• 11/11/07 - 01:00
  • Yazar: Admin
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH-Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, hiçbir gücün Hizbullah’ı silahsızlandırmaya güç yetiremeyeceğini belirtti.




    YDH-Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, hiçbir gücün Hizbullah’ı silahsızlandırmaya güç yetiremeyeceğini belirtti.

     

    Bugün Beyrut’un Dahiye semtinde “Şehitler Günü” münasebetiyle bir konuşma yapan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, geçtiğimiz yıl yaşanan savaşa, Lübnan’da yaşanan gelişmelere ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine değindi.

     

    İsrail’in geçen yıl yaşanan Temmuz Savaşı’nda ağır bir yenilgi aldığını belirten Nasrullah, İsrail’in aldığı bu yenilgiden sonra onlarca komisyon kurduğunu ve yenilgiden dersler çıkarmaya çalıştığını söyledi.

     

    İsrail’in savaştan sonra askeri gücünü yeniden yapılandırmaya çalıştığını belirten Nasrullah, İsrail’in bu çerçevede askeri tatbikatlarını arttırdığını ve ABD yardımıyla silah kapasitesini geliştirdiğini ifade etti.

     

    İsrail’in son birkaç aydır işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeyinde birçok askeri tatbikat yaptığını ve son yaptığı tatbikata 50 bin askerin katıldığını belirten Nasrullah, bütün bunların İsrail’in Lübnan’a yönelik mütecaviz tutumunun bir göstergesi olduğunu söyledi.

     

    Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, hükümetin ve hükümet yanlısı siyasi grupların İsrail’in bu askeri tatbikatları ve Lübnan hava sahasını ihlalleri konusunda hiçbir tepki göstermediğini belirterek “Hatırlayacağınız gibi hükümet yanlıları, geçen yıl Siyonist rejimin Lübnan’a saldırdığı 33 gün boyunca Lübnan hükümetinin hakimiyetini geliştirmek istediklerini söylüyorlar, savaş veya barış kararını hükümetin alması gerektiğini her şeyin hükümetin kontrolü altında bulunması gerektiğini ifade ediyorlardı. Siyonist rejimin saldırıları geçen yılın yazında sona erdi ve tüm sınır bölgesine ordu yerleştirildi. Şimdi aradan bir yıldan uzun bir zaman geçmesine rağmen hükümete soruyoruz: Bütün bu süre boyunca ne yaptınız? Örneğin esirler konusunda ne yaptınız? İşgal altındaki Şeba Çiftlikleri ve Kefer Şuba tepeleri konusunda hangi adımları attınız? Sizler ABD ve uluslar arası toplumun desteğine sahipsiniz” dedi.

     

    Konuşmasında, “Sizler, ABD ile iyi ilişkilere sahip olduğunuzu söylüyorsunuz. Şimdiye kadar işgal altındaki Şeba Çiftlikleri’nin ve Kefer Şuba’nın kurtarılması konusunda ne yaptınız? Bu konuda hangi diplomatik adımları attınız?” ifadelerine yer veren Nasrullah, hükümetin bu konularda hiçbir şey yapmadığı gibi, buraların BM idaresine bırakılması konusunda İsrail’i bile ikna edemediğini belirtti.

     

    Hükümetin ABD ile olan iyi ilişkilerine rağmen İsrail’in Lübnan hava sahasına yönelik ihlallerini bile durduramadığını belirten Nasrullah, dost ülkelerin bile birbirinin sınırında askeri tatbikat yaptığı zaman bu konuda diplomatik yollarla müdahil olduğunu söyledi ve İsrail’in 50 bin askerle Lübnan sınırında tatbikat yapmasına rağmen hükümetin buna hiçbir şekilde itiraz etmediğini ifade etti.

     

    Hükümet yanlısı bazı grupların İsrail’in yaptığı askeri tatbikattan memnuniyet bile duyduğunu belirten Nasrullah, “hükümet, yapılan hava sahası ihlallerini BM’ye şikayet edemeyecek kadar korkaktır” diye konuştu.

     

    Hizbullah’a bağlı İslami Direniş’in yaptığı tatbikata da değinen Nasrullah, “bu tatbikat, gerçek, ciddi ve büyük bir tatbikattı. Biz bununla ne kadar hazırlıklı olduğumuzu gösterdik ve düşman da bunu anladı. Biz bu tatbikatla tüm dünyaya şu mesajı vermek istedik: Bizi muhasara etseler de, İsrail’e en modern teknolojileri, milyarlarca dolar yardımları verseler de biz açıkça şu mesajı veriyoruz ki Lübnan’daki Direniş, azmiyle, iradesiyle ve bilgisiyle Lübnan’ı savunmak için gerekli silahlara ve güce sahiptir” dedi.

     

    Direniş’in sadece Lübnan’ı savunmaya değil, bölgenin çehresini tarihi bir şekilde değiştirmeye de hazır olduğunu belirten Nasrullah, devlet gücü ülkeyi savunma sorumluluğunu üstleninceye kadar Dişreniş’in var olmaya devam edeceğini söyledi.

     

    Hükümetin işgal altındaki toprakları savunmak için hiçbir siyasi veya pratik adım atmadığını belirten Nasrullah, hükümete yüklenmeye devam ederek “siz ordu için ne yaptınız? Orduya öncelikle kendini sonra da Lübnan halkını savunması için gerekli teçhizatı mı verdiniz? Hükümet yanlıları yalnızca hükümetin tüm Lübnan’a hakim olmasından savaş ve barış kararı alabilmesinden söz ediyor” dedi.

     

    Konuşmasında Filistinli mültecilerin durumuna da değinen Nasrullah, “Biz Filistin halkını seviyoruz, onların hepsi de bizim Filistin meselesi ve intifada konusundaki tutumumuzu biliyor. Biz Lübnan’daki tüm Filistinli gruplarla çok iyi ilişkilere sahibiz. Onların hepsiyle de temas halindeyiz. Bizim bulunduğumuz bölgelerdeki Filistin mülteci kamplarında hiçbir savaş olmayacaktır” dedi.

     

    Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Hizbullah Genel Sekreteri, bu cumhurbaşkanlığı seçiminin son derece önemli olduğunu belirtti ve meselenin bir kişinin cumhurbaşkanı olarak seçilmesi olmadığını söyleyerek “Cumhurbaşkanının seçiliş şekli, cumhurbaşkanının kim olacağı ve onun kişiliği Lübnan’ın geleceği ile ilgili tüm meselelere etki edecektir. Dolayısıyla da bu konuda ihmal gösterilemez” diye konuştu.

     

    Lübnan Ordu Komutanı’nı yaşanan gelişmeler karşısındaki bağımsız tutumundan dolayı öven Nasrullah, Ordu Komutanlığının Orduyla Direniş’i karşı karşıya getirmeye yönelik komploları  etkisiz kıldığını belirtti.

     

    ABD’nin 1559 sayılı kararı uygulayacak bir cumhurbaşkanı istediğini belirten Nasrullah ABD’nin aslında bir fitne cumhurbaşkanı istediğini söyledi ve “Tüm dünya bir araya gelse de Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı kararı uygulayamayacak. Siyonist rejim, dünyadaki hiçbir ordunun Direniş’i silahsızlandıramayacağını itiraf etti. Biz de bir kez daha vurguluyoruz: Dünyadaki hiç kimse Hizbullah’ı silahsızlandıramaz” dedi.

     

    Sinyore hükümetini gayrimeşru ve yasadışı olarak nitelendiren Nasrullah, hükümet karşıtlarının parlamentonun yüzde 51’iyle seçilecek bir cumhurbaşkanını tanımayacağını ve bunu gasp edilmiş bir güç olarak göreceğini söyledi ve cumhurbaşkanının yasal süre içinde ve parlamentonun üçte ikisinin oyuyla seçilememesi durumunda erken seçimlere gidilmesi gerektiğini ifade etti.