YDH- İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi yazarı Ari Shavit, “Zaman Meselesi” adlı yazısında Lübnan ve Gazze savaşlarının Hizbullah’la Hamas’ı güçlendirdiğini belirterek İsrail’in Lübnan sınırından önemli bir tehlikeyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor.
YDH- İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi yazarı Ari Shavit, “Zaman Meselesi” adlı yazısında Lübnan ve Gazze savaşlarının Hizbullah’la Hamas’ı güçlendirdiğini belirterek İsrail’in Lübnan sınırından önemli bir tehlikeyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor.
Ülkede dün çalan sirenler gerçek bir aciliyet arz etmiyordu. Memleketin ortasına füze falan düşmüyordu, Tel Aviv’in merkezinde gökdelenler de yıkılmıyordu.
Kiryat Ş,mona savunma yerleşkesi zarar görmemişti, İsrail Hava Kuvvetleri felce uğramamıştı, ordunun acil durum cephaneliği patlatılmamıştı ve hiçbir enerji santrali yok olmamıştı.
Yer altı otoparkları sığınak arayan insan ordularıyla dolup taşmamıştı, yollar şehirlerden kaçan yüz binlerce şehirliyle bloke olmamıştı. Ve Ben Guryon Uluslar arası Hava Limanı’nda ülkelerinden kaçan korku dolu İsraillilerle kaynamıyordu.
Fakat yine de kendimizi kandırmayalım: Uluslararası güvenliğin durumu pek parlak değil. 2000’de Lübnan’dan tek taraflı çekilme kararı sağ olsun, İsrail şu anda kuzeyden gelen önemli bir tehlikeyle karşı karşıya.
2005’te Gazze Şeridi’nden tek taraflı çekilme yüzünden, güneyde de bir roket ateşi tehlikesi söz konusu. Lübnan’daki Olmert savaşı bir yıl sonra Hizbullah’ı tahmin edilemez şekilde güçlendirdi, 2008-9 arası Gazze’deki Olmert Savaşı da İsrail’in güvenilirliğinin ciddi şekilde zedelenmesine yol açtı.
Bu dört talihsiz olayın ve tabii ki roket gibi silahların gelişmesinin sonucu olarak da, İsrail 2010’da 2000’de olduğundan çok daha ciddi bir tehdit altında.
Gelecek tehditlere karşı ciddi bir savunma ortaya koyma gücü şu anda çok sınırlı. Sessizlik aldatıcıdır ve buz incedir; ne zaman ve nerede kırılacağını tahmin etmenin de bir yolu yoktur.
İşgal tehdidi de roket saldırısı tehdidinden daha az denilemez. Yerleşimciler sınırlarını genişletmeye devam ediyor ve bölgelerin organizasyonu giderek daha fazla karmaşıklaşıyor.
Filistinliler iki devlet çözümünden yavaş yavaş uzaklaşıyor ve bu çözümün uygulanabilirliği gittikçe zorlaşıyor. Uluslar arası camia bu devletlerden birine karşı gittikçe artan şiddette sabırsızlık gösteriyor. İşgal durumu yüzünden, Yahudi devletinin nüfus meselesi kabul edilemezlik arz ediyor ve devletin etik duruşu ise içler acısı. İşgal yüzünden, siyasi tehdit de büyüyor. Zaman İsrail devletinin aleyhine işliyor.
Bunlara rağmen, sağ hiç de böyle düşünmüyor. Sağ hala etrafa bir ya da iki şey haricinde, her şeyin gayet yolunda olduğunu bağırıyor.
Bir kere, Başbakan Benyamin Netanyahu ABD Başkanı Obama’ya bir dur diyebildi. Bir kere, İsrail’in İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı üyeliği kabul edildi. Ekonomi gelişmekte, yaz gelmekte ve hayat güzel.
1990’larda Rusya’dan göç etmenin ve takip eden 10 yılda da gelişmiş teknolojinin bizi kurtardığı gibi, gelecek on yılda da keşfedilen ve keşfedilecek doğal gaz sahaları bizi kurtaracak. İsrail dayanıklılığını yine kanıtlayacak.
Bizim tamamen olanaksız koşullarda bile mükemmel yaşayabileceğimiz çok yakında anlaşılacak. Meraklanacak, telaşa düşecek hiçbir şey yok. Eğer biz pes etmezsek, Ebu Mazen yılacak. Eğer biz baş eğmezsek, Obama yok olacak. Merak etmeyin diyor sağ, İsrail’in hala zamanı var.
Buradaki asıl iddia zaman iddiası. Sağ hala İsail’in bir sürü zamanı olduğunu söylüyor; çünkü zaman İsrail’e ‘yeni meşruiyetler yaratmak’ konusunda yeterli fırsatı sağlayacaktır. Sağ İsrail’in meşru olmayan bir şeyi meşrulaştırarak kurulduğuna ve başka gayrimeşrulukları meşruluğa dönüştürerek yaşamaya devam edebileceğine inanıyor.
Fakat bu iddia yanlıştır. İsrail’in kurulabildi çünkü kurucuları bir yandan devleti meşrulaştırmaya çalışırken diğer yandan da bu yaratılan meşruluğun diplomatik anlamda tanınması için uğraşıyorlardı.
İsrail kurulabildi; çünkü kurucuları rüzgarın ne zaman Siyonizm tarafında ve ne zaman ona karşı estiğini hesaplayabildi. Fakat bunun sonucunda ortaya askeri güç ve ekonomik gelişmenin geleceği kurtarabileceği yanılgısı ortaya çıktı.
Görülebilir gerçeklik ve görülemeyen arasında çok tehlikeli bir uyumsuzluk baş gösterdi. İsrail ordusunun, Shin Bet güvenlik servisinin ve üst düzey teknolojinin göreli suskunluğu bize zehirli bir suskunluk armağan etti.
Tüm bunlar bize hayatımızın içine düştüğü durumu görmeden hayatımızdan memnun olmamızı sağladı. Tüm bunlar giderek bize doğru yaklaşan tehditleri görmememizi sağladı.
Zaman ile ilgili argüman aslında bir ölüm-kalım argümanı. Yom Kippur Savaşı’nın hemen öncesinde de sağ hala zamanımız olduğunu düşünüyordu, Filistin direnişinin hemen öncesinde de.
Bugün yine, roket saldırısı tehdidi ve işgal tehdidi ortadayken, acilken; sağ hala zamanımız olduğunu düşünüyor.
Fakat gerçekte hiç de zamanımız kalmadı. Zamanında harekete geçmezsek de, zaman bizi avlayacak. Şu anda sadece sessiz bir siren bizi gerçek bir acil duruma karşı uyarıyor.
Çeviren: Gözde Nur Donat
http://www.haaretz.com/print-edition/opinion/a-question-of-time-1.292473