YDH- Londra’da yayımlanan el-Arab gazetesi yazarı Ömer Abdulhadi, “Suriye’de yaşananlar bir intifada değil” başlıklı yazısında Tunus ve Mısır devrimleriyle Arap ülkelerinde yarattığı değişimin Suriye’yi etkilediğini; ancak Suriye’de yaşananların Tunus ve Mısır’dan çok farklı olduğu değerlendirmesini yapıyor.
YDH- Londra’da yayımlanan el-Arab gazetesi yazarı Ömer Abdulhadi, “Suriye’de yaşananlar bir intifada değil” başlıklı yazısında Tunus ve Mısır devrimleriyle Arap ülkelerinde yarattığı değişimin Suriye’yi etkilediğini; ancak Suriye’de yaşananların Tunus ve Mısır’dan çok farklı olduğu değerlendirmesini yapıyor.
“Mısır ve Tunus devrimlerinden sonra Suriye’nin de bölgedeki değişim havasından etkilendiğini; ancak Suriye’deki olayların, Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Bahreyn’le kıyaslanabilecek türden olmadığını belirten Ömer Abdulhadi’nin yazısının önemli bölümlerinin çevirisini sunuyoruz.
Mısır ve Tunus devrimlerinden sonra Arap ülkelerinde farklı derecelerde bir değişim havası oluştu, Suriye de bundan masun kalmadı; ancak Suriye’deki olaylar, Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Bahreyn’le kıyaslanabilecek türden değildir. Suriye’de düzenlenen gösteriler, Der’a, Hama, Telkelah, Cisr eş-Şugur vb gibi küçük illerde veya ilçelerle sınırlı kaldı. 18 milyonluk Kahire ile 7 milyonluk Şam’ı, 6 Milyonluk İskenderiye ile 4 milyonluk Halep’i kıyaslamak mümkün değildir.
Mısır devrimi sırasında rejimi devirmek için Mısır’ın iki büyük kenti olan Kahire ve İskenderiye’de milyonluk gösterilere tanık olmuştuk. Diğer kentlerde de yüz binlerce kişinin katıldığı gösteriler yapılmıştı. Fakat Suriye’de böylesi gösteriler yapılmadı. En büyük gösteriler birkaç bin kişilik oldu ve bunlar da Ürdün, Lübnan ve Türkiye sınırı yakınlarındaki küçük kentlerde gerçekleşti.
Tunus ve Mısır’da barışçı gösteriler düzenlenmişti. Göstericilerin elinde silah bulunmuyordu. Fakat Suriye’deki göstericiler silah kullanıyor. Bunu Der’a’da, Cisr eş-Şugur’da ve İdlib’de açıkça gördük. Bu da Suriye’deki karışıklıklarda yabancı parmağının olduğunu gösteriyor.
Eğer Suriye’de tamamen bir halk intifadası olsaydı, Şam’da ve Halep’te milyonluk gösterilere tanık olmamız gerekirdi. Dolayısıyla Suriye’de yaşananlar bir halk intifadası değildir.
Arap rejimleri istibdattan uzak olmadığı gibi, Suriye de bundan müstesna değildir. Ancak Arap ülkelerinin dış politikası da Suriye’nin dış politikası gibi değildir.
Suriye; İsrail’le barış anlaşması anlaşma yapan Ürdün, Mısır ve Filistin Kurtuluş Örgütü gibi İsrail’e boyun eğerek anlaşma yapmadı, Arap ülkelerinin ve Batı’nın bu yöndeki baskılarına karşı da dik durdu ve direndi.
Suriye, 1973 yılında İsrail’le yaptığı savaşta Golan tepelerini geri almayı başaramadı; ancak o zamandan bugüne kadar böylesi bir çatışmanın yaşanmamış olması, Suriye’nin zararına oldu. Suriye, kendi toprakları içerisinde İsrail’in işlediği cinayetlere karşılık verememesinden, özellikle Deyr ez-Zor’daki nükleer tesisinin bombalanmasına, Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in üst düzey danışmanının Tartus kentinde öldürülmesine ve Lübnanlı savaşçı İmad Muğniye’nin Şam’da öldürülmesine karşı cevap vermediği için suçlanmaktadır.
Şam’ın Hizbullah’a ve Filistinli direniş örgütlerine silah yardımında bulunması ve siyasi destek vermesi, Irak’ın işgalinden sonra Amerikan baskılarına karşı teslim olmaması ve Batılı ülkelerle Arap ülkelerinin Suriye’yi İslam ümmetinin meselelerini destekleyen bir ittifak oluşturmakla suçlayarak eleştirmesi, Şam’ın lehine oldu.
Fakat içerideki durumun yönetilmesi konusundaki tutumu Suriye hükümetinin lehine değildir; Çünkü Şam yönetimi, vatandaşlarına saldırması için güvenlik görevlilerinin elini tamamen serbest bırakmıştır.
Bununla birlikte şu birkaç noktaya da işaret etmek gerekmektedir: Şam’ın ekonomik açıdan kendi kendine yeter hale gelme yönündeki çabaları ve dış borcunun bulunmaması, bu ülkenin iç politikasının lehinedir. Dünyadaki birçok ülke, Suriye’nin dış politikasına düşmandır ve Suriye’yi ABD ve İsrail’e teslim olmuş ülkeler kampına katmaya çalışmaktadır.
Bu ülkeler, Suriye’nin ekonomik alanda kendi kendine yeter halde bulunmasından, dış borcunun olmamasından ve Şam’ın Dünya Bankasına özelleştirme ve küreselleşme adı altında kendi ekonomisi üzerinde sulta kurmasına izin vermemesinden dolayı memnun değildirler.
Hatta Batılı ülkeler, bir Arap ülkesinin buğday üretimi konusunda kendi kendine yeter halde olmasından bile memnun olmamaktadır.
Suriye halkının reform talebi desteklenmeli ve bir partinin ülkenin siyasi hayatı ve halkın kaderi üzerinde sulta kurmasına izin verilmemelidir. Suriye’de yeni siyasi partiler kurulmalı, serbest parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmalı ve bu ülke bağımsız bir yargıya sahip olmalıdır; ancak Arap halkları da Arap ve İslam ümmetinin davasını desteklediği, Batı’nın, İsrail’in ve bazı Arap rejimlerinin saldırılarına karşı direndiği için Suriye hükümetini desteklemelidir.
Çeviri: YDH