Şeyh Naim Kasım: Amerika-İsrail umutsuzluğa kapılmalı çünkü biz asla teslim olmayacağız

img
Şeyh Naim Kasım: Amerika-İsrail umutsuzluğa kapılmalı çünkü biz asla teslim olmayacağız YDH

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, İsrail’in Lübnan’daki işgal politikalarına ve Amerikan dayatmalarının halk ve direniş üzerindeki etkilerine değinerek karşı karşıya oldukları varoluşsal tehdide karşı mücadelede kararlı olduklarını ifade etti.




YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, Şehitler Günü vesilesiyle yaptığı anlamlı konuşmasında, İsrail’in Lübnan işgali, direnişin zaferi, 2024 ateşkes anlaşması, ABD ve İsrail’in müdahaleleri, Amerikan dayatmaları, Lübnan ordusunun rolü, Hizbullah’ın tutumu, direnişin kararlılığı ve geleceğe dair üç temel ilkeyi ele aldı.

“İsrail’in 1982’den 2000’e kadar süren Lübnan işgalinin anlamı nedir?” diye soran Şeyh Kasım, bu işgalin sınır şeridinde, direnişin onu aşağılanarak ve koşulsuz geri çekilmeye zorlayana dek devam ettiğini hatırlattı.

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, İsrail’in 1982’de Lübnan’ı işgal etme amacının, Filistin füzelerini engellemek olmadığını; esas gayesinin Lübnan’ı işgal edip güneyde yerleşim birimleri kurmak olduğunu vurguladı.

Hizbullah’ın, “Cihad, haysiyet ve kurtuluş fikri” üzerine inşa edildiğini belirten Şeyh Naim Kasım, mücahitlerin iman ve irade gücü sayesinde, 18 yıl süren kontrolün ardından işgalin sona erdirildiğini ifade etti.

27 Kasım 2024’te imzalanan ateşkes anlaşmasına değinen Şeyh Kasım, bu anlaşmanın İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesini ve Lübnan ordusunun sınırda konuşlandırılmasını öngördüğünü söyledi. 

Anlaşmanın, “rolüne saygı duydukları ve sınırda varlığını ulusal bir kazanım olarak gördükleri Lübnan ordusunun direnişin yerini alacağı” gerekçesiyle kabul edilebilir bir bedel olduğunu belirtti.

İşgal varlığının ihlalleri ve Amerikan baskılarına ilişkin olarak da Şeyh Naim Kasım, “İsrail neden yapması gerekeni yapmadı veya Amerika neden İsrail’e verdiği sözleri yerine getirmedi?” diye sorarak İsrail'in, Lübnan’ın geleceğini kontrol etmek için geri çekilmeyi reddettiğini açıkladı.

ABD ve İsrail’in Lübnan’ın siyasi, askeri ve ekonomik işlerine müdahale ettiğini anlatan Şeyh Naim Kasım, Washington’ın “Lübnan’ın direnme kabiliyetini ortadan kaldırmaya ve Lübnan ordusunu düşmanla yüzleşemeyecek hale getirmeye” çalıştığını, amaçlarının ise “Lübnan’ı saldırganlığa açık bırakmak” olduğunu dile getirdi.

Bu çerçevede Şeyh Naim Kasım, Lübnan hükümetinin bakanlık açıklamasında “silahların münhasırlığı”ndan başka bir şey bulamadığını belirterek, “İsrail bahaneleri hiç bitmiyor; çünkü silah bahanesinin ardından fonlama bahanesi ve iktidarı yeniden kurma bahanesi geliyor” dedi.

Amerikan dayatmalarına dair de konuşan Şeyh Naim Kasım, “Amerika, hedeflerine ulaşmak için İsrail’i araç olarak kullanan bir işgal ve saldırganlık projesidir” ifadesini kullandı.

Amerika’nın Lübnan’a yönelik taleplerinin yalnızca bir baskı aracı olduğunu ekleyerek, “Bunların mali yaptırımlarla, faizsiz kredilerle ve sosyal hizmetlerle ne ilgisi var?” diye sordu.

Şeyh Naim Kasım, asıl amacın “Lübnan’daki yaşamı boğmak ve direniş toplumunu zayıflatmak” olduğunu vurguladı.

Hükümete vatandaşları ve toplumsal sistemi koruma çağrısında bulunan Şeyh Naim Kasım, “Amerikan emirlerini uygulamanın onun görevi olmadığını” net biçimde vurguladı.

Lübnan ordusunun “kendi direnen halkıyla savaşmak” amacıyla silahlandırılması projelerini eleştirdi. Amerikalıların “Lübnan’daki askeri gücü ortadan kaldırarak varlığın caydırıcı güçten yoksun kalmasını istediğini” söyledi.

Hizbullah’ın resmi tutumunu beş maddede özetleyen Şeyh Naim Kasım’ın en önem verdiği husus, anlaşmanın özellikle Litani Nehri güneyindeki bölgeye ilişkin olduğu, İsrail’in geri çekilmesi, saldırganlığını durdurması ve tutukluları serbest bırakması gerektiği oldu.

Devletin, kurumları vasıtasıyla bu anlaşmayı tüm meşru yollarla uygulamaktan sorumlu olduğunu vurgulayan Genel Sekreter, Güney’in herkesin ortak sorumluluğu olduğunu belirtti ve “İsrail saldırganlığı ve Amerikan baskısı devam ettiği sürece Lübnan’da istikrar olmayacaktır” dedi.

“Anlaşmanın alternatifi yoktur ve düşman sorumluluktan kurtulamaz” diyen Şeyh Naim Kasım, anlaşmanın uygulanmasının ardından olumlu bir iç tartışma çağrısında bulunup “daha fazla tahammül edilemeyeceği” uyarısında bulundu.

Genel Sekreter, “Lübnan halkı canlı, cesur ve dirençli bir halktır; yaralarına rağmen kararlı ve dirençli kalmaya devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

Hizbullah ve Emel Hareketi’nin birliğinin “ulusun inşası için bir temel” olduğunu vurgulayan Şeyh Naim Kasım, İsrail’in “saldırganlığına bahane aradığını, halihazırda direnişin varlığının bile bunun için bir gerekçe olduğunu” belirtti.

“Doğal varlığımız, inancımız ve irademizle toparlanıyoruz. Güç, kabiliyetlerde değil, kararlılıktadır,” diye ekledikten sonra şu uyarıda bulundu:

“Düşman hayatımızı ve varlığımızı yok etmek istiyor ve gerçek bir varoluşsal tehditle karşı karşıyayız. Buna karşı koymak için ne gerekiyorsa yapma hakkımız var ve yapacağız da,”

Son olarak Şeyh Kasım, direnişin inancı ve şehitlerinin kanıyla güçlendiğini vurguladı:

“Yorgunluk ve baskı duruşumuzu değiştirmeyecek; topraklarımızı ve onurumuzu savunacağız ve asla teslim olmayacağız. Direnişin gücünün sırrı silahlarıdır ve o silahlar da kimseye teslim edilmeyecektir. Amerika ve İsrail umutsuzluğa kapılmalı, çünkü biz Hüseyin’in oğullarıyız, Mehdi’nin öncüleriyiz ve bu toprakların sarsılmaz insanlarıyız,” 

Şöyle devam etti:

“Kafalarımızı Yüce Allah'ın yoluna verdik, böylece şeytanların bizi esir almasına izin vermeyeceğiz; onurlu bir şekilde yaşayacağız ya da onurlu bir şekilde öleceğiz.”

Kayıplara ve tehditlere rağmen direnişin diz çökmeyeceğini bir kez daha vurgulayan Genel Sekreter konuşmasını, “Bu aşamayı yönetecek üç kural”ı açıklayarak tamamladı:

‘’Direniş ve direnişçiler mağlup edilemez. Biz iki şekilde galip geleceğiz: Ya zafer, ya şehadet. Bu, dayanıklılık ve geleceği inşa etme zamanıdır.’’



Makaleler

Güncel