İran’la savaş, Netanyahu için bir çıkış yolu mu?

img
İran’la savaş, Netanyahu için bir çıkış yolu mu? YDH

İranlı uzman Dr. Mansur Berati, yaklaşan seçimler öncesinde Netanyahu’nun zayıflayan siyasi konumunun, İsrail açısından İran’la yeni bir çatışma ihtimalini artırdığını belirtti.




YDH- İranlı uzman Dr. Mansur Berati, İran ile İsrail arasında yaşanan 12 günlük savaşın ardından Tel Aviv’de yeniden çatışma ihtimalinin tartışıldığını belirterek, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun yaklaşan seçimler nedeniyle “kayıp pozisyonda” olduğunu ve bunun yeni bir çatışma olasılığını artırdığını ifade etti.

12 günlük savaşın arka planı

United World International sitesinde yayımlanan söyleşide, İran–İsrail savaşı, Ortadoğu’nun çağdaş tarihinde en önemli ve etkili çatışmalardan biri olarak tanımlandı. Savaşın, İsrail’in İran’ın askeri ve nükleer tesislerine yönelik kapsamlı hava saldırılarıyla başladığı; İran’ın buna füze saldırılarıyla karşılık verdiği ve 12 günün ardından ateşkesle sonuçlandığı hatırlatıldı.

Aradan beş aydan fazla zaman geçmesine rağmen, kamuoyunda İsrail’in yeniden İran topraklarını hedef alabileceğine dair spekülasyonların sürdüğü aktarıldı. İran’ın hiçbir zaman savaş yanlısı bir tutum benimsemediği belirtilirken, “İran-ABD müzakereleri sürerken dahi İsrail ve ardından ABD kaynaklı saldırıların yaşandığı” ifade edildi.

Bu çerçevede, İsrail’in siyasi ve toplumsal çevrelerinin yeni bir savaşa nasıl baktığı sorusu gündeme getirildi.

“İsrail’in karşılaştığı ilk gerçek devlet”

Söyleşide ilk olarak, 12 günlük savaşa dönüldü. İran’ın fiilen hedef alındığı bu savaşta, İsrail saldırılarının neden yalnızca 12 gün sürdüğü sorusuna yanıt veren Berati, İsrail’in girdiği savaşların süresinin doğrudan bu rejimin hedeflerine ve karşı tarafın gücüne bağlı olduğunu belirtti.

Berati, “12 günlük savaşın, İsrail’in 52 yıl sonra ilk kez gerçek bir devletle karşı karşıya geldiği savaş” olduğunu ifade etti. 1973’teki Yom Kippur Savaşı’nın İsrail’in devletlerle karşılaştığı son savaş olduğunu, bu çatışmanın da 19 gün sürdüğünü hatırlattı. Bu savaştan sonra Arap devletlerinin, yaşadıkları askeri yenilgiler nedeniyle İsrail’le konvansiyonel savaş sayfasını kapattığını ve bazılarının normalleşme yoluna girdiğini söyledi.

Bu süreçten sonra İsrail’e yönelik düşmanlığın daha çok hareketler ve örgütler düzeyinde sürdürüldüğünü belirten Berati, 7 Ekim Gazze savaşı hariç tutulduğunda, İsrail’in devlet dışı aktörlerle yaptığı savaşların genellikle iki aydan kısa sürdüğünü kaydetti. 2014’te Gazze’de yaşanan savaşın 48 gün sürdüğünü, 2018’deki çatışmaların ise çok daha kısa olduğunu; “Kudüs Kılıcı Operasyonu” olarak bilinen süreçte çatışmaların 15 günle sınırlı kaldığını aktardı. Lübnan’da Hizbullah ile İsrail arasında 8 Ekim 2023’ten itibaren süren çatışmaların ise ancak 2024 Eylül sonundan 27 Kasım’a kadar geçen yaklaşık 60 günlük dönemde savaşa dönüştüğünü belirtti.

İran’ın füze kapasitesi ve ateşkes

Berati, genel bir kural olarak “İsrail’in düşmanı ne kadar güçlüyse, savaşların o kadar kısa sürdüğünü” söyledi. 12 günlük İran savaşının da bu çerçevede istisna olmadığını ifade etti. Savaş boyunca İsrail’in yoğun hava saldırıları sürerken, İran’ın füze saldırılarının da devam ettiğini ve İran’ın füze kapasitesinin azalmadığını belirtti.

Berati, özellikle savaşın ikinci yarısında İran füzelerinin daha başarılı ve hedefli bir performans sergilediğini, hatta daha ağır füzelerin kullanıldığını kaydetti.

Önceki savaşlardan farklı olarak, bu çatışmada savaşın sonuna doğru İsrail’in gücünün artmadığını; buna karşılık İran’ın saldırı ve savunma kapasitesinin gerilemediğini söyleyen Berati, askeri ve nükleer altyapıya verilen zarara rağmen İran’ın füze saldırılarının ABD üzerinde ateşkes çağrısı yapılması yönünde baskı oluşturduğunu ifade etti. Bu süreçte, “fiilen ateşkes talebinin İsrail ve müttefiklerinden geldiğini” dile getirdi.

“Mutlak yenilgi” tartışması

Berati, 12 günlük savaşta İsrail’in yenildiğinin mutlak biçimde söylenemeyeceğini belirtti. İsrail’in tüm hedeflerine ulaşamadığını ancak konunun mutlak bir çerçevede ele alınmaması gerektiğini söyledi.

Berati’ye göre, mutlak bir bakış açısından İsrail, İslam Cumhuriyeti sistemini deviremediği sürece hedeflerine ulaşmış sayılmıyor. Ancak göreli bir bakışla, ABD’nin doğrudan desteğiyle askeri ve nükleer altyapıya ciddi zarar verilmesi ve İran hava sahasının kontrolüne ilişkin tekelin kırılmasının İsrail açısından kazanım olarak değerlendirildiğini aktardı.

Ayrıca İsrail’in, İran’da hükümete yönelik iç hoşnutsuzluk nedeniyle toplumun önemli bir kesiminin saldırıları memnuniyetle karşılayacağını düşündüğünü, ancak bunun gerçekleşmediğini söyledi. Berati, “İran toplumunun büyük bölümünün, mevcut anlaşmazlıklara rağmen İsrail’i yabancı bir saldırgan olarak gördüğünü ve buna karşı birleştiğini” ifade etti.

Öte yandan İsrail’in, askeri alanda yarattığı sürprizi siyasi bir zafere dönüştüremediğini; siyasi liderlere yönelik suikastlarla İran yönetimini “başsız bırakma” hedefinin de başarısız olduğunu kaydetti. Bu nedenle İsrail’in bazı hedeflerinde başarısız olduğunu, bazılarında ise göreli askeri başarı elde ettiğini belirtti.

İsrail iç siyaseti ve yeni savaş tartışmaları

Söyleşinin devamında, son günlerde İran ile İsrail arasında yeniden geniş çaplı bir çatışma ihtimaline dair söylentilerin gündeme geldiği aktarıldı. Berati, İsrail iç siyasetinde İran’a düşmanlık ve onunla mücadele edilmesi gerektiği konusunda genel bir mutabakat bulunduğunu, ancak bunun yöntemleri konusunda ciddi görüş ayrılıkları yaşandığını söyledi.

Eski Başbakan Naftali Bennett’in, 2026 seçimlerinde Netanyahu’nun en önemli rakiplerinden biri olarak öne çıktığını belirten Berati, Bennett’in 12 günlük savaşın ilkesini desteklediğini ancak bunu İsrail’in hedeflerine ulaşması için yetersiz bulduğunu ve Netanyahu’nun savaşı uzatması gerektiğini savunduğunu aktardı.

Merkezde yer alan Yair Lapid, Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’un yanı sıra, Yisrael Beiteinu lideri Avigdor Lieberman’ın da Netanyahu’nun Yemen kaynaklı saldırılara verdiği yanıtı yetersiz bulduğunu ifade eden Berati, bu isimlerin “Yemen’den gelen her saldırıya karşılık Tel Aviv’in Tahran’ı hedef alması gerektiğini” savunduğunu söyledi. Bununla birlikte, bu söylemlerin bir bölümünün İsrail iç siyasetindeki iktidar–muhalefet çekişmesinin ürünü olduğuna dikkat çekti.

Netanyahu’nun seçim hesabı

Berati, İsrail medyası ve düşünce kuruluşlarının İran’ın askeri yeniden yapılanmasına ve Direniş Ekseni’ne, özellikle de Lübnan’daki Hizbullah’a verdiği desteğe odaklandığını aktardı. Bu çerçevede, İran’ın tam anlamıyla toparlanmasına fırsat verilmeden harekete geçilmesi gerektiği yönünde değerlendirmelerin yapıldığını belirtti.

Berati, Donald Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a dönmesinin de İsrail açısından “altın bir fırsat” olarak görüldüğünü ifade etti.

İsrail’in İran’la çatışmaya bakışında iki temel unsurun öne çıktığını söyleyen Berati, bunlardan birinin Netanyahu’nun popülaritesini yeniden kazanma ihtiyacı, diğerinin ise iç protesto ve huzursuzlukları dış çatışmaya yönelterek bastırma arayışı olduğunu belirtti. Bu bağlamda, “6 ila 10 ay içinde seçime gitmesi gereken Netanyahu’nun hâlâ kaybeden konumda olduğunu ve bunun yeni bir çatışma ihtimalini artırdığını” söyledi.

Askeri kapasite ve hazırlık

Söyleşinin son bölümünde, İsrail’in 12 günlük savaş sonrası askeri kapasitesini yeniden toparlayıp toparlayamadığı sorusu ele alındı. Berati, kara sınırı bulunmaması nedeniyle İran–İsrail savaşının ağırlıklı olarak hava kuvvetleri, füze saldırıları, yapay zekâ ve ileri askeri teknolojiler üzerinden yürütüleceğini ifade etti. Komando birlikleri ile İsrail’le bağlantılı paralı asker ve sızma unsurlarının da planın bir parçası olacağını belirtti.

Bu nedenle yedek asker sıkıntısının bu tür bir savaşta belirleyici olmayacağını söyleyen Berati, Harediler ile laikler arasındaki askerlik krizinin ve iç çekişmelerin, aksine yeni bir savaş için itici güç haline gelebileceğini ifade etti. İsrailli siyasetçilerin, iç krizleri geçici olarak bastırmak için sık sık “krizi sınırların ötesine taşıma” yöntemine başvurduğunu hatırlattı.

Berati, 13 Haziran 2025’te İran’a yönelik saldırılardan dört gün önce, Haredi Birleşik Tevrat Partisi liderinin askerlik anlaşmazlığı nedeniyle hükümetten çekilme niyetini Netanyahu’ya ilettiğini; Netanyahu’nun ise “yaklaşan İran saldırısını gerekçe göstererek bu adımı engellediğini” aktardı.

Bununla birlikte, İsrail’in 12 günlük savaşta ciddi ekonomik zarar gördüğünü ve askeri kapasitesinin bir bölümünü tükettiğini belirten Berati, bunun telafisinin zaman alacağını söyledi.

Son olarak, İran’ın yeni bir İsrail saldırısına karşı en üst düzeyde hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayan Berati, mevcut tabloda İran–İsrail savaşı için “seçimlerden üç ay öncesine kadar açık bir pencere bulunduğunu” ifade etti. Buna göre, seçimlerin Haziran 2026’da yapılması halinde bu pencerenin mart başına, ekimde yapılması halinde ise temmuz başına kadar açık kalacağı kaydedildi.