İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi, Suriye'nin parçalanma riski taşıdığını söyledi. El-Cezire'ye konuşan Arakçi, İsrail ile yaşanacak yeni bir savaşta daha hazırlıklı olduklarını belirtti ve ABD ile nükleer müzakerelere adil koşullarda hazır olduklarını ifade etti.
YDH - İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi, Katar merkezli el-Cezire kanalına verdiği mülakatta, 12 günlük savaş, İran'ın dış politikası ve bölgesel meselelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Arakçi, Siyonist rejimin bölgede yeni bir gerilim yaratma ihtimaline karşı uyarıda bulunarak İran'ın her türlü olasılığa karşı tam hazırlık içinde olduğunu vurguladı.
“Başarısız savaşın tekrarı yeni bir yenilgi getirir”
El-Cezire sunucusunun, savaşın yeniden başlama ihtimaline dair sorusuna yanıt veren Arakçi, "Çok açık ki biz her duruma karşı hazırlıklıyız. Bölgemizde çok sayıda savaş başlatmış olan savaş yanlısı bir rejimden, ki son örneği dost ve kardeş ülkemiz Katar’a yönelik saldırıdır, savaş olasılığı beklenir ve kimse bunu inkâr edemez. Ancak biz her türlü duruma karşı tamamen hazırlıklıyız" dedi.
12 günlük savaş tecrübesine atıfta bulunan Arakçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kesin olarak ve bilgime dayanarak söyleyebilirim ki biz 12 günlük savaştan önce olduğumuzdan bile daha hazırlıklıyız; hem donanım, hem istihbarat hem de motivasyon ve moral açısından. Eğer onlar o başarısız 12 günlük savaş deneyimini tekrarlarlarsa, aynı sonucu alacaklardır."
Arakçi, "Başarısız bir deneyim yeniden bir yenilgiden başka bir sonuç vermez. İsrail rejimi 12 günlük savaşta hiçbir hedefine ulaşamadı; aynı başarısız deneyimi yeniden denerlerse aynı sonuçlarla karşılaşacaklardır. Üstelik bu kez biz daha hazırlıklıyız. Özellikle 12 günlük savaşta hem kendi zayıf noktalarımızı hem de düşmanın zayıf noktalarını iyi belirledik ve şimdi çok daha güçlü bir şekilde hareket edebiliriz" diye konuştu.
“İsrail'in hava savunma sistemi tamamen deliniyor”
Sunucunun zayıf noktalara ilişkin sorusuna Arakçi, "Bunların bir kısmı savaş taktikleriyle ilgilidir. Ancak bizim için açıkça ortaya çıktı ki İsrail’in hava savunma sistemi tamamen deliniyor. Diğer ülkeler de onlara destek verdi ve birçok savunma katmanı oluşturuldu, fakat füzelerimiz bu sistemi delmeyi başardı" yanıtını verdi.
Arakçi, "Teknik açıdan artık daha iyi deneyimlere sahibiz. Füzelerimiz ilk kez gerçek bir savaşta denendi ve sınavını verdi. Şimdi onları nasıl daha isabetli ve daha güçlü fırlatacağımızı çok iyi biliyoruz" diye ekledi.
Siyonist rejimin İran hava sahasını kullandığı yönündeki iddialara da değinen Arakçi, şunları söyledi:
"Bazen İsrail rejimi, 12 günlük savaş boyunca İsrail uçaklarının İran hava sahasından geçtiğini iddia ediyor. Ancak hikâyenin ikinci kısmını anlatmıyorlar: İran füzeleri de İsrail hava sahasında bulunuyordu ve onlar etkili bir savunma gerçekleştiremediler. Biz artık çok daha tecrübeliyiz ve daha yüksek bir hazırlık seviyesindeyiz. Dolayısıyla eğer o deneyimi tekrarlarlarsa, kesinlikle daha kötü sonuçlarla karşılaşacaklardır."
İran'ın füze sayısındaki ve kalitesindeki gelişmelere ilişkin bir soru üzerine Arakçi, "Tüm açılardan bir dönüşüm yaşandı" dedi.
“Savaşa hazırlık, savaşın önlenmesi için en etkili unsurdur”
İran Dışişleri Bakanı, diplomasiye savaş karşısında öncelik verdiklerini vurgulayarak, "Ben bir diplomat olarak savaş yerine diplomasi konuşmayı tercih ederim. Bizim savaşa hazırlığımız, aslında savaşın önlenmesi için en etkili unsurdur. Eğer savaşa hazır olursanız, savaşı kendinizden uzak tutarsınız. Ben İran’ın hazırlığından bahsediyorum çünkü bir savaş çıkmamalıdır; zira sonuçları bölgedeki herkes için ağır olabilir" ifadelerini kullandı.
Arakçi, İran'ın önceki savaşta çatışmanın bölgesel boyutlarını kontrol altına alma çabalarına değinerek şunları söyledi:
"Biz önceki savaşta, çatışmanın bölgesel boyutlarını sınırlamak için büyük bir çaba harcadık. İsrail rejimi, savaşın boyutunu Basra Körfezi’ne taşımaya çalıştı; bunu da Körfez’deki petrol ve petrokimya tesislerimize saldırarak yaptı. Buna rağmen biz savaşın yayılmasını önlemek için elimizden geleni yaptık ve bence bunda da başarılı olduk. Ancak gelecekte nasıl olacağını kimse bilemez."
İran'ın savaşa veya savaşın genişlemesine ilgisi olmadığını belirten Arakçi, "Ancak karşımızda savaş yanlısı bir rejim bulunuyor; savaşın tüm bölgeye yayılması için hazırlıklı bir rejim. Katar örneğinin çok önemli bir deneyim olduğunu ve bütün bölgenin bunu gördüğünü düşünüyorum. Aynı şekilde Suriye, Lübnan ve Yemen’deki örnekler de ortada. İsrail rejiminin bölgedeki diğer ülkelere yönelttiği tehditler de bunun göstergesi. Bu rejim ‘Büyük İsrail’den bahsediyor ki bu da bölgedeki birçok ülkenin topraklarına göz diktiği anlamına geliyor" diye konuştu.
Arakçi, "Dolayısıyla biz bölgede savaş yanlısı ve hâkimiyet arayışında olan bir rejimle karşı karşıyayız ve buna karşı her açıdan hazırlıklı olmalıyız. Bu hazırlık yalnızca askeri değil, diplomatik hazırlıkları da kapsıyor" diye ekledi.
“Bölge gerçek düşmanın kim olduğunu anladı”
Geçen yıl izledikleri bölgesel siyasete değinen Arakçi, "Son bir yıl içinde komşuluk ilişkileri politikası seçtik ve özellikle Basra Körfezi bölgesinde ilişkilerimizi hızla ve yoğun biçimde genişlettik. 12 günlük savaştan sonra da son birkaç ay içinde aynı şekilde hareket ettik. Şu anda bölgeyle, komşularımızla ve bölge ülkeleriyle ilgili olarak çok daha iyi bir anlayışa sahibiz ve bu konuda tamamen ortak bir kavrayış mevcut" dedi.
Bölgesel algıdaki değişime işaret eden Arakçi, şunları söyledi:
"Çok büyük bir dönüşüm yaşandı; bütün bölge artık gerçek düşmanın şu anda kim olduğunu anladı ve eskiden İran’ı bir tehdit veya düşman olarak tanıtmak için yürütülen tüm propaganda şimdi etkisini yitirdi. Ben bazen dostlarıma söylerim ki Bay Netanyahu bir savaş suçlusudur ve hiçbir suç işlemekten kaçınmamıştır; fakat aynı zamanda bölgeye karşı olumlu bir şey de yapmıştır: Bütün bölgeye, asıl düşmanın İsrail olduğunu, İran veya başka hiçbir ülke olmadığını kanıtlamıştır. Şimdi bu algı bölgede açıkça var."
“İsrail yetkililerinin sözlerine güvenmiyoruz”
El-Cezire sunucusunun, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin aracılığıyla İsrail'in İran'a karşı yeni bir savaş başlatma niyeti olmadığı yönünde bir mesaj alınıp alınmadığı sorusuna Arakçi, "Biz hiçbir şekilde İsrail rejimi yetkililerinin söylediklerine güvenmiyoruz ve her zaman aldatmaca olasılığını göz önünde bulunduruyoruz. Dostlarımız Rusya bu mesajı bize ilettiler ve elbette kendileri de Netanyahu’nun sözlerinin doğruluğu konusunda şüphe duydular" yanıtını verdi.
Arakçi, "Dolayısıyla bu mesajı duyduk fakat hazırlıklarımız halen güçlü şekilde devam ediyor ve hatta daha da güçlendi" diye ekledi.
ABD ile geçmişteki görüşmelere değinen Arakçi, "Maalesef, dediğiniz gibi Amerika’ya güven eksikliği çok ciddi ve önemli bir meseledir. İsrail rejimine hiç güvenmedik ve güvenmeyeceğiz. Ancak Amerika hakkında maalesef çok olumsuz ve kötü deneyimler edindik" dedi.
Önceki anlaşmalara atıfta bulunan Arakçi, şunları ekledi:
"2015’te İran, beş artı bir ülkesiyle Viyana anlaşmasına vardı ve İran taahhütlerini tamamen yerine getirdi ama Amerika hiçbir gerekçe göstermeden çıktı. Merhum Raisi döneminde Amerika ile bir başka anlaşma yapıldı; İran paralarının Güney Kore’deki bloke hesaplardan Amerikan tutuklular karşılığında serbest bırakılması söz konusuydu. Biz taahhütlerimizi yerine getirdik ama Amerika taahhütlerini yerine getirmedi. Paralar yalnızca Kore’den Katar’a aktarıldı ve yeniden bloke edildi."
Son müzakerelere de değinen Arakçi, "Bu yıl yine dediğiniz gibi Amerika ile müzakereye girdik; beş tur müzakere yaptık ve altıncı tur için 15 Haziran tarihini ayarlamıştık ki bu tarihten iki gün önce İsrail bize saldırdı ve biz bu saldırının ABD’nin onayıyla yapıldığına eminiz. Trump daha sonra bunun içinde bizim de rolümüz olduğunu itiraf etti, ardından halktan Tahran’ı tahliye etmelerini ve koşulsuz teslimiyeti talep etti. Sonra Amerika da katıldı ve Amerikan uçakları nükleer barışçıl tesislerimizi bombaladı. Bunlar bizim Amerika ile yaptığımız görüşmelerin bugüne dek aldığı sonuçlardır" diye konuştu.
“Batı, mantıksız ve aşırı taleplerde bulundu”
Arakçi, "snapback" mekanizmasıyla ilgili olarak, "Snapback meselesinde hem Avrupalılarla hem de Amerikalılarla yeniden müzakerelere girdik. Ancak onların mantıksız ve aşırı talepleriyle karşılaştık; hiçbir anlaşma sağlanamadı ve kendi bakış açılarına göre snapback’i uyguladılar. Oysa Rusya, Çin ve BM Güvenlik Konseyi’nin diğer dört üyesine göre böyle bir şey gerçekleşmedi. Ayrıca Bağlantısızlar Hareketi’ne üye 120 ülke de İran, Çin ve Rusya’nın tutumunu destekledi. Dolayısıyla uluslararası toplumda ve Güvenlik Konseyi’nde snapback meselesine ilişkin bir ikilik ortaya çıktı" dedi.
Savaşın Amerikan mı yoksa İsrail kaynaklı mı olduğu sorusuna ise Arakçi, "İkisi de! Kesinlikle, İsrail saldırdığında arkasında Amerikan iradesi vardı. Biz inanıyoruz ki İsrail Amerika’nın izni olmadan bunu yapamazdı, gelecekte de yapamayacak. Ayrıca Amerika daha sonra fiilen savaşa katıldı. Dolayısıyla bu, bize karşı yürütülmüş bir Amerikan-İsrail savaşıydı" yanıtını verdi.
“Nükleer konuda anlaşma tamamen mümkün”
Washington'un müzakere için ileri sürdüğü ön koşullarla ilgili bir soruya Arakçi, "Bizim tutumumuz son derece açık ve her zaman da aynı olmuştur. Nükleer programımızın barışçıl olduğundan eminiz ve bu güveni göstermek için her ülkeyle müzakere etmeye hazırız. Eğer bir soru veya kaygı varsa, bunu müzakere yoluyla, güven verici bir çözüme ulaşarak giderebiliriz. 2015’teki anlaşmada da tam olarak bunu yapmıştık" dedi.
Arakçi, "Bugün de biz, adil, eşit koşullarda ve karşılıklı çıkar ilkesine dayanan bir müzakereye tamamen hazırız. Bana göre nükleer konuda bir anlaşma tamamen mümkündür, ortada hiçbir tıkanıklık yoktur" diye ekledi.
“Viyana formülü hâlâ geçerli”
İran ile ABD arasındaki olası müzakerelerin çerçevesine dair Arakçi, "Biz hâlâ karşılıklı çıkarlara dayalı bir müzakereye girmeye hazırız. 2015’te uygulanan formül bugün de geçerli olabilir. O formül şuydu: İran, nükleer programı konusunda güven inşa eder, karşılığında yaptırımlar kaldırılır" dedi.
Arakçi, "İran müzakereye bu temelde girdi ve müzakerelerin konusu yalnızca nükleer meseleydi. Biz kendi füze kapasitemiz hakkında hiç kimseyle müzakere etmiyoruz. Kendi güvenliğimiz hakkında kimseyle müzakere etmemiz için bir neden yok. Diğer konular için de müzakere zemini bulunduğuna inanmıyoruz" diye ekledi.
ABD'nin dört koşulu hakkındaki soruya ise Arakçi, "Amerikalıların koşulları mantıksız ve adil değil; bu koşullar kesinlikle uygulanabilir değil. Onların savaşla elde edemediklerini müzakereyle de elde edemeyeceklerini bilmeleri gerekir" yanıtını verdi.
“Yüzde 60 oranındaki uranyumumuz enkaz altında”
Yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 400 kilo uranyumun nerede olduğuna ilişkin soruya Arakçi, "Onlar, saldırıdan önce nerede idilerse hâlâ aynı yerdeler. Savaş öncesinden beri onlara dokunmadık. Büyük kısmı enkaz altında, hatta denilebilir ki neredeyse tamamı enkaz altında. Şartlar uygun hale gelene kadar onları çıkarmayı düşünmüyoruz" yanıtını verdi.
Amerikan saldırısının nükleer tesislere verdiği zararın boyutuna dair soruya Arakçi, "Hasar büyük. Binalar yıkıldı, ekipmanlar ve makinelerimiz tahrip oldu; ama teknoloji yok olmadı. Teknolojiyi bombayla yok edemezsiniz. Ondan da önemlisi, irademiz yok olmadı. Hatta savaş sonrasında irademiz daha da güçlendi" dedi.
İranlı bilim insanları ve askeri komutanların suikastına ilişkin bir soru üzerine ise Arakçi, "Gördünüz, savaşın ilk günü bazı askeri komutanlarımız şehit edildiğinde hemen yerlerine yenileri atandı ve görevlerine başladılar. İmam Humeyni’nin çok güzel bir sözü vardır: ‘Bir komutanın güçlü elinden bayrak düşerse, bir başka komutan o bayrağı kaldırır ve meydanlara çıkar.’ 12 günlük savaşta da tam olarak bu yaşandı" diye konuştu.
“Direniş güçleri meşru bir amaç için savaşıyor”
Bölgedeki müttefiklerinin neden son savaşta yer almadığı sorusuna Arakçi, "Bizim ilişki biçimimiz farklı. Lübnan’daki Hizbullah’a, Filistin’deki Hamas’a, Yemen ve Irak’taki diğer gruplara her zaman destek verdik; çünkü onlar meşru ve tamamen haklı bir amaç uğruna savaşıyorlar. İran, kendini savunmak için yeterince güçlüdür. Başka bir ülkeye ya da başka bir müttefiğe ihtiyacı yoktur" yanıtını verdi.
Arakçi, Irak'taki siyasi gruplara ilişkin ise şunları söyledi:
"Irak’ta, iç siyasetin sahnesinde siyasi grup olarak rol oynayan gruplar bulunuyor. Onlar, siyasi gruplar olarak kendi haklarının peşinden gitme hakkına sahiptir; ancak biz bu grupların kendi iç rekabetlerine hiçbir zaman müdahale etmedik ve etmiyoruz."
“Suriye'nin bölünme tehlikesi sürüyor”
El-Cezire sunucusunun, "Siz artık Suriye’den çekildiniz ve Esed rejimini kaybettiniz" şeklindeki sorusuna Arakçi, "Biz her zaman Suriye halkını, Suriye’nin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz. Eğer o dönemde Beşar Esed yönetimine yardım ettiysek, bu da aynı nedenledir. Şimdi de Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını destekliyoruz" yanıtını verdi.
Suriye'deki gelişmelerden duyduğu endişeyi dile getiren Arakçi, şöyle devam etti:
"Maalesef Suriye’deki gelişmeler iyi bir yöne gitmiyor ve biz şu anda yalnızca gözlemciyiz. Suriye’deki mevcut hükümet İran’la ilişki kurmak istemiyor, biz de acele etmiyoruz, bekliyoruz. Onlar istemiyor; biz de acele etmiyoruz."
İran-Türkiye ilişkilerine de değinen Arakçi, "Bence bizimle Türkiye arasındaki temel görüş ayrılığı Suriye konusundaydı. Bakış açılarımız farklıydı. Şimdi, yaşanan gelişmelerden sonra, bizim kaygılarımızın ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Şu anda yaşananların bölgedeki hiçbir ülkeyi memnun ettiğini sanmıyorum. İsrail’in Suriye’deki işgali arttı ve Suriye’nin bölünme tehlikesi hâlâ sürüyor. Bu, bölgedeki hiç kimsenin arzu ettiği bir durum değildir" dedi.
“İran-Suudi Arabistan ilişkileri uzlaşı ve dostluğa dayanıyor”
İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilere dair bir soruya Arakçi, "Suudi Arabistan’la ilişkimiz şu anda büyük ölçde uzlaşıya dayanıyor ve son derece dostane bir nitelik taşıyor. Geçmişte görüş ayrılıklarımız oldu, ancak biz hiçbir zaman Suudi Arabistan’ı düşmanımız olarak görmedik. Bugün ilişkilerimiz son derece dostane bir zemine oturmuş durumda" yanıtını verdi.
Arakçi, "İran ve Suudi Arabistan, hem bölgenin hem de İslam dünyasının iki büyük ülkesidir. Aralarındaki iyi ilişkiler ve fikir birliği, tüm bölgeye fayda sağlar. Son bir yılda Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile dört kez görüştüm" diye ekledi.
“Batı ile ilişki kurarız ama dikte kabul etmeyiz”
İran'ın dış politikasında olası bir yön değişikliği iddialarına ilişkin Arakçi, "Eğer kastettiğiniz, akılcı ilişkiler kurmak ve dünya ile mantıklı bir etkileşim yürütmekse, bu geçmişte de bizim politikamızdı, şimdi de öyle. Önceliğimiz komşularımızdır. Biz Batı ile de görüşürüz, müzakere ederiz ama bize kimse dikte edemez, biz de kimseden emir almayız" dedi.
Röportajın sonunda Arakçi, "Müzakere Gücü" adlı kitabına "Ateş Altındaki Diplomasi" adında yeni bir bölüm ekleyeceğini ve 12 günlük savaşta edindiği tecrübeleri bu bölümde anlatacağını söyledi.