Irak seçimleri arifesinde Washington ve Tel Aviv'in yeni oyunu

img
Irak seçimleri arifesinde Washington ve Tel Aviv'in yeni oyunu YDH

"Durum, bir bütün olarak birbirine bağlı bölgesel bir denklem şeklinde değerlendirilmelidir; sessizlik ya da eylemsizlik, tüm taraflar için ağır bir bedel anlamına gelebilir."




YDH - Nour News, ABD ve İsrail’in Irak seçimleri öncesinde direniş gruplarını silahsızlandırmak ve ülkenin siyasi yapısını kendi çıkarlarına göre şekillendirmek amacıyla yürüttüğü askeri, diplomatik ve medya baskılarını inceliyor. Bu baskıların, seçim sonuçlarını ve Irak’ın gelecekteki güvenlik politikalarını etkilemeyi hedeflediği belirtiliyor. Ayrıca, bu stratejinin Irak’ı Washington’a bağımlı hale getirebileceği ve bölgesel istikrarsızlığı derinleştirebileceği vurgulanıyor.

Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail, Irak’taki yaklaşan seçimler öncesinde direniş gruplarını silahsızlandırmak ve ülkenin siyasi manzarasını yeniden şekillendirmek amacıyla askeri, diplomatik ve medya baskılarını artırdı.

Bu girişimin hedefi, Irak’ın güvenlik ve siyasi yapıları üzerindeki nüfuzlarını güvence altına almak ve bu yolla daha geniş bölgeye uzanan etkilerini pekiştirmek.

Son günlerde Iraklı yetkililer, Amerikalı muhataplarından “uyarı çağrıları” aldıklarını bildirdi. Bu çağrılarda, “yaklaşan muhtemel bir askeri operasyon” konusunda uyarılar yer aldığı ve bunların güvenlik endişesini artırdığı ifade edildi.

Mesajlar, Iraklı silahlı gruplara herhangi bir eylemde bulunmamaları veya karşılık vermemeleri yönünde açık uyarılar içeriyordu.

Aynı zamanda İsrail ve Batı medyası, Irak’tan Lübnan’a silah transferi iddialarını ve İsrail’e yönelik yeni tehditlerin ortaya çıktığını öne süren haberleri büyüterek korku atmosferi yaratmayı ve olası askerî hamleleri meşrulaştırmayı hedefleyen bir anlatı inşa etti.

Yabancı baskıyı meşrulaştırmak ve ABD ile İsrail’in askeri tavrını rasyonelleştirmek üzere tasarlanmış bu medya kampanyası, PKK güçlerinin şüpheli faaliyetleri ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkililerinin Kerkük hakkında yaptığı son açıklamalarla aynı döneme denk geldi.

Bu gelişmeler, Irak’ın kuzeyindeki istikrarsızlığı daha da derinleştirdi.

Diplomatik baskı ve siyasal mühendislik

Washington’un elçilerinin direniş gruplarının silahsızlandırılması yönündeki açıklamaları da dâhil olmak üzere diplomatik hamleleri, Bağdat’ta yürütülen daha geniş kapsamlı bir siyasal mühendislik çabasının parçasını oluşturuyor.

ABD temsilcileri ve müttefikleri, “hükûmet kontrolünü ve düzeni sağlama” bahanesi altında, Irak’ın siyasi sistemini kendi stratejik çıkarlarına uygun biçimde şekillendirmeye çalışıyor.

Bu baskılar, Irak’ın kritik seçim dönemine denk gelecek biçimde zamanlanmış görünüyor ve parlamentonun oluşumunu ile kilit ülkesel kararları -özellikle Haşdi Şabi’nin geleceği ve ABD askerlerinin çekilmesi konusunu- etkilemeyi amaçlıyor.

Gözlemciler, nihai hedefin seçimleri manipüle ederek direniş yanlısı blokları zayıflatmak ve Washington ile müttefiklerinin Irak’taki iktidar yapısı üzerindeki etkisini pekiştirmek olduğunu belirtiyor.

Askeri-diplomatik iş bölümü

Son yıllardaki bölgesel deneyimler, Washington ile Tel Aviv arasında tutarlı bir “iş bölümü” modelinin sürdüğünü ortaya koydu.

İsrail askeri eylemleri üstleniyor veya bunlarla tehdit ederken, ABD diplomatik kalkan sağlıyor ve müzakere baskısı uyguluyor.

Bu strateji, hem korku hem de belirsizlik atmosferini sürdürmelerine imkân tanıyor; aynı zamanda direniş hareketlerinin silahsızlandırılması ve Irak’ın bölgesel ortaklıklarının zayıflatılması gibi temel hedefleri ilerletiyor.

Bu planın başarıya ulaşması durumunda Irak, bağımsız ve caydırıcı tutumundan uzaklaşarak giderek Washington’a hem siyasi hem güvenlik açısından bağımlı hale gelecek.

Bu süreçte manipüle edilmiş bir medya ortamı da seçmen katılımını bastırmak ve kamuoyu algısını dış kaynaklı gündemler lehine şekillendirmek için kullanılacak.

Daha geniş bölgesel sonuçlar

Şu an yaşananlar yalnızca Irak’la sınırlı değil. Direniş gruplarının silahsızlandırılması, Suriye’nin savunma kapasitesinin zayıflatılması ve İran ile Yemen’in askeri potansiyelinin sınırlandırılması yönündeki çabalar, ABD-İsrail ortak planının bölgesel hâkimiyeti yeniden tesis etmeye dönük bileşenleri olarak görülüyor.

Analistler, bu tasarımın yalnızca Irak’ın istikrarını değil, bölgedeki tüm ülkelerin dengesini tehdit ettiğini; hatta uyumlu görünen komşu devletler üzerinde bile siyasi ve güvenlik maliyetleri doğurabileceğini vurguluyor.

Rapora göre Iraklı gruplar, iç çatışma çıkarmayı veya kamuoyunun dikkatini Gazze’deki krize ve İsrail’in oradaki eylemlerine yöneltmekten alıkoymayı amaçlayan provokasyonlara karşı tetikte olmalı.

Durum, bir bütün olarak birbirine bağlı bölgesel bir denklem şeklinde değerlendirilmelidir; sessizlik ya da eylemsizlik, tüm taraflar için ağır bir bedel anlamına gelebilir.

Irak’ın istikrarını korumaya yönelik stratejik öneriler

- İç birlik ve siyasi uyanıklık: Irak’taki siyasi hareketler ve kurumlar, yabancı askeri ve diplomatik faaliyetleri siyasi mühendislik girişimleri olarak görmeli ve ulusal düzeyde uyumlu bir koordinasyonla karşılık vermelidir.

- Seçim şeffaflığı: Korku atmosferini azaltmak, güvenlik gelişmelerine ilişkin bağımsız bilgiye açık erişimi sağlamak ve seçim bütünlüğünü korumak, manipülasyonun önüne geçmede kilit önemdedir.

- Koordineli bölgesel diplomasi: Komşu ülkeler, ABD-İsrail’in direniş cephesine yönelik silahsızlandırma ve baskı kampanyalarını etkisizleştirmek için istişare mekanizmaları ve koordineli güvenlik-siyasi stratejiler geliştirmelidir.

- Sürekli medya ve istihbarat takibi: Şeffaf bilgi akışı ve yabancı medya anlatılarının analitik denetimi, psikolojik savaşla mücadele ve kamu güvenini koruma açısından yaşamsaldır.

- Seçim sonrası kriz öngörüsü: Seçim sonrasındaki olası kargaşa, sokak olayları, suikastlar ve sınır ötesi baskılar gibi durumlara karşı proaktif planlama yapılması stratejik bir zorunluluktur.

Çeviri: YDH