ABD’nin Maliki hükümetine verdiği süre dolarken…

Irak işgalini buraya demokrasi getirmekle gerekçelendiren ABD’nin “Irak’a yalnızca demokrasiyle huzur getirilemeyeceğini” söylemekle verdiği mesajın aslında şu olduğu görülüyor: Asıl sorun güvenlik değil, Maliki hükümetinin kendisidir.

ABD’nin eski Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad, 13 Ocak’ta CNN televizyonuna verdiği demeçte, Irak hükümetini ABD’nin sabrının taşmakta olduğu konusunda uyarmış, “Maliki artık yalnızca demokrasiyle Irak’a huzur getirilemeyeceğini anlamalıdır”[1] demişti.

 

Halilzad, ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın “Irak hükümeti Amerika’nın kendilerine verdiği fazladan süreyi dolduruyor” dediğini de hatırlatarak güvenlik konusunda pratik adımlar atılmasını istemişti.

 

O dönemde Baasçıları ulusal uzlaşma planına dahil ederek güvenlik sorunlarını uzlaşma ile çözmeye çalışan Maliki ise, Bush’un askeri tedbirleri gündeme getiren yeni Irak stratejisine tepki göstermiş, Irak için plan belirleyecek olanın yalnızca Irak hükümeti olduğunu söylemişti.

 

Bu gelişmelerin üzerinden 3 ay geçti, Halilzad bu kez ABD’nin Maliki hükümetine tanıdığı süreyi de açıkladı. Halilzad, 26 Mart’taki açıklamasında[2] ABD’nin Maliki’ye Irak’ta yaşanan sorunların çözümü için 30 Haziran’a kadar süre verdiğini belirtti ve aksi takdirde Maliki hükümetini desteklemeyeceklerini açıkladı.

 

Yani Washington, Maliki’nin kullanmaya izinli olduğu tek araç olan “ulusal uzlaşma” adlı siyasi kanalla sorunu çözmeye çalışmasını yeterli bulmuyor, güvenlik yetkisini devretmediği Maliki’den Irak’taki güvenliği sağlamasını istiyor, aksi durumda hükümeti devirmekle tehdit ediyordu.

 

Irak işgalini buraya demokrasi getirmekle gerekçelendiren ABD’nin “Irak’a yalnızca demokrasiyle huzur getirilemeyeceğini” söylemekle verdiği mesajın aslında şu olduğu görülüyor: Asıl sorun güvenlik değil, Maliki hükümetinin kendisidir.

 

Siyasi sürecin nihai adımı olan 15 Aralık 2005 seçimlerinin demokratikliği ve bir uzlaşma hükümetinin kurulmuş olması, ABD’ye bu hükümeti devirme konusunda nesnel bir gerekçe sunmuyor.

 

Bununla birlikte Irak’taki siyasi sürecin açıkça İran nüfuzu altındaki bu hükümete teslim edilerek tamamlanmış sayılması ve ABD’nin askeri varlığını çekmesi de kabul edilebilir gözükmüyor.

 

Binaenaleyh ABD’nin Maliki hükümetiyle ilgili yaşadığı krizi, güvenlik sorunlarıyla yönetiyor oluşuna ilişkin son derece açıklayıcı bir fasit daire politikası yürüttüğü görülüyor. Bu fasit dairenin dönemeçlerinde şunlar var:

 

1-ABD’nin askeri varlığı güvenlik sorunlarının sebebidir.

 

2-ABD Irak’tan çekilirse güvenlik sorunlarıyla baş edilemez.

 

3-Birkaç il dışında Irak hükümetinin güvenlik yetkisi bulunmuyor.

 

4-Irak hükümeti ya güvenliği sağlamak ya da gitmek zorunda.

 

5-Siyaseti Şii, Sünni, Kürt ve laik aktörler arasındaki dar alana hapsolmuş Irak’ta meclis aritmetiği başka bir hükümetin kurulmasına izin vermiyor.

 

6-Yeşil Bölgede bile güvende olmayan Irak’taki uzlaşma hükümeti, güvenliği sağlayıcı tek güç olarak ABD’ye teslim oluyor.

 

Irak içindeki 6 dönemeçli bu fasit dairenin dışındaki çelişik uluslar arası denklem de sorunun başka bir boyutunu oluşturuyor.

 

1-Eski rejimin mensupları ve silahlı grupların liderleri, ABD’nin bölgedeki müttefikleri olan Arap ülkelerinde bulunuyor; silahlı grupların insan, silah, propaganda ve para desteği de bu ülkelerden geliyor; buna karşın ABD Irak’taki güvenlik sorunlarından İran’ı sorumlu tutuyor.

 

2-Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Riyad zirvesinde Irak Başbakanı Maliki’yi kabul etmemesi ve ABD’yi işgalci diye nitelendirmesi örneklerinde açıkça görüldüğü gibi ABD müttefiki Arap ülkeleri Irak’taki siyasi sürece yönelik olumsuz tutumunu gizlemiyor.

 

Iraklı bakanlardan Ekrem el-Hekim’in, Irak hükümetine, Arap ülkelerinin barındırdıkları muhalif liderlerle ulusal uzlaşma planı çerçevesinde müzakere izni vermemesinden yakınan açıklaması oldukça açıklayıcı gözükmektedir.  

 

3-Irak’taki siyasi sürecin mimarı olan ABD’nin bölgedeki en büyük düşmanı İran ise Irak’taki hükümeti ve siyasi süreci destekliyor.

 

Bütün bunlar, bölgedeki ABD müttefiki Arap ülkelerinin Irak’la ilgili uygulanan güvenlik eksenli fasit daire politikasında oynadığı operasyonel role işaret ediyor.

 

30 Haziran’a bir ay kala ABD’nin Irak’la ilgili yol haritasının şu gelişmelere göre şekillenmesi beklenebilir:

 

1-Milislerin silahsızlandırılması gerekçesiyle Sadr’ın üstüne gidilmesi, siyasi süreçten itilen Sadr’ın Şii İttifakından düşmanca ayrılmasının sağlanması.

 

2-Güvenlik yetkisi bulunmayan hükümetin artık sadece Şiilere değil, Sünni kesimlere de yönelen El-Kaide ve Baas terörünü önleyememesinden kaynaklanan güvenlik bunalımının tırmanması.  

 

3-Şii ittifakından koparılacak partilerle (Fazilet Partisi örneğinde olduğu gibi) Kürt ve Sünni ittifakların laik kesimin lideri İyad Allavi başbakanlığında birleştirilmesi ve mevcut hükümetin düşürülmesi.

 

Sünni Irak Uzlaşma Cephesi’nin siyasi süreçten çekilme tehditlerini ve henüz doğrulanmamakla birlikte Sadr grubunun silah bıraktığı yönündeki haberleri bu üç maddelik senaryoya verilmiş tepkiler olarak okumak mümkün.



[1] http://www.saafonline.com/haber_detay.php?haber_id=2116

[2] http://www.saafonline.com/haber_detay.php?haber_id=2721



Makaleler

Güncel