Newsweek, HTŞ rejimi ile Washington arasında kurulan yeni temasların, sahadaki askeri ve siyasi denklemi yeniden şekillendirdiğini belirtti.
YDH- Newsweek’te yer alan analize göre, Beşşar Esed yönetiminin Aralık 2024’te devrilmesinin ardından bir yıl içinde HTŞ rejimi lideri Colani’nin Beyaz Saray’la kurduğu temaslar, Suriye’de bulunan ABD askerlerini “önemli sonuçlar doğurabilecek yeni bir sürecin ortasında” bıraktı.
Haberde, eski yönetimin ABD askeri varlığına karşı takındığı tutumun aksine, Colani’nin Pentagon ile “güvenlik işbirliğini geliştirmeye” çalıştığı aktarıldı. Bu yaklaşımın, uzun yıllardır kuzey ve doğuda özerklik talep eden SDG ile mevcut ABD misyonunu doğrudan etkilediği ifade edildi.
Şam ve SDG’nin ortak hedef olarak IŞİD’le mücadeleyi benimsediği iddia edilirken, merkezi yönetimin hedefinin aynı zamanda SDG’nin kontrol ettiği bölgeleri “tek çatı altında yönetmek” olduğu kaydedildi. Eski Devlet Başkanı Esed döneminde olduğu gibi, Colani’nin de özerk bölgelerin statüsüne ilişkin zorlu müzakerelerle karşı karşıya olduğu ifade edildi.
Ancak analize göre, Colani’nin Washington’la kurduğu temaslar, önceki yönetimden farklı olarak ABD’de de “belirli bir destek” buluyor. Buna karşın İsrail tarafında, Colani’nin “silahlı örgüt liderliğinden devlet adamlığına geçişi” konusunda çekinceler olduğu belirtildi.
“SDG’nin mevcut konumu uzun vadede sürdürülebilir değil”
ABD’nin Suriye stratejisinde geçmişte rol alan eski diplomat William Roebuck, Newsweek’e yaptığı değerlendirmede sürecin karmaşıklığına dikkat çekti:
“Bu durum karmaşık olacak ve Şam yönetimiyle kurulacak yeni ilişki de bunu daha karmaşık hale getirecek.”
Roebuck, uzun vadede bunun “gerilimi azaltıcı bir gelişme” olabileceğini aktardı. Roebuck’a göre, ABD askerleri sahada olduğu sürece SDG’nin Şam’la uzlaşması zor:
“Kuzeydoğuda ABD askeri varlığı durdukça SDG’nin hızlıca adım atmasını beklemek gerçekçi değil. ABD-Şam ilişkisi ilerlerse, SDG’nin yaklaşımını yeniden değerlendirmesi gerekebilir.”
ABD’nin Suriye’de vites değiştirdiği önceki dönem
Haberde, ABD’nin Suriye’de “yeni bir yönelim içine girmesinin” ilk olmadığının altı çizildi.
Analize göre, 2011’de protestoların savaşa dönüşmesinin ardından, dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın silahlı muhalifleri destekleme hamlesi, kısa süre içinde sahada etkisini artıran radikal gruplar nedeniyle çıkmaza girmişti.
Bu dönemde Colani’nin ABD askerleriyle temasının cephede yaşandığını, Irak’ta tutuklandığı süreçte Ebu Bekir el-Bağdadi ile ilişki kurduğunu belirten Newsweek, fakat daha sonra “IŞİD ve el-Kaide çizgisinden koptuğunu” öne sürdü.
Washington’un SDG’ye yönelişi ve PKK tartışmaları
Newsweek analizinde, 2015 sonrasında IŞİD’in geniş alanları ele geçirmesiyle ABD’nin desteğini parçalı muhalif gruplardan Kürt güçlerine kaydırdığı hatırlatıldı. Bu süreçte Kürt grupların büyük kısmının, ABD’nin terör listesinde bulunan PKK ile ideolojik ve örgütsel bağlara sahip olduğu, yine aynı dönemde bu grupların ABD’nin önceki yıllarda desteklediği muhalif oluşumlarla da çatıştığı aktarıldı.
Bu çelişkili durumun, sahada bir dönem Pentagon destekli SDG güçlerinin, geçmişte CIA destekli ve bugün ağırlıkla Türkiye tarafından desteklenen gruplarla karşı karşıya gelmesine yol açtığı belirtildi.
Analize göre, bu tablo Suriye’deki savaşın ne kadar “akışkan ve çok katmanlı” bir zeminde ilerlediğini ortaya koydu; İran ve Rusya’nın Esad yönetimine verdiği destekle birlikte sahadaki denklemin daha da karmaşık hale geldiği ifade edildi.
Haberde, SDG ve Suriye ordusunun IŞİD’in büyük ölçüde geriletilmesinin ardından kontrol ettikleri bölgeleri konsolide ettiği, SDG’nin ise ülkenin yaklaşık üçte birinde “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”ni ilan ettiği kaydedildi. ABD askerlerinin bölgede bulunmayı sürdürdüğü ve yıl içinde yapılan azaltmaya rağmen sahada etkinliğin devam ettiği belirtildi.
Eski ABD diplomat Roebuck, bu düzenin hiçbir zaman “kalıcı bir yapı” olarak tasarlanmadığını söyledi ve şunları aktardı:
“Kuzeydoğuda fiili bir özerklik ve ABD’nin sağladığı bir güvenlik şemsiyesi mevcut. Ancak bunun sonsuza kadar sürmesi mümkün değil.”
Esed’in düşüşü sonrası yeni cepheleşme ve SDG–Şam gerginliği
Haberde, Aralık 2024’te Esed yönetiminin çöküşü sonrası Suriye cephe hatlarının yeniden hareketlendiği ve 11 gün süren operasyonun ardından Colani’nin iktidara geldiği belirtildi.
Bu süreçte, zafer kazanan silahlı gruplarla SDG arasında birden fazla cephede çatışma çıktığı, yeni göreve başlayan Trump yönetiminin de SDG’nin yeni Suriye ordusuna entegre edilmesini öngören mart ayındaki anlaşmanın uygulanması için yoğun bir diplomasi yürüttüğü aktarıldı.
Ancak bu anlaşmanın aylardır tıkandığı, SDG’nin özellikle ülkenin batısındaki Alevi gruplar ve güneydeki Dürzi toplulukları ile yaşanan şiddetli çatışmalar nedeniyle “temkinli” davrandığı kaydedildi.
Analize göre, ilerlemenin olmaması hem Şam’da hem de Türkiye’de rahatsızlık yaratıyor; bu iki tarafın SDG’nin daha hızlı adım atması gerektiği yönünde ortak bir beklentiye sahip olduğu ifade edildi.
Haberde, Trump yönetiminde görevli üst düzey isimlerin de benzer değerlendirmeler yaptığı belirtildi. ABD’nin Suriye özel temsilcisi ve Türkiye büyükelçisi görevlerini yürüten Thomas Barrack, SDG’nin savunduğu “federalizasyon” söylemlerinin gerçekçi olmadığını aktardı ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi benzeri bir yapının Suriye’de karşılık bulmayacağını ifade etti.
“SDG’nin yeni Suriye ordusuna katılması hızlandırılmalı” görüşü
Newsweek’e konuşan eski ABD Suriye temsilcisi James Jeffrey, ABD’nin elindeki nüfuzu kullanması gerektiğini belirtti. Jeffrey’nin değerlendirmesinde şu ifadeler yer aldı:
“ABD’nin, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonunu hızlandırması gerekiyor. Mevcut planlar, Kürt birliklerinin tugay ve bölük düzeninde orduya katılmasını öngörüyor.”
Jeffrey, bunun karşılığında Şam’ın yerel yönetim ve güvenlik yetkilerini kuzeydoğu vilayetlerine devretmesi gerektiğini söyledi. Ancak geniş kapsamlı özerkliğin “ne Şam ne de Ankara tarafından kabul edileceğini” belirtti.
Jeffrey ayrıca, SDG ile Suriye ordusunun ortak bir IŞİD karşıtı yapı içinde birleştirilmesi gerektiğini aktardı. Bu yaklaşımın, Trump yönetiminin “pragmatik ve işlem odaklı dış politika çizgisi” ile uyumlu olduğunu ifade etti; Colani’nin son dönemde Washington’la temaslarını da bu bağlamda değerlendirdi.
Şam’ın yaklaşımı: “Yeni dönem, güvenlik ve ekonomi birlikte ilerlemeli”
Haberde, HTŞ rejiminin de bu süreci fırsata dönüştürmek istediği aktarıldı. Suriye hükümetine ekonomik konularda danışmanlık yapan Mahmud Toron, Newsweek’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Şam, Washington’un askeri duruşunu ve SDG ile ilişkisini, ülkenin genel istikrarını destekleyecek şekilde yeniden düzenlemesini umuyor.”
Toron ayrıca, Suriye’nin özellikle petrol ve doğal gaz sektöründe yatırım fırsatları oluşturabileceğine dikkat çekti.
Kuzeydoğu Suriye’deki enerji sahalarının savaş nedeniyle atıl kaldığını, bu alanların rehabilitasyonunda ABD şirketlerinin teknik kapasite ve deneyime sahip olduğunu söyledi.
Toron’un değerlendirmesinde şu ifadeler yer aldı:
“ABD güçlerinin bölgede bulunması, sahaların işletilmesi için bir güvenlik zemini oluşturabilir. Şam’la yapılacak resmî bir anlaşma hem ABD varlığına meşruiyet kazandırabilir hem de iki taraf için ekonomik fayda yaratabilir.”
Toron, böyle bir işbirliğinin “Suriye’nin ekonomik toparlanmasına katkı sunabileceğini” ve bölgede yaşayan halkın yaşam koşullarını iyileştirebileceğini belirtti.
CENTCOM’un yaklaşımı ve yeni üç aşamalı strateji
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Amiral Brad Cooper, HTŞ rejimiyle yürütülen temasların kapsamını şöyle aktardı: “Her görüşmede, yeni ve farklı işbirliği yolları ele alınıyor.”
Cooper’ın açıkladığı üç maddelik strateji şöyle sıralandı:
-IŞİD’le mücadelenin sürdürülmesi,
-SDG’nin Suriye hükümetiyle entegrasyonunun desteklenmesi,
-Colani’nin komutasındaki Suriye güçleriyle işbirliğinin güçlendirilmesi.
Cooper, SDG ile HTŞ rejimi arasında “anlamlı görüşmelerin yürütüldüğünü” ve ABD’nin her iki tarafla ilişkiyi sürdürmeye kararlı olduğunu aktardı.
Şam–SDG gerilimi ve Esed’in düşüşünün yıldönümü
Newsweek analizinde, kuzeydoğu meselesinin Colani yönetimi açısından halen “büyük bir meydan okuma” oluşturduğu belirtildi. Esed’in düşüşünün yıldönümünde yaşanan gerginliklerin de bunun bir göstergesi olduğu ifade edildi.
Haberde, Şam yönetiminin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkililerinin kutlamaları engellediğini ileri sürdüğü, SDG’nin ise buna karşılık, hükümet ve müttefik grupları “nefret söylemini körükleyen, toplumsal gerilimleri yeniden canlandıran bir dil kullanmakla” suçladığı aktarıldı.
SDG tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Suriye’yi terörden koruyan ve tüm bileşenleriyle halkını savunan Suriye Demokratik Güçleri, kuzey ve doğu Suriye halklarının nefret söylemine hedef yapılmasına izin vermeyecek. Her türlü provokasyon, sivil barışı koruyan kararlı bir tutumla karşılık bulacaktır.”
Açıklamada ayrıca, “Suriye’nin geleceğinin histeri söylemleriyle değil, ortaklık ve karşılıklı tanıma ile kurulacağı” vurgulandı.
Votel: Sahadaki çatışma başka bir boyuta ulaştı
Newsweek’in aktardığına göre, Ortadoğu Enstitüsü’nün çevrim içi bir panelinde konuşan eski CENTCOM Komutanı General Joseph Votel, yakın zamanda Suriye’ye yaptığı ziyaret sonrası gözlemlerini değerlendirdi.
Votel, sürecin önünde çok sayıda “engel” bulunduğunu belirtti ve şunları söyledi:
“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve SDG, mevcut kazanımlarını korumak istiyor. Şam ise daha merkezî bir kontrol talep ediyor. Bu, büyük bir engel.”
Votel ayrıca, taraflar arasında askerî entegrasyonun nasıl olacağı, SDG’nin mevcut komuta yapısını koruyup koruyamayacağı, birliklerin finansmanı ve konuşlandırılması gibi başlıklarda ciddi görüş ayrılıkları olduğunu belirtti. İdeolojik farklara da dikkat çekti.
Votel, Newsweek’e yaptığı değerlendirmede ABD’nin SDG’yi tamamen terk etmeyeceğini, ancak Şam’la gelişen ilişkilerin de yönetilmesi gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti:
“ABD, SDG ile ortaklığı sürdürecek ancak aynı zamanda Şam ile yeni ilişkinin gerektirdiği rolü üstlenecek. Hükümete bağlı bölgelerde ortaya çıkabilecek IŞİD tehditlerine dair bilgileri İçişleri Bakanlığı ile paylaşmaya devam edeceğiz.”
Votel, taraflar arasındaki büyük başlıkların zaman alacağını belirterek daha uygulanabilir taktik konulara odaklanılması gerektiğini ifade etti:
“IŞİD mensuplarının ve ailelerinin ülkelerine iadesi gibi daha somut konular, taraflar arasında güven inşasını hızlandırabilir.”
İsrail’in Suriye içindeki askeri operasyonları
Analizde, Colani’nin Washington ile ilişki kurma çabalarının karşısında, ABD’nin diğer müttefiki İsrail’in yürüttüğü askeri operasyonların büyük bir baskı unsuru haline geldiği belirtildi.
Haberde, Colani’nin zafer ilanından hemen sonra İsrail’in, eski Suriye ordusuna ait tesisleri hedef alan hava saldırıları başlattığı ve Golan Tepeleri’nin ötesinde “bir tampon bölge oluşturmak amacıyla” kara operasyonları düzenlediği ifade edildi.
İsrail’in saldırıları, özellikle Şam’ın güneyi ve Süveyda çevresinde Dürzi toplumu ile güvenlik güçleri arasında yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek yoğunlaştırıldı.
ABD yönetiminin, önce SDG–Şam geriliminde olduğu gibi, bu süreçte de tarafları sakinleştirmeye çalıştığı; ancak eylül ayında yürütülen temasların sonuçsuz kalması üzerine İsrail’in operasyonlarını artırdığı belirtildi.
Haberde, Trump’ın bu gelişmeler üzerine şu ifadeyi kullandığı aktarıldı:
“İsrail ile Suriye arasında gerçek ve güçlü bir diyalog sürdürülmeli ve Suriye’nin yeniden inşa sürecini sekteye uğratacak hiçbir adım atılmamalıdır.”
İsrail’in “Dürzi Koridoru” planı ve Tel Aviv’in yaklaşımı
Newsweek’in aktardığına göre, İsrail yönetimi Suriye politikasını özellikle Dürzi toplumu üzerinden şekillendiriyor. Haberde, İsrail’in daha önce bölgede Kürt gruplarla da ilişkiler kurmaya çalıştığı, bunun ise Türkiye’nin tepkisini çektiği hatırlatıldı.
İsrail Cumhurbaşkanı İsak Herzog, Newsweek’e yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Suriye içindeki gerilimleri yakından izliyoruz. Süveyda’da yaşananları gördük. Dürzi toplumuna yardım edebilmek için gerekli koşulların sağlanması gerekiyor.”
Herzog, Suriye ile ilişkilerde yeni bir dönemin mümkün olduğuna işaret ederek şunları ekledi:
“Şartlar olgunlaştığında, 1973’teki çatışma sonrası yapılan anlaşmanın ötesine geçen, daha fazla temas ve ilişkiyi içeren yeni bir düzen mümkün olabilir.”
Washington–Tel Aviv arasında görüş ayrılığı
Analizde, İsrail’in Suriye’ye yönelik askerî müdahalelerinin Washington ile Tel Aviv arasında yeni bir gerilim başlığı yarattığı belirtildi.
Eski ABD Suriye temsilcisi James Jeffrey, Newsweek’e yaptığı açıklamada ABD’nin bu konuda bir çözüm arayışı içinde olduğunu söyledi:
“ABD, İsrail-Suriye hattında tansiyonu düşürebilecek askeri gözlemci seçeneklerini değerlendiriyor.”
Eski diplomat Roebuck ise daha sert bir değerlendirme yaptı:
“Bu mesele, çıkarların hassas biçimde dengelenmesini gerektiriyor. Gerektiğinde İsrail’e karşı net olunması şart. Menfaatler her zaman birebir örtüşmüyor.”
Roebuck, İsrail’in son bir yıldaki operasyonlarında “alışılmadık bir sertlik olduğunu” ifade etti ve ekledi:
“Hangi hesaplamalarla hareket ettiklerini tam olarak bilmiyoruz ama bu yaklaşım, ABD’nin bölgesel dengelere ilişkin değerlendirmeleriyle birebir örtüşmüyor. Müttefikler arasında bu tür farklılıkların açık biçimde ele alınması gerekir.”