Özgürlüğüne kavuşan Filistinli rehine: İşgal kampları kimliğimi ve bilincimi parçalayamadı

img
Özgürlüğüne kavuşan Filistinli rehine: İşgal kampları kimliğimi ve bilincimi parçalayamadı YDH

İsrail işgal hapishanelerinden tahliye edildikten sonra Mısır’a sınır dışı edilen serbest bırakılan rehineler, parmaklıklar ardında maruz kaldıkları savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen sistematik ihlalleri anlattı. Fiziksel ve psikolojik işkence, sistematik aç bırakma, tıbbi tedavi ve bakımın reddi, hastalık ve salgın koşullarının dayatılması, toplu tecrit, mülksüzleştirme ve yoksun bırakma politikaları bu suçların başında geliyor.




YDH- Bu hafta, İsrail işgal yetkilileri ateşkes anlaşması kapsamında 250’si ''müebbet hapis cezasına'' çarptırılmış 1 bin 968 rehine ile uzun hapis cezası alan ve 7 Ekim sonrası rehin alınan bin 718 Gazzeli’yi serbest bıraktı. Bununla birlikte, 154 uzun ve müebbet ''hapis cezası'' alan rehine Mısır Arap Cumhuriyeti’ne sınır dışı edildi.

Sınır dışı edilen editör Mecid el-Masri, WAFA’ya yaptığı açıklamada, rehinelerin İsrail güçleri tarafından maruz kaldığı işkence ve eziyetlerin herhangi bir denetim veya kısıtlama olmaksızın uygulandığını belirtti:

“Artık mekanizmalar ve kararlar, soruşturmacıların ve askerlerin kaprislerine ve ruh hallerine göre belirleniyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana işgal hapishanelerinin gerçekliği, uluslararası toplumun sessizliği nedeniyle giderek daha kanlı hâle geldi ve uluslararası anlaşmaları ihlal etti. Bu hapishanelerde işkence, tecavüz, elektrik şoku, bıçaklama, insan onurunun ihlali, aç bırakma, tıbbi suçlar ve infazlar sistematik olarak uygulanıyor. Bu uygulamalar, işgal liderlerinin hesap vermesi gereken organize savaş suçlarıdır. Günümüzde birçok modern gözaltı merkezi, kelimenin tam anlamıyla yaşayanlar için bir mezarlık niteliğindedir.”

Sürgündeki editör Eymen el-Şarbati ise, uluslararası insan hakları camiasını İsrail toplama kamplarındaki vahşeti durdurmak ve rehinelerin serbest bırakılması için acil müdahale çağrısı yaptı. Bu çağrı, kamplarda süren soykırım biçimlerinin durdurulması, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etmesi ve Gazze’de kaybedilen rehinelerin serbest bırakılmasını içeriyor.

WAFA’ya konuşan editör, serbest bırakılan rehinelerin tanık olduğu ve aktardığı sahnelerin, işgal varlığının toplama kamplarındaki binlerce rehineye karşı hâlâ uygulanan vahşetin ve suçların en somut kanıtı olduğunu söyledi.

El-Halil’den sürgün edilen eş-Şarbati, 1988’de tutuklanarak 100 yıl ''hapis cezasına'' çarptırıldı ve çeşitli gözaltı merkezleri arasında nakledildi.

İsrail toplama kamplarında rehineler, sistematik fiziksel ve psikolojik işkencelere, aç bırakılmaya, tıbbi bakımın reddedilmesine, toplu tecrit ve mülksüzleştirme politikalarına maruz kaldı.

Ayrıca, özel birimler tarafından düzenlenen baskı operasyonları, elektrik şoku, gaz ve ses bombaları, aşağılama ve çıplak arama politikalarıyla birleşerek tutsakları sürekli tehdit altında tuttu.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne çağrıda bulunan editör el-Şarbati, rehine haklarının korunması, serbest bırakılma süreçlerinin denetlenmesi ve tıbbi testlerinin yapılması gerektiğini vurguladı.

Kızılhaç’ın işgal makamlarından bağımsız hareket etmesi ve sertifika düzenlemesi gerektiğini belirtti.

Sürgündeki editör ve roman yazarı Basem Hendekçi, kamptaki roman yazma deneyiminin İsrail gardiyanları tarafından zulüm ve işkenceye dönüşmesine rağmen, eserlerini yazmaya devam ettiğini söyledi: 

“Romanlarım sayesinde Filistin bilincini ifade edebildim; gardiyanlar insanlığımı ve kimliğimi parçalayamadı,” 

Hendekçi, 2004’te tutuklanmış, üniversite öğrencisiyken çeşitli roman ve şiir kitapları yayımlamış, son romanı “Gökyüzünün Rengi Maske” ile 2024 Uluslararası Arap Booker Ödülü’nü kazandı.

Eserleri Fransızcaya çevrildi ve Arap dünyasının önde gelen Filistinli romancılarından biri olarak kabul ediliyor.

Hendekçi, Filistinli ve Arap yazar ve aydınların, İsrail’in sahte anlatısına karşı kültürel bir cephe oluşturması gerektiğini vurguladı.

Arkadaşını kaybetmenin acısını yaşasa da, eserleri ve yazın mücadelesi ile hem direnişi hem de halkının hafızasını yaşatmayı sürdürüyor.