“Siloviki” konuşuyor

img
“Siloviki” konuşuyor YDH

Pek konuşmayan bir güvenlik bürokratı olan Patruşev’in mülakatı, başlı başına bir olaydı. “Kukla gösterisi uygulamada” başlığı atılan mülakatta, batının Rusya’daki durumu istikrarsızlaştırma amacıyla çok kollu bir NGO ağı yaratmakta olduğunu söylüyor.




Rusya Federal Güvenlik Konseyi sekreteri Patruşev’in adını, Rusya ile az çok ilgili olanlar bilir. Patruşev genellikle siloviki ile ilişkilendirilir, dolayısıyla görüşleri ülkenin siyasi geleceği açısından büyük önem taşır.

Bilindiği gibi “siloviki”, Rusya’nın özellikle Sovyet tarihi boyunca büyük önem taşımış olan ve taşıyan, silahlı bürokrat diye çevirebileceğimiz silovik kelimesinin çoğulu.

Patruşev geçtiğimiz hafta, hükümet gazetesi Rossiyskaya Gazeta’ya yazdığı makaleyle büyük tartışma kopardı. Tartışma, özellikle Rusya’nın liberal çevrelerinde epeyce ateşli bir şekilde sürdü ve sürüyor. Liberal yayın organlarının amiral gemisi sayılabilecek olan Eho Moskvı’da Abbas Gallyamov imzasıyla yayınlanan kısa bir yazı, bu bağlamda çok dikkat çekiciydi. Gallyamov, “Siloviki Putin’e karşı” başlıklı yazısında, hükümetin liberal kanadı ile siloviki arasında derin bir çelişki olduğu iddiasını ileri sürüyordu.

Patruşev’in makalesini burada etraflı bir şekilde ele almayacağız. Ancak bu ünlü “silovik”in 10 Haziran’da Argumentı i Faktı (AiF) dergisine verdiği mülakatı, soruları çıkardıktan sonra eksiksiz olarak çevireceğiz.

Rossiyskaya Gazeta’daki makale olmasaydı bile, genellikle pek konuşmayan bir güvenlik bürokratı olan Patruşev’in mülakatı, başlı başına bir olaydı. Patruşev, derginin editörleri tarafından “Kukla gösterisi uygulamada. Nikolay Patruşev, ‘renkli devrimler’in yöntemlerini anlatıyor”[1] başlığı atılan mülakatta, batının Rusya’daki durumu istikrarsızlaştırma amacıyla çok kollu bir NGO ağı yaratmakta olduğunu söylüyor ve yabancı örgütlerin ve onlara bağımlı dernek vb.nin, Rusya’nın manevi-ahlaki ve kültürel-tarihi değerlerini aşındırmak için Rusya halkına karşı bir enformasyon saldırısına giriştiğini, keza yurttaşların Rusyalılık kimliğini zayıflattığını vurguluyor. Patruşev’e göre bu değerler, “devletin temellerini şekillendiriyor”.

AiF, sorularına, ABD’deki geniş çaplı eylemleri anarak ve ABD’nin Hong Kong, Venezuela ve İran gibi yerlerde benzer eylemlere karşı tepkilerini hatırlatarak başlıyor. Patruşev, bu soruya şu cevabı veriyor:

“Başka bir ülkenin yetkililerini uyduruk bahanelerle suçlamak, çoktandır, sözüm ona ‘renkli devrimler’de batı tarafından kullanılan bir araç. İktidarda uygunsuz bir yönetimin bulunduğu ülkelerde yapısal parçalanmaya yönelik süreçlerin tetiklenmesinde bahane olarak her tür iddia hizmet edebilir: barışçıl gösterilerin artışı, bir katılımcının ölümü yahut seçimlerde güya ‘hile’ yapılması gibi.

“Batı ülkeleri, egemen devletlere etki etmek için onlarca yıldır bu araçları yaygın şekilde kullanıyorlar. İlkin enformatif-propagandif ve siyasi-diplomatik baskı tedbirleri alıyorlar. Şu ya da bu ülkenin yönetimini, devletin çizgisini ‘gereken istikamette’ teşvik edemediklerinde, sözüm ona kendiliğinden halk hareketlerini tetiklemek suretiyle iktidar değişikliğini örgütleme senaryoları hayata geçiriliyor.”

AiF daha sonra, kimi uzmanların, batılılar tarafından Rusya’ya karşı bir enformasyon savaşı açıldığı görüşlerini anıyor ve bunlar arasında ABD’deki protestoların Rusya tarafından örgütlendiği, Rusya’nın ABD ve Avrupa’daki seçimlere müdahale ettiği, büyük salgından ölüm rakamlarının Rusya’da aslında onlarca kat fazla olduğu iddialarını sıralıyor. Patruşev, bu soruya şu cevabı veriyor:

“Batı (esas itibariyle de ABD ve NATO), kendi stratejik belgelerinde Rusya’yı düşman olarak tanımlıyor, bu yüzden Rusya’yı bir güvenlik tehdidi kaynağı, uluslararası hukuk prensiplerini ve moral normları gözetmeyen bir devlet olarak resmediyor. Ülkemizin yönetiminin, devlet iktidarının kurumlarının ve yurtsever duygularla dolu liderlerinin saygınlığını azaltmak için, kezaRusya’nın kültürel-manevi değerlerini aşındırmak için kontrolü altındaki medyayı ve internet olanaklarını kullanıyor.

“Ülkemizdeki sosyal-siyasi durumu istikrarsızlaştırmaya yönelik devamlı bir faaliyet var. Bu amaçla Rusya topraklarında, sözüm ona demokratik, batılı devletlerin menfaatlerini destekleyen program ve projelerin hayata geçirilmesi için, yabancı, gayrı-ticari NGO’lar ve onlara bağımlı yerli, sosyal kurumlar örgütleniyor.

“Batı, sistem-dışı muhalefeti ve Rusya’daki batı yanlısı sosyal dernekleri birleştiriyor ve mali olarak destekliyor, güya “demokratik değerlere ve hürriyet ideallerine bağlı” protesto hareketinin liderliği rolü için aday seçimi yapıyor. Federal ve bölgesel düzeyde Rusya seçimlerine müdahale ediyor; iktisadi, siyasi ve diğer alanlarda Rusya karşıtı yaptırımlar uyguluyor, sporu bile siyasileştiriyor.”

AiF muhabirinin, kimi batılı ülkelerin anayasa referandumu ve gelecek yıl yapılacak duma seçimlerine müdahale etme tehlikesi olup olmadığına dair sorusuna ise şu karşılığı veriyor:

“Elimizdeki verilere göre, bu siyasi gelişmelerin eşiğinde, batı ülkelerinin ellerindeki olanaklarla faaliyetlerini, NGO’ların yardımıyla, milliyetçi ve ayrılıkçı eğilimleri provoke etmeyi amaçladıkları Rusya’nın bölgeleri de dahil olmak üzere,  aktive etmeleri bekleniyor. Buna tamamlayıcı bir adım olarak, sözüm ona alternatif sendika örgütlerinin faaliyetlerinin teşvik edilmesi bekleniyor. Devletin temelini teşkil eden manevi-ahlaki ve kültürel-tarihi değerlerin aşındırılması, keza ülkemiz yurttaşlarının Rusyalılık kimliği duygusunu azaltmak hedefiyle Rusya’ya karşı enformasyon baskısını yoğunlaştıracak adımlar planlanıyor. En önemli hedefler, Rusya toplumunda bölünmeye yol açmak, kendileri için avantajlı değer ve gelişme modelleri empoze etmek, sosyal bilinci manipüle etme olanakları sağlamak.”

Anayasa değişikliğine de değinen Patruşev, değişikliğin geç bile kaldığını söylüyor:

“Batılı siyaset mühendislerinin ilgisi çoktandır ülkemiz üzerinde yoğunlaşmış durumda. Bunlar, bize komşu devletlerde ‘Rusya’da aranan alıcılarla’ doğrudan temas kurabilecek siyasi ve sosyal organizasyonlar ağı kurmayı hedefliyorlar.  Burada en önemli rolü Baltık ülkeleri üstleniyorlar. Özellikle Litvanya son derece faal; bu ülkenin topraklarında düzenli olarak, sözüm ona Özgür Hür Rusya Forumu toplanıyor ve sivil protestoların yeni biçimleri, Rusya Federasyonu yönetimine dışarıdan baskının artırılması senaryoları tartışılıyor. Letonya’da ise, Baltık Medya Gelişim Merkezi uzmanları tarafından ‘bağımsız’ Rusya gazetecilerinin eğitimi örgütleniyor.

“Rusya topraklarında yıkıcı faaliyetlerin koordinatörleri, ABD Dışişleri, ABD Uluslararası Gelişme Ajansı, Amerikan Uluslararası İlişkiler Konseyi, önde gelen Amerikan NGO’ları — Uluslararası İlişkiler Ulusal Demokratik Enstitüsü [National Democratic Institute for International Affairs], Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü [International Republican Institute], Ulusal Demokrasi Forumu [National Endowment for Democracy], Çağdaş Rusya Enstitüsü [Institute of Modern Russia], Açık Toplum Enstitüsü (Soros Vakfı), ve daha pek çok başkaları.

“Rusya’daki çalışmalar için Amerikalılar ve onların NATO’daki ortakları, merkezleri esas itibariyle ABD ve batı Avrupa topraklarında bulunan NGO ve uluslararası örgütleri de geniş şekilde kullanıyorlar.”

Patruşev, bu örgütlerin Rusya’daki faaliyetlerine dair şunları söylüyor:

“Yabancı NGO’ların çalışması, sorumluluk alanlarına göre ayrılmış durumda ve bu çalışma, Rusya’da kendi kontrolleri altındaki (siyasi faaliyete aktif şekilde katılan) insani yahut insan hakları NGO’larının olanaklarını kullanarak gerçekleşiyor.

“2015’ten 2019’da, Rusya’daki siyasi faaliyete katılan gayrı-ticari örgütler yabancı sponsorlardan resmi olarak 4 milyar ruble aldılar [60 milyon doların üzerinde]. Ancak gerçekte bu miktar çok daha fazla; zira batılı sponsorlar bunları finanse etmek için farklı ve gizli yollar kullanıyorlar; bilhassa da aracı online örgütler üzerinden transfer yapılıyor ki bu, ABD’nin veya onun müttefiklerinin Rusya’ya karşı yıkıcı faaliyetlerine dair olgusal kanıtları ciddi şekilde bozuyor.”

Patruşev, “renkli devrimler” üzerinde de etraflıca duruyor:

“Siyasi rejimlerin parçalanması pek çok örnekte dolaysızca, batılı askeri-siyasi yahut iktisadi birliklerin, keza ulusaşırı şirketlerin stratejik menfaatleri doğrultusunda ve gizli servislerin katılımıyla gerçekleşti. Yerli siyasi elitin bir bölümü bu süreçte, hükümet darbelerinin gerçek örgütleyicilerini ve bunların yurtdışındaki kaynaklarını gizleyen enstrümanlar olarak nüfuz ve mülkiyet alanlarının yeniden pay edilmesinden kendine hisse çıkardı.

“Böylece, ‘renkli devrimler’ yaşayan cumhuriyetler, kendilerine vaat edildiği gibi bir demokratikleşme ve gelişme yerine siyasi sistemin istikrarsızlaşmasıyla, yolsuzluk ve örgütlü suçta artışla, ekonomide ve sosyal ilişkilerde derin bir krizle, hayat standartlarının düşmesiyle karşılaştılar. Pek çok örnekte de bu tür ülkeler iç savaşlara gömüldüler.

“Batı, Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından sonra, post-Sovyet bölgesindeki ülkelere yönelik artan bir ilgi sergilemeye başladı. Bu bağlamda, BDT ülkeleri, batıdan, vaat edilen yoksulluktan uzak bir hayat, egemenlik ve demokrasiyi değil, Ukrayna ve Gürcistan’da olduğu gibi sadece bağımlılık alıyorlar.”

Bu noktada araya giren AiF, batının bu alana neden böyle yoğun bir dikkat gösterdiğini soruyor ve bunun nedeninin, bu ülkelerde “devrim öncesi bir durum” olması mı, yoksa Rusya’ya karşı  bir baskı unsuru olarak kullanma arzusu mu olduğunu soruyor. Patruşev devam ediyor:

“Hem o, hem diğeri. Bu ülkelerde hesaplar, SSCB’nin dağılmasından sonra yetişen ve bu yüzden de Sovyetler Birliği hakkında kişisel bir tecrübe ve gerçek bir bilgi sahibi olmayan kimseler üzerine kuruldu. Bu hesap, idarenin genç halkasının yöneticilerinin (27—30 yaş) doğal bir şekilde değiştiğini, yönetimin orta yaşlı halkasının (30—40 yaş) değişiminin 2026’ya kadar, yaşlı halkanın (40—50 yaş) ise 2036’ya kadar tamamlanacağını gösteriyor. Ancak Gürcistan ve Ukrayna örnekleri, Rusya etrafında ona düşman davranışlara sahip bir elit tarzının şekillenişi sürecinin yapay yollarla hızlandırıldığına tanıklık ediyor.

“İlerlemekte olan ‘infilak süreçleri’nin işaretlerinin zamanında ayırt edilmesi de özel bir dikkati hak eder. Nitekim, Gürcistan, Kırgızistan ve Ukrayna’daki hadiselerin öngününde ABD’nin resmi temsilcilerinin, Soros Vakfı’nın ve Washington’un desteğiyle kurulmuş ve işleyen çok kollu yerel NGO ağlarının faaliyetlerinde aşırı yoğunlaşma da dikkat çekiciydi. Kitlesel siyasi-propagandif baskının benzer bir taktiği, ulusal yönetimin ortaya saçılan devlet karşıtı süreçlere karşı koyma iradesini paralize etmişti.

“Bununla birlikte, yetkililerin zamanında aldıkları uygun önlemler, batının yıkıcı faaliyetlerini nötralize etmeye imkân tanır. Özbekistan’da 2005’teki başarısız ‘renkli devrim’ girişimi, bunun tanığıdır. Taşkent’teki resmi yönetim, okyanus ötesi ‘dostlar’ın gerçek niyetlerini ayırt etmesini bildi ve aradaki işbirliğini tam zamanında en aza indirdi.

“Okyanus ötesinden gelen ‘reçetelerin ve ısrarlı önerilerin’ kulak arkası edilmesi, Belarus yetkililerinin 2006’daki ‘devrimci’ hadiseleri ters yüz etmesine de olanak sağlamıştı.

“Batının eski SSCB ülkelerine ‘devrim ihracı’ çabaları, Rusya’nın nüfuz alanındaki muhtelif halkaların arka arkaya seçilmesinde stratejik bir amaç güdüldüğünü de gösterir: bizatihi Rusya’da bir ‘renkli devrim” örgütlemek hedefi.”

Patruşev, sözlerini, “renkli devrim” girişimlerine karşı Rusya Güvenlik Konseyi’nin yaklaşımını özetleyerek bitiriyor:

“Güvenlik Konseyi kararlarının federal devlet organlarınca yerine getirilmesi neticesinde bir dizi yabancı NGO’nun Rusya karşıtı faaliyetleri lokalize edildi, Rusya’daki muhalif ve batı yanlısı gayrı-ticari örgütlere yurtdışından gelen mali ve diğer yardımların ulaşmasındaki kontrol kuvvetlendirildi.

“Ulusal güvenliğe yönelik, batı ülkeleri tarafından esinlenen ‘renkli devrimler’le irtibatlı tehditlerin nötralize edilmesinde devlet organları arasındaki karşılıklı faaliyetin etkinliğinin yükseltilmesine yönelik tedbirler alınması da zorunlu.”

“Bugün, siyasi sistemin muhkem bir şekilde işlemesine yönelik kanunların ve kanun değişikliklerin, bu kapsamda aşırılıcılık karşıtı yasama tedbirlerinin etkin bir şekilde uygulanmasının sağlanması önem taşıyor. Rusya’daki gayrı-ticari, sosyal amaçlı örgütlerin de devlet tarafından desteklenmesini artırmak gerekiyor.”

 

Hazal Yalın. Çoğunluğu klasik Rus edebiyatından kırka yakın çevirisi var. Aralarında Tolstoy, Dostoyevski, Saltıkov-Şçedrin, Gogol, Turgenyev, Puşkin, Zamyatin, Kuprin, Gonçarov, Leskov, Grin, Zoşçenko, Strugatski Kardeşler gibi yazarların bulunduğu çeviriler, Kitap, İthaki, Helikopter, Remzi gibi yayınevlerinde yayınlanıyor.@Hazal_Yalin

 



[1] https://aif.ru/society/safety/kuklovodstvo_k_deystviyu_nikolay_patrushev_o_metodah_cvetnyh_revolyuciy