Mali takip platformu Follow the Money tarafından yayımlanan araştırma, aralarında Allianz, Goldman Sachs ve Deutsche Bank'in de bulunduğu Batılı finans devlerinin, milyarlarca dolarlık İsrail devlet tahvili satın alarak Gazze'deki savaşı sistematik olarak finanse ettiğini ortaya koydu.

YDH - Mali takip platformu Follow the Money tarafından yayımlanan araştırma, önde gelen Batılı bankaların, sigorta şirketlerinin ve emeklilik fonlarının, milyarlarca dolar değerinde İsrail devlet tahvili satın alarak İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarına sistematik olarak finansman sağladığını ortaya koydu.
Rapora göre bu, söz konusu kuruluşların uluslararası hukuk ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatının (OECD) "sorumlu yatırım" ilkeleriyle çelişiyor.
Araştırmada, Alman sigorta devi Allianz'ın ABD merkezli iştiraki PIMCO'nun yaklaşık 960 milyon dolarlık İsrail tahviline sahip olduğu belirtildi.
Ekim 2023 ile Ocak 2025 tarihleri arasında ise Goldman Sachs, Bank of America, Deutsche Bank, BNP Paribas ve Barclays gibi yedi büyük bankanın, toplam 19,4 milyar dolar değerindeki İsrail tahvilinin ihracına aracılık ettiği kaydedildi.
'Savaş suçlarına ortaklık' uyarısı
Hukuk uzmanları, insan hakları ihlallerinin açıkça belgelendiği bir dönemde finans kuruluşlarının bu tahvilleri almayı sürdürmesini "savaş suçlarına ortaklık" olarak değerlendiriyor.
Hollanda merkezli araştırma kuruluşu SOMO da bu tahvillerin Gazze'ye yönelik saldırının finansmanında belirleyici bir rol oynadığını bildirdi.
Birleşmiş Milletler (BM) özel raportörü Francesca Albanese, bu yılın temmuz ayında yayımladığı raporda, İsrail devlet tahvillerini Gazze'deki saldırının ana finansman kaynağı olarak tanımladı.
Albanese, bu tahvillerin Avrupa piyasalarında işlem görmesinin "sivil halka karşı işlenen savaş suçlarına mali ortaklık" anlamına geldiğini vurguladı.
İsrail, 1950'lerden bu yana ekonomik ve askeri harcamalarını karşılamak için tahvil ihracını bir araç olarak kullanıyor.
İlk tahvil kampanyası, dönemin Başbakanı David Ben-Gurion tarafından diaspora Yahudilerini hedef alarak başlatılmıştı.
Yıllar içinde bu tahviller, ordunun desteklenmesi ve yerleşim projelerinin finanse edilmesinde temel bir enstrüman haline geldi. Günümüzde tahviller, "İsrail savaşta: Biz İsrail’in yanındayız" gibi sloganlarla pazarlanıyor.
Araştırmaya göre, savaşın maliyetini karşılamak amacıyla İsrail'in kamu borcu 250 milyar şekel (yaklaşık 63 milyar avro) arttı ve bu artış büyük ölçüde Avrupa sermayesinin katkısıyla mümkün oldu.
İrlanda'daki siyasi kriz
Tahvil satışları, özellikle İrlanda'da ciddi tartışmalara neden oldu. Muhalefet partileri, bu finansman yönteminin savaş suçlarını doğrudan desteklediğini savunarak İsrail ile ekonomik ilişkilerin kesilmesi çağrısında bulundu.
Yoğun kamuoyu baskısı üzerine İrlanda Merkez Bankası, tahvil onay yetkisini Lüksemburg'a devretti.
Fakat bu adım, sorumluluğun başka bir Avrupa ülkesine aktarılması olarak yorumlandığı için eleştirileri sonlandırmadı.
OECD ilkeleri göz ardı ediliyor
SOMO ve OECD Watch gibi kuruluşlar, Batılı finans devlerinin yatırım kararlarının sonuçlarını değerlendirmediğini ve Gazze'deki yıkıma ilişkin bağımsız kurumlarla hiçbir istişarede bulunmadığını açıkladı.
OECD ilkeleri, şirketlerin faaliyetlerinin insan hakları ihlalleriyle bağlantılı risklerini tespit etmesini, bunları azaltmak için önlem almasını ve mağdurlarla iletişim kurmasını zorunlu kılıyor.
Ancak rapora göre, bu adımların hiçbiri atılmadı ve şirketler tahvil işlemlerine son verme yönünde bir niyet de göstermedi.
Araştırma ayrıca, "etik yatırım" olarak pazarlanan Avrupa emeklilik fonlarının da bu tahvilleri satın aldığını ve bu yolla milyonlarca vatandaşın farkında olmadan savaşın finansmanına katkıda bulunduğunu ortaya koydu.