SAAF-Selefiler, ünlü Mısırlı Kur’an müfessiri Seyyid Kutub’u Şii düşüncesine yakın sözler
SAAF-Selefiler, ünlü Mısırlı Kur’an müfessiri Seyyid Kutub’u Şii düşüncesine yakın sözler söylemekle suçlayıp eleştirdiler.
Önde gelen çağdaş müfessirlerinden Dr. Seyyid Kutub’u yermeye yönelik hazırlanan ve selefi ulemanın sözlerini içeren sitede Seyyid Kutub’a, “vahdet-i vücud”u savunmaktan, Şii düşüncesine yakın sözler ifade etmeye kadar birçok suçlamada bulunuluyor.
Sitede ünlü Selefi düşünür Nasıruddin Elbani’nin “Düzeltilmesi Gereken Kavramlar” adlı kasetine dayanılarak “Kutub’un Sufilere ait sözler söylediği; bu sözlerden ancak vahdeti vücut’un anlaşıldığı” ifade ediliyor.
Yine selefilerin ünlü âlimlerinden İbn Useymeyn’in şu sözlerine yer veriliyor: “İhlas suresini tefsirini okudum. Tefsirinde ‘Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat’ın üzerinde bulunduğu yola muhalif büyük sözler söylemiştir. Nitekim bu sureyi tefsir edişi, vahdet-i vücut görüşüne sahip olduğunu göstermektedir.” (Davet dergisi, 1591 sayı)
Yine Ali b. Yahya el-Haddadi’nin yayınladığı “Seyyid Kutub’un Hayatından Önemli Kesitler” adlı kitapta, Seyyid Kutub’un Toplumsal Adalet kitabından bir alıntı yapıldıktan sonra Kutub’a “günahkar” ve “facir” sözleriyle saldırılıyor.
Seyyid Kutub’dan alıntı yapılan ve ardından da ona hakaretler edilen bölümde şu ifadelere yer veriliyor:
“Seyyid Kutup şöyle söylüyor: ‘Sonunda devrimciler devrimi gerçekleştirdi. Hak ile batıl, hayır ile şer birbirine karıştı. Ancak meselelere İslam gözüyle bakanlar; meseleleri İslam ruhuyla hissedenler bu devrimin İslam’ın ruhuna ve çizgisine Osman’dan, daha ince ifadeyle Mervan’dan daha yakın olduğuna karar verecektir.’ (Toplumsal Adalet, s. 189, 5. Baskı)
Bu günahkâr ve facir sözlerden anlaşılacağı üzere Osman meselelere İslam gözüyle bakamıyor; İslam’ın ruhunu hissetmiyordu.”
Sitede Seyyid Kutub’un İslam tarihiyle ilgili bazı görüşleri de Ali b. Yahya el-Haddadi’nin aynı eseriyle yeriliyor. Haddadi, kitabının bir diğer bölümünde şunları söylüyor:
“Seyyid Kutub, Osman’ın hilafeti hakkında –ki o raşid halifedir- diyor ki:
‘Biz Ali’nin (r.a.) hilafetinin kendisinden önceki Ebu Bekir ve Ömer’in hilafetinin doğal devamı olduğuna meylediyoruz. Osman’ın dönemi ise aradaki bir fasılaydı.’ (Toplumsal Adalet, s.206, 5. baskı)
Nitekim Kutup’un bu ifadesi değişmiş yahut ifadeleri onun adına ‘Mervan’ın hâkim olduğu Osman dönemi’ şeklinde değiştirilmiştir. Ancak her halükarda Seyyid Kutub kitabının iki baskısında da Osman’ın hatasının sonuçlarını bağışlamamıştır. Bu ise Şii ve Rafizi nefesidir.” (s. 23)
Ali b. Yahya el-Haddadi, aynı eserin bir diğer bölümünde şunları söylüyor:
“Seyyid Kutup, Osman’a çatmakla yetinmemiş; Muaviye’ye ve Amr b. As’a –Allah onlardan razı olsun- da çatmıştır:
‘Muaviye ve arkadaşı (Amr b. As) yalan, hile, aldatma, nifak, rüşvetle adam satın alma gibi yollara başvuruyor; Ali ise bu tür aşağılık yollara sapmıyordu.’ (Kitaplar ve Şahıslar, s.206)
Görüldüğü üzere Kutup, en çirkin altı sıfatla sahabenin önde gelenlerinden ikisini zikrediyor. Oysa Kutup bu sıfatlara daha layıktır ve o bu sıfatların ehlidir.” (s.24)
El-Haddadi şöyle devam ediyor:
“Seyyid Kutup, Ebu Sufyan hakkında da şunları söylemiştir:
‘Onun İslam’ı dil ve ağızladır. Kalp ve vicdan ile değildir. İslam o adamın kalbine nüfuz etmemiştir.’ (Muslimun Dergisi, 4. sayısı)
Bu ifadelerden Kutup’un Şii ve Rafizi düşünceden ashap konusunda ne kadar etkilendiği ortaya çıkmaktadır.” (s.24)