İç dinamiklere dayalı siyasi çözüm için Humus modeli

Tüm ülke genelinde ‘ulusal uzlaşmayı’ desteklediğini açıklayan Şam, aslında sadece muhaliflere değil, Suriye’de yarattıkları ‘teröristan’dan kaygı duyan tüm uluslar arası çevrelere de bir ‘onurlu çıkış’ fırsatı sunuyor.

7 Mayıs tarihi, Suriye’deki vekalet savaşında tarihçilerin yeni bir aşamanın başlangıcı olarak atıf yapacağı bir dönüm noktası olarak gözüküyor.

Reuters’in silahlı grupların çekildiği Humus’u “Suriye isyanının beşiği[1] olarak nitelemesi, 7 Mayıs’ın sadece askeri açıdan taşıdığı öneme işaret ediyor.

Ancak silahlı grupların Humus’tan çekilme şekli, 7 Mayıs’ın Suriye’ye iç dinamiklere dayalı bir siyasi çözüm modeli sunduğu da söylenebilir.

Elbette Suriye yönetiminin yaşanan sorunu ‘ulusal uzlaşma’ ile çözmeye yönelik iradesi 7 Mayıs’ta Humus’la başlamış değil; bunun krizin başladığı 2011 yılına uzanan bir geçmişi bulunuyor.

Barışçı çözümü istemeyen kim?

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed, 31 Mayıs 2011’de Müslüman Kardeşler mensuplarını da kapsayan genel af ilan etti ve genel af kararından bir hafta sonra da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk Şara başkanlığında ulusal diyalog için girişimi başlattı.[2]

Ulusal diyalog konferansı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk Şara başkanlığında 10 Temmuz 2011'de gerçekleştirildi.

Şara, Suriye'de çoğulcu demokratik devlete ulaşmayı hedeflediğini söyledi demokratik dönüşüm için ulusal diyalog başlatmak istediklerini açıkladı"[3] İki gün süren toplantının sonunda, Suriye'de kapsamlı ve modern bir anayasa değişikliğine gidilmesi çağrısı yapıldı.[4]

Ulusal Diyalog Konferansı’na davet edilenler arasında daha sonra Ulusal Konsey adlı muhalif örgütün başkanlığını da yapacak olan Burhan Galyun da vardı.[5] Fakat diasporadaki tüm muhalifler gibi Galyun da toplantıyı boykot etti.

Suriyeli muhaliflerin krizin başından beri muhaliflerin reformla ilgilenmeyip doğrudan devrim talep etmesinde ve her türlü diyalog önerisini reddetmesinde verilen uluslar arası desteğin ciddi bir rolü olduğu gözüküyordu; nitekim Arap dünyasının etkili yazarlarından Abdulbari Atvan da bunu; Amerika, Arap rejimleri ve Türkiye'nin kışkırtmalarına bağlamıştı.[6]

Uluslar arası etkiler ve vekalet savaşı

Önce Türkiye’nin ardından da Arap Birliği’nin müdahaleleri, Suriye sorununu bir iç sorun olmaktan çıkarıp uluslar arası bir krize dönüştürdü.

Ancak sorunun siyasi çözümü için uluslar arası alanda gündeme getirilen formüller konusunda da tarafların tutumu değişmedi.

Suriye yönetimi gerek Annan planı gerekse Cenevre konferansları ile söz konusu edilen siyasi çözüm önerilerine açık bir tutum sergilerken muhalifler, “Esed gitmelidir” ön şartı ile ‘devrim’ dışındaki tüm önerilere kapalı olduklarını gösterdi.

Dostlar Grubu, Suriyeli muhaliflere Libya’da olduğu gibi uluslar arası bir müdahale ile ‘devrim’ armağan edemedi; ancak 2012 yılının mayıs ayından itibaren silahlandırdıkları muhalifleri 18 Temmuz’da sahaya sürerek ‘devrim’ için vekalet savaşı başlattı.

Birkaç hafta veya en geç birkaç ay içerisinde ‘devrim’ zaferi öngörülerek başlatılan vekalet savaşında ikinci yılına girilmesine rağmen sonuç alınamamasında şu iki faktör etkili oldu:

1- Suriye yönetiminin tüm sınırları açık bırakma pahasına askeri gücünü kent merkezlerine çekmesi,

2- Birleşik ve disiplinli bir yapısı bulunmayan muhaliflerin nitelikli savaşçı gücünün cihatçılarla sınırlı olması.

Askeri denge 2013 haziranında tersine döndü

Suriye yönetiminin sınırları bırakma pahasına başta Şam olmak üzere kent merkezlerini korumaya yönelik savunma stratejisi, geçen iki yılda lojistik ve savaşçı ikmali için sınır boşluklarından yararlanan muhaliflere kırsalda ve kent varoşlarında hakimiyet alanları kazandırdı.

2012 temmuzundan 2013 haziranına kadar tüm tarafların hakimiyet alanlarını koruması esasına dayanan savaş dengesi, Hizbullah’ın mayıs ayında savaşa doğrudan girmesi ile birlikte Suriye lehine bozulmaya başladı.

Hizbullah’la Suriye ordusunun koordineli operasyonları ile haziran ayında Kusayr bölgesinin 2014 nisanında da tüm Kalamun bölgesinin kontrol altına alınması 460 kilometrelik Suriye Lübnan sınırını muhaliflere kapatmış oldu.

Hizbullah’ın Lübnan sınırının kontrol altına alınmasıyla sonuçlanan müdahalesi, Suriye yönetimini kent merkezlerini savunma stratejisinde defansif olmaktan çıkarıp ofansif hale getirdi.

Şam kırsalındaki Mleyha’nın kontrol altına alınmasının ve silahlı grupların Humus’u terk etmesinin Kalamun’un kurtarılmasından hemen sonra gerçekleşmesi, bunu doğruluyor.

Elbette silahlı grupların ekim ayından itibaren fiilen, kasımdan itibaren ise birbirine karşı ittifaklar kurarak iç savaşa tutuşması ise Lübnan sınırında olmasa dahi Türkiye ve Irak sınırı boyunca askeri dengenin Suriye ordusu lehine bozulmasında önemli bir etken oldu.

Ulusal uzlaşma ve Humus modeli

Silahlı grupların kendi aralarında savaşmaya başlamasının yarattığı şartlar sebebiyle Özgür Suriye Ordusu adını kullanan silahlı gruplar, daha önce Şam kırsalındaki Berze, Muaddamiye, Babila ve son olarak da Zebedani’de ‘ulusal uzlaşma’ çerçevesinde Suriye ordusuyla anlaşmaya vardılar.

Bu bölgelerde Suriye yönetimi ile silahlı gruplar arasında varılan ‘ulusal uzlaşma’ anlaşması, ağır silahların teslimini ve bölgenin ‘terörist’ olarak nitelenen gruplara karşı Suriye ordusuyla anlaşmalı olarak korunmasını öngörüyor.

Humus’taki anlaşma, ise silah bırakan ÖSO militanlarının kentte kalabilmesini, ceza almamasını ve daha önce yaptıkları görevlere iade edilmesini; silahlı mücadeleden vazgeçmeyenlerin ise kenti terk etmesini öngörmesi bakımından farklı.

Cenevre-2 görüşmeleri, Suriye heyetinin ‘terörle mücadeleye’, Ulusal Koalisyon’un ise ‘geçiş hükümeti kurulmasına’ öncelik verilmesinde ısrar etmesi sebebiyle sonuçsuz kalmıştı.

Ancak Cenevre görüşmeleri sürerken BM’nin girişimiyle Humus’un silahlı grupların işgali altında bulunan semtlerine insani yardım gönderilmesi ve sivillerin tahliyesi sağlanmıştı.

Cenevre-2 görüşmelerinde Suriye yönetiminin ortaya koyduğu siyasi çözüm perspektifi, Dostlar Grubu’nun vekalet savaşı unsuru olmaktan çıkması karşılığında muhaliflere onurlu bir vatandaş olma seçeneği sunuyor.

Humus’taki anlaşmayla bu perspektif, nesnel bir gerçeklik kazanmış oldu.

Tüm ülke genelinde ‘ulusal uzlaşmayı’ desteklediğini açıklayan Şam,[7] aslında sadece muhaliflere değil, Suriye’de yarattıkları ‘teröristan’dan kaygı duyan tüm uluslar arası çevrelere de bir ‘onurlu çıkış’ fırsatı sunuyor.

 



[1]Dominic Evans, Reuters, 7 Mayıs 2014. Rebels evacuated from Homs, cradle of Syrian uprising http://www.reuters.com/article/2014/05/07/us-syria-homs-idUSBREA4607L20140507

[2]SANA Arapça. 2 Haziran 2011. http://www.sana.sy/ara/360/2011/06/02/350013.htm,

SANA Türkçe. 1 Haziran 2011. http://www.sana.sy/tur/362/2011/06/01/350001.htm, Şarku’l Avsat. 1 Haziran 2011. الأسد يصدر أول عفو منذ تسلمه السلطة.. يشمل «الإخوان المسلمين». http://www.aawsat.com/details.asp?section=4&issueno=11873&article=624489

[3]France 24. 11 Temmuz 2011. النظام يريد الانتقال إلى "دولة تعددية ديمقراطية". http://www.france24.com/ar/20110710-syria-bashar-regime-dialogue-opposition-boycott-faruk-asharaa, Rusya el-Yovm. 11 Temmuz 2011. اللقاء التشاوري السوري.. مناسبة لاستشراف المستقبل. http://arabic.rt.com/news_all_news/news/562066/

[4]Rusya el-Yovm. 12 Temmuz 2011. البيان الختامي للقاء التشاوري: ضرورة وضع دستور جديد وعصري لسورية. http://arabic.rt.com/news_all_news/news/562122/

[5]El Kudsu’l Arabi. 5 Temmuz 2011 http://www.alquds.co.uk/index.asp?fname=data201177-055x85.htm

[6]El-Kudsu’l Arabi. 26 Haziran 2013. اخيرا اعترفتم.. سورية ليست ليبيا http://www.alquds.co.uk/?p=57989

[7]YDH. 7 Mayıs 2014 Şam: Ülkenin her yerinde ulusal uzlaşmayı destekliyoruz http://www.ydh.com.tr/HD12820_sam--ulkenin-her-yerinde-ulusal-uzlasmayi-destekliyoruz.html



Makaleler

Güncel