Ensarullah’ın İsrail’e karşı abluka uygulamasını bahane ederek Yemen’i vuran ABD, Karayipler’de sivil gemilere el koyuyor.
YDH- Amerika Birleşik Devletleri’nin Venezuela ve Yemen’e yönelik uygulamaları, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından çarpıcı bir çifte standardı gözler önüne seriyor.
Counter Punch’ta yayımlanan makale, bu çifte standardı ele alarak, ABD’nin Venezuela’ya yönelik artan baskısının bir parçası olarak çok sayıda petrol tankerini durdurduğunu ve “uyuşturucuyla mücadele” gerekçesiyle Karayipler ile Pasifik’te düzinelerce küçük tekneyi imha ettiğini ortaya koyuyor. Operasyonlarda, kimlikleri ABD tarafından açıklanmayan “100’den fazla kişinin” hayatını kaybettiği ifade ediliyor.
Yazıda, Trump yönetiminin, ABD’nin savaş halinde olmadığı egemen bir ülke olan Venezuela’ya “deniz ablukası” uygulamakla da tehdit ettiği belirtildi.
Makale, Washington’un Yemen’i bombalarken ve Gazze’deki İsrail saldırılarına karşı Kızıldeniz’de gemileri durduran Ensarullah yönetimini sert biçimde eleştirdiğini, buna karşın “gemilere el koyma, deniz ticaretini aksatma ve sivil teknecilerin öldürülmesi” gibi uygulamaları kendi politikaları kapsamında “meşrulaştırmaya” çalıştığını kaydetti.
Ensarullah, deniz operasyonlari ve hukuki çerçeve
Kasım 2023’ten itibaren Yemen’deki Ensarullah’ın, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşılık olarak Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Arap Denizi’nde bir deniz harekâtı başlattığı hatırlatıldı.
Ensarullah’ın, yalnızca “İsrail’le bağlantılı, İsrail limanlarına giden, İsrail şirketlerine ait ya da İsrail’in savaşını maddi olarak destekleyen devletlerle bağlantılı” gemileri hedef alacaklarını kamuoyuna duyurdukları aktarıldı.
Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin bu eylemleri derhal “suç” olarak nitelendirdiği, insan hakları örgütlerinin ise İsrail’le açık bağlantısı bulunmayan gemilere yönelik saldırılar ile sivil mürettebatın güvenliği konusunda endişe dile getirdiği belirtildi.
Harekât süresince Ensarullah’ın “100’den fazla ticari gemiyi” hedef aldığı, düzinelercesine hasar verdiği, birkaçını batırdığı ve Galaxy Leader adlı gemiyi tamamen ele geçirdiği; çok uluslu mürettebatın ise Gazze ateşkesiyle bağlantılı görüşmelerin ardından serbest bırakıldığı bildirildi.
Makale, Ensarullah’ın eylemlerini hukuken “silahlı çatışma sırasında abluka ve engelleme” kapsamında değerlendirdiğini ve bunu İsrail’in uluslararası insancıl hukuku ihlal eden uygulamalarıyla gerekçelendirdiğini aktardı. Cenevre Sözleşmeleri ve uluslararası teamül hukukuna atıfla, silahlı çatışmanın taraflarının, “kitlesel sivil zarara yol açan bir tarafı maddi olarak destekleyen” gemi trafiğini engelleme hakkına ve bazı durumlarda yükümlülüğüne sahip olduğu kaydedildi.
Haberde, Uluslararası Adalet Divanı ve BM Genel Kurulu’nun, devletlerin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına “askeri ve ekonomik destek vermeme yükümlülüğüne” işaret eden kararlar aldığı da hatırlatıldı.
Yemen’e yönelik ABD-İngiltere saldirilari
Amerika Birleşik Devletleri’nin bu süreçte İsrail’i saldırılarını durdurmaya zorlamak yerine Yemen’e karşı “ezici bir güç” kullandığı ifade edildi.
Aralık 2023’ten itibaren Washington’un, çok uluslu bir deniz gücü konuşlandırması olan Refah Muhafızı Operasyonu’nu başlattığı; bunu takip eden yıl boyunca ABD ve İngiltere’nin Yemen’e yüzlerce hava saldırısı düzenlediği aktarıldı.
Bu saldırılarda radar tesisleri, füze rampaları, limanlar, başkent Sana ve çeşitli altyapı noktalarının hedef alındığı, “yüzlerce Ensarullah savaşçısı ile çok sayıda sivilin” hayatını kaybettiği bildirildi. Ras İsa petrol terminaline yönelik bir ABD saldırısında, bombaların bir gözaltı tesisini vurması sonucu “onlarca Afrikalı göçmenin” öldüğü kaydedildi.
Venezuela tankerleri ve denizlerde müdahale
Makale, Ensarullah müdahaleleriyle Trump yönetiminin Venezuela’ya yönelik eylemlerini karşılaştırdı.
Buna göre, Donald Trump’ın 10 Aralık’ta ABD deniz piyadelerinin helikopterlerden sivil bir petrol tankerine indiğini gösteren bir video paylaştığı ve gazetecilere “Venezuela kıyılarında şimdiye kadar ele geçirilen en büyük tankerin durdurulduğunu” söylediği aktarıldı.
Haberde, bunun bir çatışma bölgesi olmadığı, Venezuela’nın ABD ile savaş halinde bulunmadığı, BM Güvenlik Konseyi onayı ya da meşru müdafaa gerekçesi olmadığı vurgulandı. Ardından Venezuela bağlantılı başka tankerlerin de durdurulduğu veya geri çevrildiği, yönetimin açık biçimde “deniz ablukası tehdidinde” bulunduğu belirtildi.
Aynı dönemde ABD güçlerinin, uyuşturucuyla mücadele gerekçesiyle bölgede onlarca küçük tekneyi imha ettiği, bu operasyonlarda denizde “100’den fazla kişinin” öldüğü; ancak herhangi bir tutuklama, yargılama ya da kurbanlara ilişkin kamuoyu bilgilendirmesi yapılmadığı ifade edildi.
Makale, bu eylemlerin “meşru savaş ya da kolluk faaliyeti değil, yasa dışı ve keyfi ölümcül güç kullanımı” olarak nitelendirildiğini aktardı.
Uluslararası hukuk tartişmasi
Uluslararası hukuka göre, ilan edilmiş bir silahlı çatışma dışında sivil ticari gemilere el koymanın ya da deniz ablukası uygulamanın “saldırganlık eylemi” sayıldığı ve savaş fiili teşkil edebileceği kaydedildi. Trump yönetiminin bu adımları ABD yaptırımlarıyla gerekçelendirdiği; ancak yaptırımların da uluslararası hukuk bakımından “yasa dışı” olduğu vurgulandı.
Haberde, yaptırım uygulama yetkisinin yalnızca BM Güvenlik Konseyi’ne ait olduğu, tek taraflı zorlayıcı önlemlerin, özellikle askeri güçle uygulandığında BM Şartı’nı ihlal ettiği belirtildi. Hukuk uzmanlarının, ABD’nin başka ülkelerin karasularında ya da uluslararası sularda, kendi iç hukukunu veya tek taraflı yaptırımlarını uygulamak amacıyla “yabancı bayraklı gemilere el koyma yetkisi bulunmadığını” net biçimde ifade ettikleri aktarıldı.
Sonuç ve karşilaştirma
Makalede, Ensarullah’ın Gazze’deki kitlesel sivil ölümlerini durdurmak amacıyla, silahlı çatışma hukukuna dayalı bir gerekçeyle abluka ilan ettiği ve Gazze’de ateşkes sağlandığında saldırılarını durdurduğu hatırlatıldı.
Buna karşılık, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ABD’nin, savaş halinde olmadığı bir ülkeye karşı tankerleri durdurduğu, tekneleri imha ettiği, denizde sivilleri öldürdüğü ve abluka tehdidinde bulunduğu; bunun “bir savaşı sona erdirmek ya da sivilleri korumak için değil, yasa dışı rejim değişikliği ve kaynak kontrolü amacıyla” yapıldığı ifade edildi.
Makale, ABD’nin Karayipler ya da Kızıldeniz’de deniz güvenliği istiyorsa, “yasa dışı askeri güç kullanımından, tek taraflı yaptırımları zorla uygulamaktan ve Filistin’deki saldırılara sağlanan destekten vazgeçmesi gerektiğini” belirterek sona erdi. ABD’nin diğer ülkelere ve halklara yönelik şiddetinin, siyasi iradeyle “hukuki hale gelmeyeceği” vurgulandı.