• 02/09/10 - 01:00
  • Yazar: El Kudsu'l- Arabi
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- Londra’da yayımlanan el-Kudsu’l Arabi gazetesi, gazetenin kendi görüşü olarak yayımladığı aşağıdaki yazıda Suudi Prensi Turki el-Faysal’la İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un tokalaşmasıyla başlayan Suudi-İsrail yakınlaşmasının İran’a yönelik bir ittifakın başlangıcı olduğunu savunuyor.




    YDH- Londra’da yayımlanan el-Kudsu’l Arabi gazetesi, gazetenin kendi görüşü olarak yayımladığı aşağıdaki yazıda Suudi Prensi Turki el-Faysal’la İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un tokalaşmasıyla başlayan Suudi-İsrail yakınlaşmasının İran’a yönelik bir ittifakın başlangıcı olduğunu savunuyor.

     

    Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen Güvenlik Konferansı sırasında, Suudi Arabistan’ın eski Amerika eski Büyükelçisi ve Suudi İstihbarat Şefi Prens Türki el-Faysal ile İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un sürpriz tokalaşması daha önce görülmemiş bir tartışmanın fitilini ateşledi.

     

    Özellikle Suudi prensin, Suudi Arabistan’ın bu hareketini, ’’Bu tokalaşma İsrail’in ile ilişkilerin normalleşmesi ve geliştirilmesi anlamına gelmemektedir, sadece ortadaki yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmayı hedeflemektedir” şeklinde gerekçelendirmeye çalışması tartışmayı daha da alevlendirdi.

     

    Prens Türki el-Faysal bu tokalaşmanın şartlarını izah etmeye çalışırken, “Zaten İsrailli yetkililerle bir araya gelmeyi planlıyorduk. Bu tokalaşma öyle bir tesadüf sonucu meydana gelmiş değildir, bir plan ve proje çalışmasının ardından imzalanmıştır. Biz bu tokalaşma ile İsrail hükümeti ve Suudi Arabistan yönetimi arasındaki buzları eritmeyi amaçlıyoruz” şeklinde ifadeler kullandı.

     

    Hikâye kurumun, bir zirvede iki oturum gerçekleştirmek istemesi ile başladı. Bu oturumlardan ilkine Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Prens el-Faysal, Mısır Dışişleri Sözcüsü Hüsam Zeki katılacak, ikincisine ise İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon, Amerikalı İsrail yanlısı Senatör Joseph Liberman da katılacaktı.

     

    Ayalon bu ikinci oturumun Suudi Prens el-Faysal’ın talebi ile gerçekleştirildiği düşünüyordu.  Bunun yanında Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu İsrailli bir yetkili ile aynı masada olmak istemiyordu. Zaten alınan bilgiler de bu verileri doğrulamakta idi.

     

    Öyle ki Suudi Arabistan güya bölgede barışa karşı değilmiş de İsrail’in yerleşim birimleri kurmaya devam etmesine karşı imiş. Hal böyle olunca İsrail’de Suudi Arabistan ile anlaşma imzalama yoluna girdi.

     

    Gelen bilgilere göre ikinci oturumda Emir Türki el-Faysal ve Ayalon fikir alış verişinde bulunarak, bir anlaşmaya vardılar.

     

    Ancak bu ikinci oturuma Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katılmadı; çünkü Ayalon Türkiye’nin İsrail büyük elçisine Tel Aviv’de diplomasi dilinde büyük hakaret anlamına gelecek bir hakarette bulunmuştu.

     

    Bunun nedeni ise Ayalon’un Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Gazze katliamı hakkında söylediği sözlerin intikamına almak istemesiydi.

     

    Prens Türki el-Faysal, İsrailli yetkilinin oturum sırasında Suudi Arabistan’a ettiği hakaret için kendisinden özür dilediğini söyledi. Zira Ayalon, Suudi Arabistan’ın Ramallah’taki Filistin Özerk Yönetimi’ne bir kuruş dahi vermediğini söylemişti. Ancak daha sonra İsrail yetkilileri görüşme sırasında böyle bir özrün vaki olmadığını ilan etti.

     

    Suudi prensin kendisini ve ülkesini böyle komik ve utanç verici durumlara düşürmesi anlaşılır cinsten değil. Öncelikle Mescidu’l- Aksa’yı işgal eden, Gazze’de insanlık suçu işlediği raporlar ile sabit olan, bir hükümeti bile temsil etmeyen, sadece Arapları ve Müslümanları hor hakir gören aşırı sağ İsrail hükümetini temsil eden bir adamla neden anlaşma imzalıyor.

     

    Bu adamın temsil ettiği hükümet daha iki gün önce Suriye’yi yerle bir etmekle ve yönetimini değiştirmekle tehdit etti.

     

    Anlaşılan o ki Prens Faysal ülkesinin tedricen değiştirdiği siyasetinin temsilcililiğini yapıyor, yani Suudi Arabistan yavaş yavaş İsrail ile diplomatik ilişkileri geliştirme peşinde.

     

    Öyle ki Prens Türki el-Faysal uluslar arası toplantılarda İsrailliler ile görüşme konusunda oldukça uzmanlaştı. Bu türden işleri Kahire, Londra ve Münih ve diğer Avrupa şehirlerinde çokça gerçekleştirdi.

     

    Şimdi bazıları Prens Faysal’ın resmi görev ifa etmediğini söyleyebilir; ancak Türki el-Faysal Suudi ailesinin önemli bireylerinden birisi ve Kral Abdullah bin Abdulaziz’in en yakın danışmanlarından biri olarak kabul ediliyor, bir çok defa da kral tarafından önemli görevler ile görevlendirildi.

     

    Dinler arası diyalog görüşmeleri başladığı günden bu yana bu türden görüşmeler tevatür haline dönüştü.

     

    Bu toplantılarda Şimon Perez, Tizpi Livni, İsrail Dışişleri Bakanı ve bunların yanında hahamlar topluğu çokça boy göstermekte.

     

    Bu cümleden toplantıların en sonuncusu New York’ta gerçekleştirildi ki o toplantılarda Ezher Şeyhi ile İsrail Cumhurbaşkanının tokalaşması halen hafızalardan silinmedi.

     

    Şimdi bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde İran karşısında Arap-İsrail paktı iddiaları sağlam bir zemin buluyor gibi.

     

    Yani bu çerçevede düşününce; Araplar ve İsrail, İran’ı iktisadi anlamda boğmaya yönelik iktisadi ambargo, ya da İran’ın nükleer ve diğer alanlarda alt yapısını yıkmaya yönelik bir saldırıda iş birliği içinde mi sorusuna, insanın evet diyesi geliyor.

     

     Çeviren: Emrah Kekilli

    http://www.alquds.co.uk/qra/index.asp?fname=today7qpt99.htm&storytitle=ffالمصافحة السعودية ـ الاسرائيليةfff&storytitleb=رأي القدس&storytitlec=