İran ve Irak için Filistin meselesi sadece bölgesel bir politika meselesi değil, aynı zamanda onların geniş bölgesel ve uluslararası politikalarını etkileyen temel bir prensiptir.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın Irak ziyaretinde etkili olan açıklamalar neler olabilir? Bu, uzmanların dikkatini çeken bir sorudur.
İran Cumhurbaşkanının Irak ziyareti, İran dış politikasının genel çerçevesine uygun, önemli ve stratejik bir kararı temsil etmektedir.
Bu gezi, İran'ın bölgesel ilişkileri güçlendirmek ve komşu ülkelerle işbirliğini güçlendirmek için akıllı bir hamleyi temsil eden "İyi Komşu Politikası"na bağlılığının açık bir tezahürüdür.
Bu karar, İranlı yetkililerin siyasi farkındalığını ve bölgedeki jeopolitik dinamikleri doğru anladıklarını gösteriyor.
Bu gezi, İran Devrim Liderinin belirlediği ve tanımladığı stratejik öncelikler doğrultusunda iyi düşünülmüş ve dış politikanın iyi komşuluk, bölgesel iş birliği ve karşılıklı saygıya dayalı olarak hayata geçirilmesine dayanan ileriye doğru atılmış bir adımdır.
Yeni cumhurbaşkanının ilk ziyareti olarak Irak'ı seçti
İran, komşuluk politikasının sadece bir slogan değil, aynı zamanda bölgesel istikrarı, ekonomik büyümeyi ve güvenlik işbirliğini teşvik etmeyi amaçlayan kapsamlı bir strateji olduğunu gösteriyor.
Hiç şüphe yok ki, Siyonist rejimin Gazze soykırımındaki suçları, İran cumhurbaşkanının Irak'a yapacağı ilk resmi ziyaretin ana gündemini oluşturacaktır.
Hem İran hem de Irak, kendilerini Filistin meselesinin güçlü destekçileri olarak görüyor.
Aslında Gazze başta olmak üzere Filistin halkına yönelik hedefli ve sürekli işlenen suçlar, siyasi ve ideolojik çerçevede onlara derinden yansıyor.
İran ve Irak için Filistin meselesi sadece bölgesel bir politika meselesi değil, aynı zamanda onların geniş bölgesel ve uluslararası politikalarını etkileyen temel bir prensiptir.
Başkanın ilk yurtdışı rotası olarak Irak'ı seçmesi, özellikle Gazze krizi gibi bunalımlı zamanlarında bölgesel dayanışmanın önemini ortaya koyuyor.
Her iki ülke de Gazze'deki soykırımı, işgalci Siyonist rejimin suçlarına karşı ezilen ve direnen Filistin halkına destek verme kararlılıkları açısından önemli bir sınav olarak görüyor.
Tahran ve Bağdat'taki yetkililer, Gazze'deki Filistinlilerin elverişsiz durumunun, hem diplomatik düzeyde hem de çeşitli destek biçimleriyle acil ve sürekli eylem gerektiren acil insani ve ahlaki bir sorun olduğuna inanıyor.
Ziyaret sırasındaki üst düzey görüşmelerin Gazze'deki mevcut duruma yanıt verme çabalarını koordine etmeye odaklanması bekleniyor.
Bu, insani yardımın nasıl daha etkili bir şekilde ulaştırılacağına dair stratejiler geliştirmeyi, uluslararası alanda diplomatik baskıyı yoğunlaştırmayı ve Filistin halkına daha geniş bölgesel ve küresel desteği harekete geçirmeyi içerebilir.
İran ve Irak'ın, Filistin meselesinin her iki ülke için de bir numaralı mesele olduğu yönündeki ortak görüşü göz önüne alındığında, bu müzakerelerin, Gazze halkının korunması ve Gazze’ye yardım edilmesi konusunda somut sonuçlara yol açabilecek eylem ve işbirliklerinin güçlendirilmesine yönelik olması muhtemeldir.
Buna ek olarak, iki ülkenin Filistin direnişini desteklemede kilit oyuncular olarak rollerini güçlendirmenin yollarını düşünmesi de muhtemel.
İran özellikle tarihsel olarak Gazze'deki Filistinli gruplara çeşitli biçimlerde destek sunmuştur ve cumhurbaşkanının Iraklı yetkililerle yaptığı görüşmelerde bu kararlılığını vurgulaması muhtemeldir.
İran ve Irak'ın Filistin davasını ve Filistin halkını destekleme konusundaki işbirliği, jeopolitik, ideolojik ve insani açılardan son derece derin bir öneme sahiptir.
Kökleri ortak değerlere ve tarihi deneyimlere dayanan bu ortaklık, Ortadoğu'daki bölgesel manzaranın şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor ve adaletsizliğe karşı daha geniş bir direniş, adalet ve dayanışma vizyonunu yansıtıyor.
Bölgede etkili iki ülke olan İran ve Irak, kendilerini daima Filistin mücadelesinin savunucusu konumuna yerleştirdiler.
Filistin davasını desteklemek için onların işbirliği gereklidir. Bu işbirliği sadece siyasi bir ittifak değil, aynı zamanda ortak ideolojik inançlara ve kültürel bağlara dayanan sağlam bir taahhüttür.
İki ülke, Filistin meselesini ahlaki bir görev ve dini bir görev olarak görmekte olup, dış politikaları halkın desteklenmesi ilkesine dayanmaktadır.
Filistin meselesini ahlaki bir görev ve dini bir yükümlülük olarak gören iki ülke, dış politikalarını ezilen halkların desteklenmesi ve Siyonist rejim ve müttefiklerinin saldırılarına karşı koyma ilkeleri etrafında koordine ediyor.
İkili ilişkiler ve işbirliği alanları
Bu tür işbirliklerinin önemi birkaç temel alanda görülebilir. Birincisi, İran-Irak ortaklığı, özellikle insani durumun vahim olduğu Gazze'de Filistinlilerin desteklenmesi için önemli bir eksen sağlıyor.
Diplomatik çabalarını birleştiren İran ve Irak, Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel ve uluslararası platformlarda ve Filistin meselesinin tartışıldığı diğer forumlarda etkilerinin artmasını sağlıyor.
Bu birleşik duruş, Filistinlilerin içinde bulunduğu zor duruma daha fazla dikkat çekilmesine yardımcı oluyor ve onların davasını dışlamayı amaçlayan anlatıların dengelenmesine yardımcı oluyor.
İkincisi, İran ve Irak arasındaki işbirliği, Filistin topraklarına kaynakların ve insani yardımın seferber edilmesi açısından çok önemli.
Yıllar geçtikçe iki ülke, ihtiyaç sahibi Filistinlilere mali, lojistik ve maddi destek sağlamak için ağlar kurdu.
Gazze'ye karşı son soykırım savaşı gibi çatışmaların arttığı zamanlarda, Tahran ve Bağdat arasındaki koordineli çabalar, etkilenen nüfusa tıbbi malzeme, gıda ve temel hizmetlerin dağıtımını önemli ölçüde artırabilir.
Tahran ve Bağdat arasındaki koordinasyon, etkilenen nüfusa tıbbi malzeme, gıda ve temel hizmetlerin dağıtımını önemli ölçüde artırabilir.
Ayrıca İran ve Irak arasındaki işbirliği, bölgedeki Siyonist saldırganlığın daha da tırmanmaması için caydırıcı bir rol oynuyor.
Her iki ülke de birleşik bir cephe sunarak, İsrail rejimi ve ABD gibi diğer uluslararası aktörlere, Filistinlilerin haklarını baltalamaya yönelik herhangi bir girişimin, Ortadoğu'nun önemli stratejik bölgelerinde yer alan bir ittifakın tepkisiyle karşılaşacağı yönünde açık bir mesaj gönderiyor.
Dolayısıyla bu işbirliği, birçok Arap ülkesinin Gazze'deki zulümlere sessiz kaldığı bir dönemde İran ve Irak'ı askeri destek sağlayan güçlü müttefikler olarak gören Filistinliler için bir güvenlik katmanı daha ekliyor.
Peki bu gezinin iki ülke arasındaki farklı alanlardaki iş birliğinin güçlendirilmesi açısından sonuçları nelerdir?
Cumhurbaşkanı Mesud Pizişkiyan’ın Irak'ı ilk yurtdışı durağı haline getirme kararının, İran ile Irak arasındaki işbirliğinin geniş bir yelpazede güçlendirilmesi açısından büyük sonuçları var.
Bu gezi, ikili ilişkileri derinleştirmeyi ve siyasi, ekonomik, güvenlik, kültürel ve sosyal boyutları içeren kapsamlı bir iş birliği gündemi oluşturmayı amaçlayan stratejik bir adımdır.
Bu ziyaretin etkilerinin çeşitli alanlara yayılması, iki komşu ülke arasındaki ortaklığın güçlenmesi ve yeni bir işbirliği döneminin başlatılması bekleniyor.
Siyasi açıdan Pizişkiyan'ın ziyaretinin Tahran ile Bağdat arasında daha güçlü bir diplomatik ittifakı teşvik etmesi bekleniyor.
Her iki ülke de benzer bölgesel zorluklarla karşı karşıyadır ve özellikle Ortadoğu'nun jeopolitik karmaşıklığıyla baş etme konusunda ortak stratejik çıkarlara sahiptir.
Doğrudan, üst düzey görüşmelere katılarak İran ve Irak liderleri, özellikle bölgesel istikrar, terörle mücadele ve Suriye ve Yemen gibi çatışmalarda arabuluculuk gibi konularda dış politika yaklaşımlarını daha etkin bir şekilde koordine edebilir.
Bu fikir birliği, bölgesel ve uluslararası forumlarda birleşik bir cephe oluşturmalarına, müzakerelerde nüfuzlarını artırmalarına ve ortak çıkarları savunma yeteneklerini artırmalarına olanak sağlıyor.
Ekonomik açıdan bakıldığında ise bu gezi, İran ile Irak arasındaki ekonomik entegrasyonun derinleşmesinin önünü açıyor
Her iki ülke de önemli doğal kaynaklara sahiptir ve enerji, ticaret ve altyapı geliştirme gibi alanlarda işbirliğinin genişletilmesi için büyük bir potansiyel bulunmaktadır.
Bu gezi sırasındaki görüşmelerin; tarifelerin düşürülmesi, sınır ötesi ticaretin kolaylaştırılması ve iyileştirilmiş ulaşım ağları yoluyla bağlantının güçlendirilmesi dahil olmak üzere ticari bağların güçlendirilmesi üzerinde yoğunlaşması bekleniyor.
Örneğin, mal ve hizmet akışını kolaylaştırmak ve sonuçta her iki ekonomiye de fayda sağlamak amacıyla demiryolları, karayolları ve sınır tesislerinin geliştirilmesine yönelik ortak projelere öncelik verilebilir. Bu, sonuçta her iki ekonomiye de fayda sağlayacaktır.
Ayrıca, bölgede ekonomik büyümeyi ve istikrarı teşvik edebilecek ortak petrol ve gaz projeleri, enerji alışverişleri ve yenilenebilir enerji girişimlerine ilişkin potansiyel anlaşmalar ile enerji işbirliği her iki ülkenin de yararlanabileceği önemli bir alandır.
Güvenlik alanında bu gezinin İran ile Irak arasındaki yakın askeri ve istihbarat işbirliğinin güçlendirilmesinde derin bir etkisi olması muhtemeldir.
İki ülke terörizm, organize suçlar ve bölgeyi istikrarsızlaştıran diğer güvenlik tehditleriyle mücadeleyle ilgileniyor. Güvenlik işbirliğinin güçlendirilmesi, istihbarat paylaşımını, sınır güvenliği çabalarının koordinasyonunu ve hazırlığı ve birlikte çalışabilirliği artırmayı amaçlayan ortak askeri tatbikatları içerebilir.
İki ülkenin IŞİD gibi terör örgütleriyle mücadeledeki deneyimi göz önüne alındığında, bölgesel güvenlik işbirliği için daha güçlü bir çerçeve oluşturma fırsatı var.
Ülkeler koordineli bir müdahale gerektiren yeni ortaya çıkan tehditlerle karşı karşıya olduğundan, bu işbirliği siber güvenliğe de uzanabilir.
Kültürel açıdan Pizişkiyan'ın gezisi, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirme ve her iki ülkenin sosyal ve kültürel ortamlarını birbirine bağlayan kültürel değişim programlarını teşvik etme potansiyeline sahip.
İran ve Irak'ın derin tarihi, dini ve kültürel ilişkileri var ve bu ilişkiler özellikle her yıl her iki ülkeden milyonlarca ziyaretçinin bir araya geldiği Necef, Kerbela ve Meşhed şehirlerinde kendini gösteriyor.
İran cumhurbaşkanı burada Irak'taki kutsal mekanları ziyaret etme arzusunu hatırlattı ve bu, bu yaklaşıma bağlılığın bir göstergesidir.
Kültürel işbirliğinin güçlendirilmesi, akademik değişimlerin, ortak araştırmaların, ortak kültürel festivallerin ve miras koruma projelerinin genişletilmesini içerebilir.
Akademik değişimler, ortak araştırmalar, ortak kültürel festivaller ve kültürel mirası koruma projeleri. Bu tür girişimler yalnızca kültürel anlayışı zenginleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda siyasi anlaşmaların ötesine geçen sürdürülebilir uzun vadeli ilişkiler kurma hedefine de katkıda bulunuyor.
Sosyal açıdan yakın işbirliği sağlık, eğitim ve sosyal refah alanlarında işbirliğini güçlendirebilir.
Her iki ülke de halklarına yüksek kalitede sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler sağlama konusunda benzer zorluklarla karşı karşıyadır.
Deneyimleri ve kaynakları paylaşarak İran ve Irak bu sorunları daha etkili bir şekilde çözmek için birlikte çalışabilirler.
Örneğin sağlık hizmetleri ortaklıkları, tıp uzmanları için ortak eğitim programlarını, bölgedeki yaygın hastalıklarla ilgili ortak araştırmaları ve tıbbi altyapıya ortak yatırımı içerebilir.
Benzer şekilde, eğitim alanında, her iki ülkenin öğrencilerinin ve akademisyenlerinin birbirlerinden öğrenmelerine ve ortak mirasları ve zorlukları hakkında daha derin bir anlayış kazanmalarına olanak tanıyan akademik ortaklıkların, bursların ve değişim programlarının genişletilmesi için bir alan bulunmaktadır.
Çevre alanında ise, iki ülke iklim değişikliğinin su kıtlığı, çölleşme ve kirlilik gibi olumsuz etkileriyle karşı karşıya kalırken, İran ve Irak arasındaki işbirliği artıyor.
Pizişkiyan’ın gezisi, sürdürülebilir su yönetimi, orman projeleri ve kirlilik kontrolüne odaklanan ortak çevre girişimlerinin önünü açabilir.
Bu işbirliği yalnızca çevresel risklerin azaltılmasına yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda bilimsel ve teknolojik işbirliği için de bir platform oluşturacak ve her iki ülkeye de faydası olacaktır.