyla çalkantılı ve tehlikeli bir döneme girdiğinde, Seyyid Nasrullah sahneden uzak değildi. Tam tersine, Irak’ın egemenliği ve güvenliği için müdahil oldu. Bir konuşmasında halka açık şekilde, “Irak’ın geleceği ancak işgal güçlerinin bu kutsal topraklardan ayrılmasıyla mümkündür.” dedi.

Bu etkinin, sahadaki kritik anlara da uzandığı görülüyor. 2014’te “IŞİD” Irak’ın geniş bölgelerine yayıldığında, Seyyid’in yönlendirmeleri, Iraklı grupların organize edilmesinde temel rol oynadı. Bu, onun terörle mücadelenin ülkenin sınırlarını aşan daha geniş bir çatışmanın parçası olduğuna olan inancından kaynaklanıyordu. Nasrullah, “Irak’ta olanlar sadece bu ülkenin ve halkının kaderiyle ilgili değil; bölge ülkelerinin kaderiyle de bağlantılıdır.” dedi ve Hizbullah’ın Irak’a müdahalesinin o dönemde Irak liderliğinde, bu projeyi durdurmak için olduğunu, ülkenin işlerine müdahale etmek için olmadığını vurguladı.

Bu dönemde, Seyyid Nasrullah ile Haşd Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis arasında benzersiz bir ilişki ortaya çıktı. Seyyid, bu ilişkinin “IŞİD” ile mücadele sürecinde daha güçlü, yakın ve sağlam hâle geldiğini belirtmişti.

2020’de Mühendis’in şehadetinden sonra Iraklılar, Seyyid’i şefkatli bir baba, yanlarında duran güvenilir bir destek ve hassas süreçlerde yol gösterici olarak görmeye başladılar.

Seyyid Nasrullah’ın tavırları, ayrıca anlaşmazlık yaşayan taraflar arasında bir iletişim köprüsü ve güvenli bir sığınak oluşturdu. 2021 seçimleri sonrası, Mukteda Sadr taraftarları ile Koordinasyon Çerçevesi arasındaki gerilimde, Seyyid’in müdahalesi olası bir iç çatışmayı önlemeye yardımcı oldu; farklı bileşenler arasında denge sağlayan ve siyasi referans olarak güven kazanan bir lider olarak konumunu pekiştirdi.

Seyyid Nasrullah’ın ayrılışı, Irak’ta büyük bir boşluk bıraktı; bu ülke onun kalbine en yakın sahalardan biriydi, hem politik etki hem de halk desteği açısından. Iraklılar, geçmiş yıllarda en zor anlarda onun yanında ve onlarla birlikte olduğunu gördü. İlham verici bir lider, topraklarını, onurunu ve kutsallarını cesurca savunan bir savunucu olarak farklı kesimlerin kalplerine dokundu, onları sevdi ve onlar da onu sevdiler; etkisi, haritaları ve zamanları aşan derin bir iz bıraktı. Bu sevgi nedeniyle, Iraklılar son savaşta Lübnanlıları da kucakladı, diğerleri gibi davranmadı.

Dün ve bugün, Iraklılar kendilerinden biri olan birini, Seyyid’i ağlayarak uğurluyor. Özgürlük Meydanı’nda ikinci kez cenaze töreni düzenlediler; sanki tek bir veda yetmiyormuş gibi. Ardından, yolu ve misyonu sürdürme sözü verdiler.

 

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel