Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi’nden Dari’ye cevap

img
Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi’nden Dari’ye cevap YDH

SAAF-Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ve İslam Dünyası




SAAF-Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ve İslam Dünyası STK'lar Birliği'nin düzenlediği ''Müslüman Âlimler Birliği 2. Genel Kurul Toplantısı''nda bir konuşma Yapan Irak Müslüman Âlimler Birliği Lideri Haris ed-Dari’nin daha sonra yaptığı açıklamalarına cevap verdi.

 

Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

 

Bugün (11.07.2006) Haris Dari’nin, Katar’dan yayın yapan el-Cezire kanalında Irak’taki mezhepçi fitne konusunda yaptığı açıklamaları duyduğumuz zaman şaşırmadık. Onun bu açıklaması da bu fitneyi körükleyen eski açıklamalarından farksızdı. Ancak Dari, bu sefer Irak’taki saygın isimleri, Sünnilerin öldürülmesini desteklemekle suçladı; ancak bu ucuz ve batıl iddiasını herhangi bir kanıt öne sürmeksizin gündeme getirince liyakat, edep ve siyasi teamül sınırlarını aştı.

 

Diktatör Saddam’ın ve mücrim rejiminin yıkılmasından sonra geçtiğimiz üç sene boyunca kızgınlığımızı yutuyor; çeşitli çevrelerden yöneltilen yalan, iftira ve batıl sözlere tahammül gösteriyorduk. Dari, bu çerçevede bize saldıranlar arasında yer alıyordu. Biz ise “Ve onlar ki, yalana şahitlik etmezler; anlamsız, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar içinde geçip giderler.” (Furkan, 72) ayeti doğrultusunda hareket ediyor; bu tavrımızın boş sözler söyleyenleri doğruya ve Hakka yönelteceğine inanıyor; Irak ve Iraklıların birliği için birçok kurban vermeyi yeğliyorduk.

 

Bugün bazı insanların hala yanlışta ve düşmanlıkta ısrar ettiklerini, Irak halkının çoğunluğunu temsil eden Iraklı ulusal bir gruba, aynı zamanda İngiliz işgaline karşı verdiği cihaddan bugüne kadar, kurbanlar veren ve ulusal duruşu dolayısıyla Irak halkı tarafından saygıyla anılan sembolleşmiş şahsiyetlere karşı kışkırtmalarda bulunduğunu görüyoruz.

 

Dari’nin Hüccetul İslam Seyyid Abdulaziz el-Hekim’e yönelik “Irak’taki Sünnilerin öldürülmesinin ardında durduğu” suçlaması, trajikomik iddialardan biridir. Seyyid el-Hekim, kardeşi Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed Bakır el-Hekim’in hedef seçildiği terör eylemindeki ilk kurbanlardan biriydi. Bir başka olayda da arabası doğrudan patlayıcıyla dolu arabanın hedefi olmuştu. Buna rağmen tüm bu terör eylemlerine karşı vatanın birlikteliğine vurgu yaptı; bu noktada ısrar etti ve mezhepçilik fitnesine karşı herkesi uyardı.

 

Dari’nin, Sünni kardeşlerimizden öldürülenlerle ilgili öne sürdüğü rakamlar, hiçbir belgeye dayanmadığı gibi kabul edilebilir hiçbir resmi veriye de dayanmamaktadır. Bu şahıs, artık herkes tarafından bilinen niyeti doğrultusunda birilerini belli bir kesime karşı kışkırtmaya çalışmaktadır. Nitekim Irak’ta öldürülenlerin yüzde 70’inin Şiiler olduğu bilinmektedir.

 

Bugün Iraklılarla savaşanlar artık bellidir. Kamuoyu artık bu noktada bir kanıta ihtiyaç bile duymamaktadır. Irak’ta Şiilere yönelik bombalamalar, patlayıcı dolu araçlar, kimliğinden dolayı Irak’ın çeşitli yerlerinde birilerinin öldürülmesi gibi olaylar aralıksız sürmektedir.

 

Öldürülen Zarkavi, açıkça teröre kışkırtan sözleri ve mesajları ile Irak’taki Şiilerin, Kürtlerin ve Sünnilerin katledilmesine yönelik çağrılar yapıyordu. O bu çağrılarıyla Sünnileri savunma iddiasıyla terör eylemleri organize eden toplulukların bulunduğuna dair öne sürülen iddiaları geçersiz kıldı. Buna rağmen Dari, son ana kadar Zarkavi’yi kınamaktan ya da onun aleyhine açıklama yapmaktan uzak durdu. Oysa Zarkavi milyonlarca Iraklı Şii, Kürd ve –Zerkavi’nin ifadesiyle- mürtet Sünnilerin ölüm fermanını vermekten geri durmamış ve mezhep çatışması çıkarmaya yönelik olan bu fermanını bizzat uygulamaya koymuştu.

 

Bu adamın (Dari) seçtiği metot ve üslup, terörü destekleyen metot ve üsluptur. Iraklı Şiilere yönelik düzenlenen terör eylemlerini destekleyen, onaylayan ilginç bir metottur. Dini ve Sünnileri koruma iddiasında olan bu adam, milyonların ölüm fermanını veren birini kınamaktan ısrarla çekiniyordu.

 

Dari dün de Irak halkının her kesiminin görüşünü yakınlaştırıcı nitelikteki Milli Mutabakata yönelik herhangi bir projeyi sabote etmeye kararlıydı, bugün de kararlıdır! Onun Milli Birlik çağrılarının tümüne yönelik olumsuz tavrı herkes tarafından bilinmektedir. Bunların sonuncusu da örümceğin evinden daha zayıf gerekçelerle Milli Barış Projesini reddetmesidir. Zira onun gerekçeleri hiçbir milli hisse dayanamamakta; sadece kör mezhepçi hislerine dayanmaktadır.

 

Geçtiğimiz süre içerisinde gerçekleştirilen terör eylemlerini hızlı bir okumaya tabi tuttuğumuzda bu eylemlerin Irak halkını ve Şiilerin toplandığı merkezleri hedef aldığını açıkça görebiliriz. Dari ve emsali dostlarının “şanlı direniş” dediği eylemlerin hedefi daima bu Şii yerleşim birimleri, ibadetgâhları, mescitleri ve Hüseyniyeleri olmuştur. Sonunda bu “direniş”in milli olarak asla meşru olmadığı; yalnızca Saddam’ın diktatör rejiminin yıkılmasından, şimdiye dek süren eylemlerin kör mezhepçi duruşa göre meşru olduğu ortaya çıktı!

 

İşin garibi kurban edilen kimselerin itham edilen konumda olmasıdır. Bu, şeytanî bir hileye dayalıdır. “Bana vurdu, ağladı; hızlı davrandı, şikâyette bulundu” (Yavuz hırsın ev sahibini bastırır)

 

Her gün öldürüldüğümüz, iğrenç mezhepçi çatışma nedeniyle toplu kıyımlara uğradığımız gözü gören basiret sahibi herkes tarafından bilinmektedir. Dari’nin kullandığı dil, devrik Saddam’ın kullandığı dilin aynısıdır. Bu kışkırtıcı, düşmanca, yabancıları Iraklılara düşman etmeye, katletmeye, ikinci planda tutmaya ve tarihin dışına itmeye davet eden bir dildir.

 

Haris Dari, kullandığı iftira ve ithamlarla dolu Iraklılar aleyhine kışkırtıcı dilin, ateşi körüklemekten başka bir şeye yaramayacağını bilmesi gerekirdi.

 

O nerede; tüm yaralarına, uğradığı musibetlere rağmen Milli Birliğe, safların birleştirilmesine, mezhepçi fitneden uzak durmaya davet eden Seyyid Abdulaziz el-Hekim nerede?! Nitekim el-Hekim Şiileri savunduğu gibi Sünnileri de savunmuştur. O ailesinden yetmişten fazla ferdin katledildiği el-Hekim değil midir?! Nitekim bunların birçoğu âlim, salih, fakih, müçtehit ve hür mücahitlerdi.

 

O nerede, Irak için açıkça kurbanlar veren alim ve mücahit bir ailenin neferi Seyyid Mukteda Sadr nerede?!

 

Biz Haris Dari’ye oynadığı tehlikeli oyunu sürdürmekten el çekmesini tavsiye ediyoruz. Bu oyun Iraklıların ruhlarıyla alay etmektedir. Onu hakka ve doğru yola davet ediyor. Iraklıların ruhları konusunda Allah’ı hatırlatırız.

 

Son olarak Şii’siyle Sünni’siyle, her eğilimden Iraklı kardeşlerimizi bu tür mezhepçi çağrılara karşı uyarıyor; fitne tohumu ekmek isteyenlere karşı güçlü ve zekice bir duruş izlemeye çağırıyoruz.

 

Biz hukukun hâkim olmasına, hükümetin hukuku uygulamaya muktedir olmasına dair ısrarlı olduğumuzu vurguluyoruz. Zira biz kaosu reddediyor, kaos halinde hakkın ve nefislerin kurban olduğunu söylüyoruz.

 

“Köpüğe gelince; o atılır gider. İnsanlara faydası olan ise yeryüzünde kalır.” (Ra’d, 17)

 

Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi

 

Bağdat / 11.07.2006

 

İstanbul’da düzenlenen Müslüman Alimler Birliği toplantısına katılan Müslüman Bilginler Heyeti Başkanı Haris ed-Dari bir açıklama yaparak, Irak’ta şimdiye kadar 200 bin Sünni Arap’ın öldürüldüğünü ve Irak’taki mezhep çatışmasını durdurmanın İran’ın elinde olduğunu ifade etmişti.