İsrailli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunun ardından ülkenin güvenlik stratejisini temelden değiştirmesi gerektiğini belirten kapsamlı bir rapor yayımladı. Raporda, İran'a karşı "ılımlı Arap ülkeleriyle" bölgesel bir koalisyon kurulması, ABD ile savunma paktı imzalanması ve "iki uluslu devlet" tehlikesini önlemek için Filistinlilerden ayrışmayı hedefleyen yeni bir yol haritası öneriliyor.
YDH - Tel Aviv merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), İsrail'in 2025-2026 dönemi için ulusal güvenlik doktrinini ve politika yönergelerini içeren kapsamlı bir rapor yayımladı.
Raporda, Siyonist rejimin hedeflerinin "güvenliğini, refahını ve Yahudi-demokratik karakterini, sağlam bir Yahudi çoğunluğu ve savunulabilir, tanınmış sınırlarla güvence altına almak" olduğu belirtilerek, 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı operasyonunun bu hedeflere ulaşmada mevcut stratejinin yetersiz kaldığını ortaya koyduğu vurgulandı.
7 Ekim'in mirası: 'Holokost'tan bu yana en yıkıcı felaket'
INSS Direktörü Emekli Tümgeneral Tamir Hayman, raporun önsözünde 7 Ekim'i "Yahudi halkının Holokost'tan bu yana yaşadığı en yıkıcı felaket" olarak nitelendirdi.
Hayman, bu süreçteki toplu başarısızlığa dikkat çekerek, "İsrail'in güvenliğiyle görevli olan herkes -siyasi liderlik, savunma kurumları ve diğerleri- doğrudan veya dolaylı olarak başarısız oldu" ifadelerini kullandı.
Bu nedenle enstitü, savaşın getirdiği dersler ışığında İsrail için yeni bir stratejik vizyon ve politika önerileri sunuyor.
Raporda, İsrail'in "her zamankinden daha fazla, Siyonist rejimin "Bağımsızlık Bildirgesinin" değerlerine dayanan, geniş çapta kabul görmüş bir ulusal güvenlik doktrinine ihtiyaç duyduğu" iddia edildi.
Yeni doktrinin dört temel direği
INSS, rejimin ulusal güvenliğinin birbiriyle bağlantılı dört temel direk üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunuyor:
Ulusal Savunma (Askeri Güç): Çoklu cephelerde aynı anda savaşmaya hazır, caydırıcılık, uyarı, savunma, önleme ve kesin zafer ilkelerine dayanan güçlü bir ordu.
Ekonomik Direnç (Ekonomik Güç): "Güvenlik ihtiyaçlarını büyümeyi engellemeden karşılayan, teknolojik yeniliğe kaynak ayıran ve beşeri avantajları sürdüren" güçlü bir ekonomi.
Toplumsal Direnç (İç Güç): "Karşılıklı sorumluluk üzerine kurulu, acil durumlarda devleti savunmak, tehditleri karşılamak ve krizlerden kurtulmak için seferber olmaya hazır ve yetenekli birleşik bir toplum."
Uluslararası Konum (Diplomatik Güç): İsrail'in uluslararası itibarını ve etkisini güvence altına alan, başta ABD olmak üzere küresel güçlerden destek sağlayan bir diplomatik ağ.
Bölgesel "tehditler": İran, Suriye ve Türkiye
Bununla beraber raporda, "İran ve Direniş Ekseni, İsrail için birincil dış tehdit olmaya devam ediyor" tespiti yapıldı.
INSS, İran'ın "nükleer tehdidine" karşı üç olası senaryoya hazırlıklı olunması gerektiğini belirtti.
İran'ın nükleer silah üretmeye başlaması senaryosunda, "nükleer tesislerinin hızla imha edilmesi gerektiği" ve bu konuda "İsrail'in kararlı bir şekilde hareket etmesi gerektiği" vurgulandı.
Suriye'nin akıbetinin de belirsizliğini koruduğu belirtilen raporda, İsrail'in sınırına yakın bölgelerdeki direniş gruplarından veya radikal Sünni gruplardan kaynaklanan her türlü tehdidi ortadan kaldırması gerektiği" kaydedildi.
Rapor, Türkiye'nin mevcut rolüne ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye'nin artan radikalleşmesi ve Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan'ın neo-Osmanlı vizyonunu teşvik etmesi, İsrail için yakın izleme ve stratejik hazırlık gerektiren büyüyen bir sınama sunmaktadır."
'İki uluslu devlet'
Raporda, Filistin sorununun İsrail'in ulusal güvenliği için en karmaşık sınamalardan biri olmaya devam ettiği vurgulandı.
INSS, tek taraflı ilhak politikalarının "Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında iki uluslu bir devlete yol açabileceği" uyarısında bulundu.
Raporda, bu tür politikaların "Siyonist rejimin Yahudi ve demokratik bir devlet olarak karakterine yönelik doğrudan bir tehdit oluşturduğu" öne sürüldü.
Bu tehlikeye karşı enstitü, iki temel sütuna dayalı bir strateji öneriyor:
Ayrışma Stratejisi: "İsrail'in Yahudi ve demokratik karakterini korumak için ülkenin kendisini Filistinlilerden demografik, siyasi ve coğrafi olarak ayırmak üzere pratik adımlar atması."
Stratejik Konumlanma: Suudi Arabistan ile normalleşmeyi hedefleyerek mevcut barış anlaşmalarını güçlendirmek ve karşılıklı savunma çıkarlarına dayalı bir bölgesel koalisyon kurmak.
Raporda, İsrail hükümetinin "Gazze için net bir 'ertesi gün' stratejisi belirlemedeki isteksizliğinin savaşı uzattığı ve Hamas'ın bölgedeki hakimiyetini pekiştirme riski taşıdığı" ifade edildi.
"Tüm esirlerin geri dönüşünü sağlamanın bir öncelik olduğu" vurgulanırken, Hamas'ın yönetimden dışlandığı, Filistin Yönetimi ile uyumlu teknokrat bir sivil idarenin kurulması önerildi.
ABD ile ilişkiler
Rapor, Siyonist rjeimin küresel konumunun Gazze'deki savaş nedeniyle erozyona uğradığına dikkat çekerek, "İsrail'e karşı uluslararası tepki, soykırım suçlamalarını ve uluslararası mahkeme kararlarını meşrulaştırdı" denildi.
Bu durumun İsrail'i "ekonomik ve askeri açıdan gerileme, artan uluslararası tecrit ve bilimsel, ekonomik ve askeri avantajlarının aşınması gibi ciddi risklerle" karşı karşıya bıraktığı belirtildi.
Bu bağlamda, ABD ile "uzun vadeli stratejik bağları güçlendirecek, Siyonist rejimin caydırıcılık kabiliyetlerini artıracak ve temel güvenlik desteği sağlayacak" bir savunma paktı imzalanması tavsiye edildi.
İç cephedeki çatlaklar
Diğer taraftan savaşın İsrail toplumu üzerindeki etkisine değinilen raporda, "Ülkenin temel kurumlarına -devlet otoriteleri, siyasi sistem, savunma kurumları, yargı ve medya- olan kamu güveni hızla aşınıyor" uyarısı yapıldı.
INSS, "toplumsal bütünlüğü ve direnci yeniden tesis etmek adına" savaşın başarısızlıklarını araştırmak üzere devlet nezdinde bir soruşturma komisyonu kurulması ve yükün eşit paylaşımını sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini de ekledi.