• 06/09/11 - 01:00
  • Yazar: Asriran
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- İran’dan yayın yapan Asriran sitesi, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın dün düzenlediği basın toplantısında yakın çevresine yöneltilen yolsuzluk iddialarına ilişkin verdiği cevaplara ilişkin bir analize yer verdi.




    YDH- İran’dan yayın yapan Asriran sitesi, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın dün düzenlediği basın toplantısında yakın çevresine yöneltilen yolsuzluk iddialarına ilişkin verdiği cevaplara ilişkin bir analize yer verdi.

     

    Sayın Mahmud Ahmedinejad, geçtiğimiz gün düzenlediği basın toplantısında “Benim, ailemin, yakınlarımın yaptığı bir yolsuzluk ve yasadışı iş varsa soruşturulsun ve gereken yapılsın” dedi.

     

    Cumhurbaşkanının kendisinin ve yakınlarının her türlü yasadışı işinin soruşturulabilir olduğuna ilişkin açıklaması, son derece açık ve anlaşılabilir bir şey olsa da iş ciddiye bindiğinde bu açık yüreklilik birtakım şerhlere, “eğer”lere ve “ama”lara takılıyor.

     

    Örneğin bu basın toplantısında bazı muhabirler, cumhurbaşkanının etrafındakilerin birtakım büyük yolsuzluklarına ilişkin sorular sorduğunda Ahmedinejad, tüm yolsuzlukları inkar etti. Muhabirler bu yolsuzluklara ilişkin belgelerin bazı yetkililer tarafından cumhurbaşkanlığına sunulduğunu söylediklerinde ise Ahmedinejad, meselenin kıyısından kolayca dolaştı ve “belge yok” dedi.

     

    Ahmedinejad, geçen hafta da valilerle yaptığı toplantıda Rahimi [Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı] ve Meşşai [Cumhurbaşkanlığı Bürosu Başkanı] gibi yakın çevresinin temizliğinden ve takvasından bahsedip onları savunarak “Onların tek bir sayfa yolsuzluk belgesi olsaydı bunu borazanlarla ve kornalarla ilan ederlerdi. Yayımlanan son belgeler de belge uydurma çabasından ibarettir” dedi.

     

    Böylece, “elimizde belgeler mevcuttur” cümlesiyle meşhur olan cumhurbaşkanı, ilk kez belgenin mevcut olmadığını söylemiş oldu. Bu şekilde ilk cümlesiyle muhaliflerini suçlayıp töhmet altında bırakırken, ikinci cümlesiyle çevresindeki yetkililere bir himaye şemsiyesi oluşturuyor ve onları temize çıkarıyor. Halbuki bu basın toplantısında “kimin yolsuzluk yaptığını, kimin yapmadığını belirleyecek olan yargıdır, biz değil” demişti.

     

    Bu noktada şu birkaç hususa değinmek gerekiyor.

     

    1- Biz de Sayın Ahmedinejad’ın dediği gibi cumhurbaşkanının yakın çevresinin temiz, dürüst ve takvalı olduğunu umuyoruz. Çünkü ülkenin üst düzey yetkililerinin herhangi bir suçunun veya yolsuzluğunun ispat edilmesi, ulusal bir utanca ve üzüntüye sebep olur. Ancak suç işlemiş veya yolsuzluk yapmış üst düzey devlet yetkilileri eğer cezalandırılamıyorsa, hatta daha da kötüsü eğer korunuyorsa bu utanç ve üzüntü öncekinden daha büyük olur.

     

    2- Sayın Ahmedinejad, siyasi muhalifleriyle ilgili olarak her zaman sunmadığı halde “mevcuttur” dediği belgelere işaret edegeldi. Onun mevcut olduğunu söylediği belgeleri sunmaması, belki bazı yasal, şer’i veya ahlaki gerekçelerle izah edilebilir. Ancak o, sunmadığı belgeleri siyasi muhaliflerine karşı “mevcut belge” olarak kabul ediyor; ama kendi yakın çevresi ve muavinleri söz konusu olduğunda “eğer bunlar hakkında belge olsaydı borazanlarla ve kornalarla bunu ilan ederlerdi” diyor. Bu belgeler borazanlarla ve kornalarla ilan edildiğinde ise bu defa “bütün bunlar belge uydurmadan ibarettir” diye konuşuyor.

     

    Bir başka ifadeyle bu söyleme göre muhalifler aleyhinde açıklanmamış olan belgeler “mevcuttur” ama, Ahmedinejad’ın çevresindekilerle ilgili açıklanan belgeler “mevcut değildir” veya “uydurmadan ibarettir.”

     

    Bu durumda Sayın Cumhurbaşkanına şunu sormak lazım: Örneğin basında yer alan “Kiş adası salonları” dosyası, bunun neticesinde beytülmalden 5 milyarlık çek alan Pante Afuyuzi’nin yurt dışına kaçması ve her bir sayfasını teker teker imzalamış olan Sayın Bekai’nin bu dosyadaki rolü, sadece bir rüyadan ve hayalden mi ibarettir?

     

    Acaba bütün basın bu konuda ansızın bir rüya gördü ve yalan mı söyledi? Bu konuda yolsuzluk olduğunu belirten ve dosyayı yargıya gönderen Sayıştay yalan mı söyledi? Bu konuda açıklamalarda bulunan milletvekilleri yalan mı söyledi? Bu konuda ifşaatlarda bulunan Kiş adasındaki serbest bölgenin eski yetkilileri yalan mı söyledi?  Acaba bunların hepsi yalan söyledi de sadece Sayın Bekai ile Bayan Pante A Fuyuzi mi doğru söyledi ve bu arada zavallı milletin beytülmalinden 5 milyar uçup gitti.

     

    Büyük kamu şirketlerine sahip olmak için bazı borsa işlemlerinde nüfuz kullanılması, kurulan “yandaş” özel bankalara sağlanan büyük rantlar, bankalara büyük borçları olanların tutuklanması, sigortadaki milyarlık suiistimallere ilişkin binlerce sayfalık dosya bir rüya ve hayalden mi ibarettir? Bunların fiziki varlığı yok mudur? Belki de bütün bu yolsuzluklar, Amerika’nın ve İsrail’in işidir ve dostlar burada kurban rolü oynamaktadır!

     

    İnşaallah bütün bu isnatlar, cumhurbaşkanının çevresindekilerden uzaktır. Ancak böylesine ağır suçlamalar söz konusu iken cumhurbaşkanından her şeyi inkar edip herkesi yalancılıkla suçlamak yerine çevresindekiler için yargı yolunu açması beklenir. Ta ki böylece ortada bir suç varsa bunun utanç lekesi hükümete bulaşmasın, eğer masumlarsa suçsuzlukları tarafsız ve adil bir mahkemede ispat edilsin ve hükümet de spekülasyondan uzak bir şekilde işlerine devam etsin. Şu an cumhurbaşkanının suçlanmakta olan yakın çevresini kayıtsız şartsız koruması, yalnızca havanın daha da kirlenmesine sebep oluyor.

     

    Ahmedinejad, 2009 seçimlerinde büyük bir söz söylemişti: “yalancı haindir, hain de korkak” şimdi bu cümleyi esas alarak yalan söylemeyen ve milletin kendilerine emanet ettiği kamu mallarına ihanet etmeyen cumhurbaşkanının yakınlarının, mahkemeden korkmaması gerekiyor. Hesap temizse korku niye?

     

    Çeviren: Alptekin Dursunoğlu