"Ve sandalyeler, gerçek nüfus sayısına göre yeniden dağıtılmadığı sürece, Irak parlamentosu çoğunluğun prangaya vurulduğu ve gerçek ağırlığına sahip olamadığı sahte bir denklem üzerinde varlığını sürdürecek."
YDH - Iraklı gazeteci Ali Murad el-Esadi, Irak’ta Şii nüfusun parlamentodaki temsilinin 2005’ten bu yana kasıtlı bir siyasi mühendislikle nasıl tahrif edildiğini anlatıyor. Nüfusun yüzde 65'ini oluşturan Şiilerin mecliste üçte iki çoğunluğa ulaşmasını engellemek için vilayetlerin nüfus verileriyle oynandı, bu durum en son yapılan nüfus sayımında da düzeltilemedi. El-Esad'nin değerlendirmesine göre bu manipülasyon sonucunda Şiiler hak ettikleri yaklaşık 30 sandalyeyi kaybetti, bu durum da ülkenin siyasi istikrarını ve çoğunluğun yönetimdeki etkinliğini baltaladı.
Irak’taki Şii temsili krizi, yalnızca teknik hata veya istatistiksel bir hesap yanlışlığı değildi; 2005’ten bu yana yeni rejimin üzerine inşa edildiği en büyük siyasi yanıltma operasyonlarından biriydi ve hâlâ da öyle.
Zira Irak nüfusunun yüzde 65’ini oluşturan çoğunluğun meclisteki ağırlığı, cumhurbaşkanını seçme, hükümeti onaylatma, siyasi istikrarı koruma ve ulusal iradeyi vesayetten kurtarma kapısını aralayan üçte iki oranına ulaşmaması için kasıtlı olarak yüzde 55 sınırına çekildi.
Meclis, en başından itibaren en büyük bileşenin doğal rolünü oynamasını engelleyecek şekilde tasarlandı.
Bu manipülasyonun en somut delilini, dün yeniden yayımlanan Duhok ve Müsenna hakkındaki makalemde ortaya koymuştum:
Duhok vilayetine, 2003’ten sonra şişirilen nüfus rakamlarına dayanılarak 12 sandalye tahsis edildi. Oysa resmi rakamlar ve tarafsız tahminler, vilayetin gerçek nüfusunun açıklanan sayıların çok altında olduğu konusunda birleşiyor.
Buna karşılık, geçmişteki istatistiklere göre nüfusu Duhok’tan daha fazla olan Müsenna vilayeti ise bu durumun en büyük mağduru oldu. Nüfus büyüklüğü en alt seviyeye indirilerek kendisine sadece 7 sandalye verildi!
Bu model yalnızca Duhok ile sınırlı değil; farklı oranlarda Erbil, Süleymaniye, Enbar ve Neyneva'da da nüfus sayılarının şişirilmesini, buna karşılık güney ve Orta Fırat’taki bazı vilayetlerin nüfuslarının küçültülmesini içeriyor. Bu durum, Şii sandalyelerini azaltmayı ve çoğunluğun gerçek demografik yapısını yansıtan meclis ağırlığına ulaşmasını engellemeyi hedefleyen siyasi iradenin varlığına işaret ediyor.
Sudani hükümeti döneminde yapılan son nüfus sayımının bu kaosu sona erdiren ve sandalyeleri gerçeğe göre yeniden dağıtan olay olması bekleniyordu.
Fakat ne oldu?
Erbil yönetimi, federal sayım görevlilerinin girişini ve bölge içindeki sayım sürecinin merkezi denetimini reddederek anayasanın açık bir hükmünü kasıtlı olarak ihlal etti.
Sudani hükümeti devlet egemenliğini tesis edip yasayı uygulayamadı. Böylece nüfus sayımı eksik, kaotik ve sonuçları doğrulanamaz bir şekilde yapıldı.
İşin daha da garibi, skandal ortaya çıkmasın diye her bir vilayetin gerçek nüfus oranları hiç açıklanmadı.
Ardından sayım dosyası şüpheli bir sessizlikle kapatıldı.
Hükümetin bu başarısızlığıyla 2005’in hataları düzeltilmediği gibi, bunlar alenen kalıcı hale getirildi.
Bunun bedeli ise Iraklı Şiilerin yaklaşık 30 milletvekilliği kaybetmesi oldu.
Tüm yasama dönemlerinde Şii milletvekili sayısı, nüfus oranlarına göre doğal hakları olan yaklaşık 220 sandalye yerine, sadece 178 ila 190 arasında kaldı.
İşte bu fark, onları şunları yapmaktan alıkoyan gerçek siyasi bariyeri oluşturuyor:
Cumhurbaşkanını seçmek;
İstikrarlı bir hükümet kurmak;
Egemenlik yasalarını geçirmek;
Ulusal iradeyi dış pazarlıklardan korumak;
Devleti yıllardır felç eden engelleme döngüsünü kırmak.
Daha açık bir ifadeyle:
2005’te oluşturulan mühendislik, çoğunluğun iradesini kırmak için tasarlanmıştı ve etkileri bugüne kadar devam ediyor.
Böylece Irak, topal bir döngü içinde dönmeye devam ediyor. Çünkü temelin kendisi, halkın üçte ikisini oluşturan bileşenin iktidarın üçte ikisine ulaşmasını engellemek amacıyla kasıtlı olarak atıldı.
Ve sandalyeler, 2005’te Ulusal Meclis günlerinden beri siyasetin dehlizlerinde yazıldığı gibi değil, gerçek nüfus sayısına göre yeniden dağıtılmadığı sürece, Irak parlamentosu çoğunluğun prangaya vurulduğu ve gerçek ağırlığına sahip olamadığı sahte bir denklem üzerinde varlığını sürdürecek.
Çeviri: YDH