Epstein ve İsrail'in Afrika’daki gizli gözetim imparatorluğu

img
Epstein ve İsrail'in Afrika’daki gizli gözetim imparatorluğu YDH

''Epstein’in Afrika’daki İsrail istihbarat operasyonlarındaki rolü, Hanzala adlı hack grubunun sızdırdığı e-posta arşivi sayesinde ortaya çıktı. Bu belgeler, Epstein’in 2012’de, Barak hâlâ Savaş Bakanı iken, İsrail’in Batı Afrika güvenlik müzakerelerinde aktif biçimde rol aldığını açık biçimde ortaya koyuyor.''




YDH- Drop Site'da yer bulan Murtaza Hüseyin ve Ryan Grim imzalı kapsamlı araştırma, Jeffrey Epstein ile Ehud Barak arasındaki karmaşık ilişkiyi ve bu ilişkinin İsrail’in Afrika, özellikle Fildişi Sahili’nde yürüttüğü istihbarat ve güvenlik operasyonlarına nasıl yansıdığını açıklıyor. Epstein’in sadece cinsel suçlarıyla değil, aynı zamanda uluslararası güvenlik ve istihbarat operasyonlarındaki rolüyle de öne çıkarıldığı araştırma İsrail’in Afrika’daki jeopolitik ve ekonomik etkisini artırma stratejisinin arka planını gözler önüne seriyor.

Jeffrey Epstein ve Ehud Barak, savaş kârına uzman iki isimdi. Barak, İsrail Savaş Bakanlığı görevinden ayrıldıktan ve resmi olarak “emekli” olduktan sonra, İsrail güvenlik hizmetlerini sorunlarla boğuşan hükümetlere pazarlayan bir satıcı rolünü benimsedi.

Bu sayede, İsrail istihbaratının Afrika ülkeleri, özellikle Fildişi Sahili gibi ülkelerin güvenlik yapılarında etkili olmasının yolu açıldı. Bu girişimlerin arka planda sessizce ilerlemesini sağlayan kişi, 2019’da cezaevinde ölen Jeffrey Epstein’dı.

Epstein bir noktada Barak’a şu satırları yazdı:

“Toplumsal huzursuzluk patlarken [...] ve iktidardakilerin çaresizliği varken, tüm bunlar senin için mükemmel değil mi?”

Barak ise yanıt verdi:

“Bir bakıma haklısın. Ama bunu nakde çevirmek o kadar kolay değil.”

Fildişi Sahili özelinde bu huzursuzluğu nakde dönüştürmek, İsrail devleti ile Batı Afrika ülkesinin arasındaki anlaşmaların aracılığıyla gerçekleşti.

Epstein’in Afrika’daki İsrail istihbarat operasyonlarındaki rolüne dair yeni ayrıntılar, Hanzala adlı hack grubunun sızdırdığı e-posta arşivi ve bağımsız muhbir sitesi Distributed Denial of Secrets tarafından yayımlanan belgeler ile ABD Temsilciler Meclisi Denetim Komitesi’nin geçen ay yayımladığı kişisel e-postalar ve randevu takvimleri sayesinde ortaya çıktı.

Bu belgeler, Epstein’in 2012’de, Barak hâlâ İsrail Savaş Bakanı iken, İsrail’in Batı Afrika güvenlik müzakerelerinde aktif biçimde rol aldığını açık biçimde ortaya koyuyor.

İki isim, İsrail istihbarat sektörünün Fildişi Sahili’ndeki aracısı olarak birlikte çalıştı. Barak, kamu görevinden ayrıldıktan sonra bile İsrail hükümeti temsilcisi olarak karşılandı. Epstein ise Barak’ın eski İsrail istihbarat görevlilerince hazırlanmış, Fildişi Sahili’nde telefon ve internet iletişiminin kitlesel gözetimini içeren bir teklifi sunmasına yardımcı oldu.

Moğolistan’daki deneyimde olduğu gibi, Epstein ve Barak’ın özel anlaşmaları 2014’te İsrail ile Fildişi Sahili arasında resmi bir güvenlik anlaşmasına dönüştü. Bu anlaşmadan sonra, on yılı aşkın süredir Fildişi Sahili Başkanı Alassane Ouattara, halkın gösteri yapmasını yasaklayarak ve barışçıl protestocuları tutuklayarak iktidarını pekiştirdi. Ekim ayında yapılan seçimde, anayasal süre sınırlarını hiçe sayarak dördüncü dönemini kazandı ve muhalif adayların katılımını engelledi.

Bugün Ouattara, İsrailli güvenlik şirketlerinin desteğiyle iktidarını sürdürüyor. İsrail destekli polis devleti, sivil toplum kuruluşlarını bastırdı ve eleştirmenleri susturdu. Yakın tarihli seçimlerin ardından sürgündeki aktivist Boga Sako Gervais, Ouattara’nın otoriterleşmesini şu sözlerle kınadı:

“Ouattara döneminde, 2011’den bu yana, düşünce, ifade ve görüş özgürlükleri suç sayıldı. Devlet başkanını eleştirmek yasak hale geldi.”

İsrail ile Fildişi Sahili arasındaki güvenlik anlaşması, Epstein ve Barak’ın Afrika’daki gizli faaliyetlerinin yalnızca bir bölümüdür. Bu metin, Epstein’in İsrail istihbaratıyla bağlantılarını konu alan devam eden bir serinin yeni bölümü olarak sunulmaktadır.

 

Epstein ve İsrail, Batı Afrika’da yeni güvenlik düzeni kuruyor

2010 sonlarında, Batı Afrika ülkesi Fildişi Sahili’nde tartışmalı bir cumhurbaşkanlığı seçimi siyasi kargaşa ve şiddeti tetikledi. BM, Kasım 2010’daki ikinci tur oylamada Alassane Ouattara’yı kazanan olarak onayladı. Ancak rakip ve o dönemde iktidardaki Laurent Gbagbo sonucu kabul etmedi. Aylar süren şiddetin ardından, Nisan 2011’de Fransız ve BM askeri müdahalesi ile Gbagbo ülkeden sürüldü.

Gbagbo’nun sürgüne gönderilmesi sonrası, Ouattara kırılgan ve krizle yıpranmış güvenlik yapısını devraldı. Kendi iktidarının da güvencesi yoktu. Haziran 2012’de, Gbagbo’ya hâlâ bağlı subaylar tarafından planlanan bir darbe girişiminin önlendiğini açıkladı.

Bu açıklamadan beş gün sonra, IMF’de uzun yıllar ekonomist olarak çalışmış ve teknokrat olarak tanınan yeni Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı, İsrail’de Savaş Bakanı Ehud Barak ile Başbakan Benyamin Netanyahu’yu ziyaret etti.

Görüşmelerde bilim, teknoloji ve terörle mücadele alanlarında iş birliği konuşuldu.

Ertesi ay, bir İsrail heyeti Fildişi Sahili’ni ziyaret ederek Ouattara’nın İsrail güvenlik sistemleri ve cumhurbaşkanlığı ordusunun yeniden inşası hakkında sorularını yanıtladı.

İsrailli ve Fildişili yetkililer otel toplantı odalarında görüşmeler yaparken, Amerikalı finansör Jeffrey Epstein gölge diplomasisiyle İsrail ile yeni Fildişi Sahili lideri arasındaki bağları güçlendirme çalışmalarını yürütüyordu.

18 Haziran 2012’de, Barak ile Ouattara’nın Kudüs’te görüşme yaptığı aynı gün, Epstein’in takvimine göre Ouattara’nın oğlu David Dramane Ouattara New York’ta Epstein ile randevudaydı.

Üç ay sonra, 12 Eylül’de Epstein, Ouattara’nın yeğeni Nina Keita ile görüştü. Keita’yı en az 2002’den beri tanıyordu; genç modellik döneminde Jean Luc Brunel’in Karin Models ajansında çalışmış ve Epstein’ın “Lolita Ekspresi” uçağıyla New York ve Paris arasında seyahat etmişti. Keita’nın ziyaretinden sonra Epstein, New York’taki Regency Oteli’nde İsrail Savaş Bakanı Barak ile özel bir görüşme yaptı.

Ertesi ay Epstein Afrika’ya uçtu. Asistanına gönderdiği notta, Londra’da aktarma yaparak Fildişi Sahili, Angola ve Senegal’e seyahat etmesini istedi. Bu Afrika gezisinin uçuş kayıtları bulunmamaktadır.

Bu ziyaretler serisi Epstein, Barak ve İsrail hükümeti için karşılık verdi. Epstein’in Afrika seyahatinden iki hafta sonra, Fildişi Sahili İçişleri Bakanı Hamed Bakayoko, Tel Aviv’e giderek Barak ile görüşüp istihbarat ve siber suç alanlarına odaklanan ikili güvenlik anlaşmasını müzakere etti.

Barak, Epstein ile olan “özel yatırımlarını” resmi İsrail devlet işleriyle bağlantısız olarak nitelendirmişti. Ancak Temsilciler Meclisi tarafından Ekim’de yayımlanan belgeler, Epstein’in Barak hâlâ Savaş Bakanıyken bile “arabulucu” rolünü sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Barak bu konuda yorum yapmadı.

 

Barak’ın Afrika planları: BM ambargoları ve kriptik iletişimler

Barak, 2013’ün Mart ayında hükümet görevinden ayrıldı. 2011’de İsrail İşçi Partisi’nden ayrılıp küçük “merkezci” bağımsız bir grup kurmuştu. Uzun devlet geçmişine rağmen, partisi Ocak 2013 Knesset seçimlerinde yok olacağı öngörülüyordu.

Resmi görevinden ayrıldıktan sonra Barak’ın İsrail için güvenlik anlaşmaları müzakeresi devam etti. E-postalar ve özel kayıtlar, Fildişi Sahili ile olan istihbarat anlaşmasını gizlice tamamladığını ve Epstein’in kritik destek verdiğini gösteriyor.

18 Mart 2013’te görevinden ayrıldıktan bir gün sonra, Barak’a iş ortağı ve kayınbiraderi Doron Cohen’den Fransız-İsrailli güvenlik şirketi MF Group tarafından hazırlanan belgeler geldi.

Michel Farjon’un yönettiği bu şirket, Avrupa’da çeşitli ülkelerde güvenlik işleri yürütüyordu; Kamerun’a askeri helikopter satışıyla ilgili tartışmalı bir geçmişi vardı.

Farjon’un e-posta adresinden Cohen’e gönderilen belgeler, Fildişi Sahili’nde mobil ve internet iletişimlerinin gözetlenmesi ve Abidjan’da video izleme merkezi kurulması projelerini içeriyordu.

Barak ve Farjon, 22 Mart 2013’te Tel Aviv’deki G Tower binasının dördüncü katında görüştü.

Barak ve Cohen, iletişimlerini gizli tutmak için şifreli ifadeler kullandı. Farjon’un Cohen’e gönderdiği e-postalarda Barak’ın adı geçmezken, “dosyalar arkadaşına aktarılacak” gibi kriptik başlıklar vardı.

Cohen, Barak’a 12 Nisan’da attığı mailde, sabah 04:15-05:00 arası arabada yalnız olduğunu belirterek görüşmelerin gizliliğine dikkat etti.

Drop Site, Farjon’a ulaştığında, belgelerin şirketinden çıktığını kabul etti ancak şirketinin Fildişi Sahili’nde iş yapmadığını ve Barak ile Cohen ile bağlantısı olmadığını söyledi. “Belgeler doğru ama Barak, Cohen, Epstein ile iş birliğimiz, Fildişi Sahili ile anlaşmamız yok,” dedi. Bu araştırma bittiğinde bile Cohen’e ulaşılamadı.

Müzakereler hızlı ilerlerken, Birleşmiş Milletler’den gelen beklenmedik bir rapor süreci sekteye uğrattı. 2004’te başlayan ve sürmeye devam eden Fildişi Sahili iç savaşından beri, ülkeye BM silah ambargosu uygulanıyordu. Bu ambargo, silah satışlarını engelliyor ve “ölümcül olmayan” eğitim ile ekipman transferlerinde sıkı kurallar getiriyordu.

17 Nisan 2013’te BM Güvenlik Konseyi, İsrail menşeli olduğu düşünülen “düzinelece crate” cephaneliğin Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Attécoubé deniz üssünde bulunduğunu açıkladı. Bu cephanelik, etiketleri değiştirilmiş ve üçüncü bir ülkeden Fildişi Sahili’ne aktarılmıştı.

21 Nisan’da Cohen, Barak’a gizli bir e-postada sorun yaşandığını belirterek “MF ve AM ile ciddi görüşme planlamamız gerekiyor” dedi. 25 Nisan’da BM Güvenlik Konseyi, Fildişi Sahili’ne yönelik silah ambargosunu bir yıl daha uzattı.

İsrail’e dönüşte Barak, Fildişi Sahili ile bağlantısı olan bazı güvenlik liderlerini aradı. 15 Mayıs’ta, eski istihbarat şefi ve İsrail zırh üreticisi Plasan’ın eski başkanı Amos Malka’yı aradı. Plasan, BM ambargo denetimlerinde de gündeme gelmişti; İspanya menşeli beş tonluk bir Plasan vücut zırhı gönderimi Abidjan’da eleştirilmişti.

Malka, Barak ile resmi olarak iş birliği yapmadığını ve 2002’de emekli olduğunu belirtti. İsrail ve BAE arasında doğrudan güvenlik ilişkisi olmadığından, Malka’nın şirketi Logic Industries, BAE’de gözetim sistemleri kuruyordu.

19 Mayıs’ta Barak, Fildişi Sahili Fahri Konsolosu Michael Federmann’ı aradı. Federmann, İsrail askeri teknoloji devi Elbit Systems’ın başkanıydı ve BM yaptırımlarını ve Batı Afrika siyaseti yönetme konusunda deneyim sahibiydi. Elbit, Fildişi Sahili’ne daha önce askeri helikopter tedarik etmişti.

Son olarak 27 Mayıs’ta Barak, Başkan Ouattara’nın başdanışmanı Sidi Tiémoko Touré ile görüştü. Barak, görüşmenin ardından Touré’ye resmi bir görüşme talebinde bulundu; bu görüşme Ağustos’ta Abidjan’da gerçekleşti.

Barak, Batı Afrika ziyareti için özel istihbarat şirketi Ergo’dan Fildişi Sahili hakkında bir brifing istedi. Brifing, Ouattara ve yakın çevresi hakkında bilgi ve devletin savunma ile iç güvenlik örgütlerinin organizasyon şemalarını içeriyordu.

Ziyaret için “güvenlik dışı” gerekçeyle bir dosya hazırlayan Barak, 22 Temmuz’da damadı Michael Menkin’den Nijerya ve Fildişi Sahili’nde hastane ve teşhis merkezleri kurmayı öneren kısa bir proje aldı.

Barak, 1 Ağustos’ta Fildişi Sahili’nin Abidjan kentine vardı. 2 Ağustos’ta Ouattara’nın başdanışmanı Marcel Amon-Tanoh ve İçişleri Bakanı Hamed Bakayoko ile görüştü. Ailevi ziyaretlerde de bulundu; Amon-Tanoh’un evine gidip eşiyle birlikte Oxford mezunu iki kız çocuğu ile tanıştı. Ertesi gün, 3 Ağustos’ta Barak, Cumhurbaşkanı Ouattara ve Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Koffi ile görüştü.

MF Group’tan Farjon, Barak’ın Ouattara ile buluştuğunu bağımsız öğrendiğini ancak belgelerinin nasıl kullanıldığı konusunda bilgisinin olmadığını belirtti. “Barak’ın belgelerime nasıl eriştiğini anlamıyorum. Araştırmaya devam edin,” dedi.

Barak Ağustos sonunda İsrail’e döndü. Ulaştığı gibi, Bank of Israel Başkanı ve Ouattara’nın IMF’de eski dostu Stanley Fischer ile telefonla görüştü.

Birkaç gün sonra, Fildişi Sahili’nin İsrail Büyükelçisi Jean-Baptiste Gomis, Barak’a hediyelerle birlikte bir mesaj gönderdi: “Sizi ziyaretinizle ilgili izlenimlerinizi konuşmak üzere görüşmeye davet ediyorum. Ayrıca nasıl ilerleyebileceğimiz hakkında.” Barak da Gomis’i evinde ziyaret etti.

16 Eylül 2013’te, İsrail istihbarat eski başkanı Aharon Ze’evi-Farkash’tan Barak’a, Fildişi Sahili için hazırlanan SIGINT (sinyal istihbaratı) organizasyonuna dair teklif ulaştı.

13 sayfalık PDF teklif, telefon görüşmeleri, uydu sinyalleri, taktik radyo ve “özel hedefler” olan siber kafelerin dinlenmesini kapsıyordu. Veriler “medya işleme” sunucularına gönderilip analiz edilerek güvenlik liderlerine raporlanacaktı.

Bu belgeyi, 1990-2005 arasındaki intifada dönemlerinde bu sistemleri işgal altındaki Filistin’de geliştiren eski 8200 Birimi komutanları Farkash ve Amnon Unger hazırlamıştı.

Farkash, Barak’a belgenin bir “bilgi ihracı” testi gerekliliği nedeniyle dikkatli olunması gerektiğini hatırlattı. Barak da ay sonunda müşteri ile iletişime geçeceğini bildirdi. Birkaç gün sonra, Barak 68. BM Genel Kurulu toplantısı için New York’a gitti ve Epstein’ı ziyaret etti. Epstein, Barak’ın o hafta planlarını koordine ediyordu.

Epstein, Barak’ın New York’ta çeşitli iş ve siyasi liderlerle yemekler ayarlaması için çalışıyordu. Önerdiği isimler arasında New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, İngiliz Büyükelçi Peter Mandelson, banker Ariane de Rothschild ve eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger danışmanı Joshua Cooper Ramo vardı.

Ayrıca Epstein, Ouattara’nın başdanışmanı Sidi Tiémoko Touré ile görüşme ayarladı. Bu görüşmeden önce, Ouattara’nın yeğeni Nina Keita ile telefonla görüştü.

21 Eylül’de Epstein, Barak’a Touré’nin kişisel e-posta adresini gönderdi ve ertesi gün kahve içmek üzere buluşma planladılar.

Barak’ın e-posta kayıtlarında aylarca Fildişi Sahili planlarıyla ilgili bir hareket görülmedi. Ancak Kongre tarafından yayımlanan Epstein takviminde, 7 Kasım 2013’te Nina Keita ile bir görüşme daha kayda geçti.

Aynı gün BM barış güçleri, Fildişi Sahili’nde silahlı milisleri dağıtmak ve yasa dışı kontrol noktalarını kaldırmak üzere ortak operasyon başlattı. Bu operasyon ve iki hafta sonra BM Güvenlik Konseyi toplantısı yaptırımların kaldırılmasının zeminini hazırladı.

Mart 2014’te İsrail basını Calcalist’te Fildişi Sahili güvenlik anlaşmasıyla ilgili bir haber çıktı. Barak, gazeteye yaptığı açıklamada “Bunlar özel görüşmeler, kamu ilgilenmiyor” diyerek dolaylı olarak işin içinde olduğunu ima etti. Kardeşi Avinoam, ona haberi gönderdikten sonra Barak, “Yaratıcı kafalar. Keşke ben olsaydım” diye yanıtladı.

Bahar geldiğinde, taraflar yeniden harekete geçti. 10 Nisan 2014’te Ouattara, istihbarat servisi Agence nationale de la stratégie et de l’intelligence’yi (ANSI) feshedip kaynaklarını yeni oluşturulan Coordination nationale du Renseignement’e (CNR) devretti.

14 Nisan’da BM Uzmanlar Grubu, BM Güvenlik Konseyi’ne Fildişi Sahili silah ambargosunun gevşetilmesini ve uzun süredir devam eden elmas ihracatı yasağının kaldırılmasını önerdi.

“Kamu düzeninin sağlanmasında” kullanılan ölümcül olmayan ekipmanlar artık BM Yaptırımlar Komitesi’ne bildirim gerektirmiyordu. Barak’ın eşi Nili, Fildişi Sahili büyükelçisi Gomis’e eşini G Tower’da bir araya getirmek için mail attı.

Ambargolar 29 Nisan 2014’te resmi olarak kaldırıldı. Mayıs ayında Gomis Abidjan’dan İsrail’e döndü. Barak’ın eşi, Gomis’i G Tower’a davet etti.

Gomis yanıt verdi: “Geçen hafta Fildişi Sahili’ndeydim ve cumhurbaşkanıyla konuştum. O, sadece Ehud Barak ile görüşmek istiyor, başka kimseyle değil.”

Barak, eşine e-posta attı: “Danny’ye sadece önce ben tek başıma görüşeceğimi ve sonra üçlü görüşme ayarlayacağımı söyle.”

29 Mayıs 2014’te Barak ve Gomis buluştu; Gomis, Barak’ın eşine teşekkür maili gönderdi.

13 Haziran 2014’te İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, 50’den fazla iş insanıyla birlikte Fildişi Sahili’ne giderek savunma ve iç güvenlik anlaşması imzaladı. Anlaşmaların parasal detayları açıklanmadı.

Barak ve Epstein’ın Afrika’daki İsrail çıkarları için organize ettikleri bu anlaşma, sadece birkaçından biriydi.

17 Ağustos 2014’te Doron Cohen, Barak’a Afrika’daki diğer projeleriyle ilgili “Afrika’da bankada parası olan bir adamla tanıştım. Çok ilginç ve çok cömert bir teklif. Konuşalım” diye e-posta attı. Barak şaşkındı: “Afrika’da parası olan adam kim ve ne teklif ediyor? Mobilde bana açıkla,” diye yanıtladı.

Çeviri: YDH