Şiddet işgalcilerin işine yarıyor

img
Şiddet işgalcilerin işine yarıyor YDH

YDH- Irak’ta yayımlanan el-Beyyinetu’l- Cedide gazetesi yazarı Salih Saidi, ABD ile anlaşmaya direniş gerekçesiyle karşı çıkan siyasi çevreleri eleştiren bu yazısında direniş adı altında yürütülen şiddet eylemlerinin işgalcilerin işine yaradığı tezini savunuyor.




YDH- Irak’ta yayımlanan el-Beyyinetu’l- Cedide gazetesi yazarı Salih Saidi, ABD ile anlaşmaya direniş gerekçesiyle karşı çıkan siyasi çevreleri eleştiren bu yazısında direniş adı altında yürütülen şiddet eylemlerinin işgalcilerin işine yaradığı tezini savunuyor.  

 

 

Bunu bilerek mi yoksa bilmeyerek mi yapıyorlar bilinmez; ama siyasi hayatın içerisinde faal olarak yer alan milletvekillerinden direniş sözünü sürekli olarak duymaktayız.

 

 

Hatta yapılan anlaşmaya giden yolda direnişin rolü olduğu ve direnişin faydalı yönlerinin olduğu söyleniyor. Bütün bu patlamalar, havaya uçurmalar, sabotajlar, yok etmeler, cinayetler, gasplar, adam kaçırmalar ve Iraklıların duçar olduğu türlü belalar bir tarafa bırakılarak, siyasi hayatın içerisindeki bazı milletvekilleri hala direnişten bahsedebiliyorlar.

 

 

Şimdi bu direniş kime karşı diye soracak olursak, muhtemelen işgalcilere ve onların iş birlikçilerine karşı diyecekler; ama bu işbirliğinin ne demek olduğunu tanımlamak gerekmez mi?

 

 

Mesela Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı; petrolü, çıkarıp işgalcilere satan Petrol Bakanlığı, sayesinde dışarıdan yitecek ithal ettiğimiz Ticaret Bakanlığı, Enformasyon Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bütün bu bakanlıklar işgal kuvvetleri ile işbirliği halinde.

 

 

Hatta bu mantıktan hareketle yasama meclisi de işgalcilerle iş birliği halinde; çünkü millet meclisinde alınan kararlar işgalcilerin çatısı altında ve işgalin amaçladığı siyasi hedeflere hizmet eder şekilde alınmakta.

 

 

Bu nedenle bütün bu bakanlıklardan, hükümetten hatta yasama meclisi ve parlamentodan da kurtulmak gerekmekte. Diğer yandan yargıya gelecek olursak onlar da işbirlikçi; zira direnişçilerin yakalanmasını ve hapsedilmesini yasalaştırmış vaziyette.

 

 

Yani millet meclisinden bakanlıklara bütün yönetici ve çalışanları işgalcilerle iş birliği yapmaktalar. Hatta bu mantıktan hareket edecek olursak aşiret liderlerin din âlimlerine ve mütefekkirlere ve işçilerden ev hanımlarına kadar direnişçi denilenlerin tarafını tutmayan herkesin işgalcilerle iş birliğini yaptığını söyleyebiliriz.

 

 

Şimdi bu durumda direnişçiler kim diye soracak olursak, muhtemelen “bu ülkeden olmayan birileri” şeklinde cevap vermek mantıksız olmaz. Ya da bu adamlar kelimenin tam anlamıyla ''münafık'' tanımın içerisinde değerlendirilebilirler.

 

 

Yani hem siyasi faaliyetlerin içerisinde bulunan hem de direniş fikrini benimseyenleri daha başka nasıl niteleyebiliriz?

 

 

Şimdi eğer işgalcilerle iş birliği her yanı bu kadar kaplamış değil derlerse, şöyle dönüp Irak'a bakarsanız durumun böyle olmadığını görürsünüz. Çünkü yapılan saldırılar artık insanları hedef almaktan öteye geçerek elektrik santrallerinden, petrol santrallerine, zirai ürünlerden köprülere, fikir ve düşünce merkezlerinden kütüphanelere kadar her yeri hedef alır hale geldi. Caddelerde yaşana facia ise kimsenin inkâr edemeyeceği aşikâr bir boyutta.

 

 

Asıl konuya dönecek olursak, bütün bu olayları gören ve siyasi faaliyetlerin içerisinde olan birisi nasıl direnişten bahsedebilir. Bir de bu adamlar direnişten söz açıldığında damarları gözlerinden çıkacak şekilde hiddetlenip bağırıyor ve “direniş bütün bunlardan uzaktır” diyorlar.

 

 

Hâlbuki bu direniş tahripkâr eylemler yaparak Irak dışındaki kanallardan, Irak'taki Amerikan işgaline ek bir işgalci güç olarak niteledikleri ülkelere mesaj yollamak için bir yöntem dahi seçmiş değil mi?

 

 

Şimdi yabancı ülkelerin askerleri ile bağlantılı olarak bu sabotaj eylemlerini yapan adamlara direnişçi diyenlere soralım: Bu adamlar; kime karşı, kimin için, hangi kuvvetle direniyorlar?

 

 

Eğer Irak ordusu ve polisi işgalcilerle iş birliği halinde ise onların katli caiz ve gereklidir tabi bununla birlikte işgal kuvvetleri ile de savaşmaları gerekecek; ama soralım bunu hangi kuvvetle yapacaklar.

 

 

Şimdi böyle bir kuvvet var mı? Eğer varsa bu kuvvetin çevre ülkelerden biri ile bağlantılı olması gerekmekte. (Tabi bu direniş Allah'ın gönderdiği bir elçi tarafından yönetiliyor ve görünmez askerlerle destekleniyorsa tamam.)

 

 

Yani demek ki bu direniş bir dış ülke ile bağlantılı ve dışarıdan askerleri var. Bu ise işgal anlamına geliyor. Fakat maalesef direniş fikrini kabullenen bu milletvekilleri akli ve mantıki yöntemle düşünmeyi reddediyorlar ve direnişin sadece işgalcilere karşı olduğu ve Amerika’ya baskı yaptığı ve işgal kuvvetlerinin çekilmesini hızlandırdığı yönündeki söylenmelerini değiştirmek istemiyorlar.

 

 

Ancak ben bunu söyleyenlere kesin olarak inandığım bir şeyi söylemek istiyorum. Eğer bu direniş denen şey olmasa idi işgalciler iki sene önce çekilmiş olurdu. Yani bunlar üç dört bin Amerikan askerinin öldürülmesinin bu adamlara etki edeceğini mi zannediyorlar? Ayrıca bu süre zarfında ölen yüz binlerce Iraklıyı da unutmamak lazım.

 

 

Yani o ölen askerle bütün bu yıkımın, zararın, toplumsal yapının yerle bir olmasının iktisadi ve mimari yapının yerle bir edilmesinin ne kıymeti var. Ya da mukaddes mekânların tahrip edilmesinin ve camilerin havaya uçurulmasının yanında ne önemi var?

 

 

150 bin Amerikan askeri ile daha ne kadar birlikte yaşamak zorunda kalacağız, daha ne kadar kurban vereceğiz. Eğer 4 bin Amerikan askeri için yüz binlerce Iraklıyı kurban vermişsek geri kalanları için ne kadarını kurban vereceğiz?

 

 

Bu dört sen boyunca hala anlamadılar mı Irak'ta direniş arttıkça Amerikan askerlerinin sayısı artıyor. Ya da şiddet olaylarının azaldığı yerlerde çok uluslu güçler çekiliyor. Acaba bunun farkında değiller mi? Bu, şiddet bittiğinde işgal kuvvetlerinin ya da çok uluslu güçlerin çekileceğinin kanıtı değil mi?

 

 

Ya da bu direniş, ortaya koyduğu hedefiyle birlikte yalancı ve bunların hedef aldığı işgal kuvvetleri ise bunların varlığını sürdürmek için yarattığı kurgusal bir uydurmacadır. Eğer bunlar gerçekten işgal kuvvetleri ile savaşacak olsalardı yukarda saydığımız bütün birimlerle savaşır ve direnişten söz edenler bu birimlerin hiç birinin içinde yer almazlardı.

 

 

Eğer işgal yoksa direniş de yok, direniş yoksa ağızlarını şişirerek konuşan siyasiler de yok, dışarıdan alınan milyonlarca dolar da yok demektir. Yani bu direniş birilerinin elinde joker olmuş bununla oyun kuruyorlar.

 

 

El-Beyyinetu’l- Cedide gazetesinden çeviren: Emrah Kekili