YDH- El Menar televizyonu, uluslar arası ve bölgesel güçlerin Halep’teki savaş üzerinden kurduğu stratejik denklemi konu alan bir haber analiz yayımladı.
YDH- El Menar televizyonu, uluslar arası ve bölgesel güçlerin Halep’teki savaş üzerinden kurduğu stratejik denklemi konu alan bir haber analiz yayımladı.
Batılı ve bölgesel stratejiler, yüzölçümü 18.500 m2’yi geçmeyen bir alan üzerinde kuruluyor, askeri hesaplar yapıyorlar. Vakit çoktan gelmiş durumda.
Suriye’ye karşı büyük bir kampanya başlatan Batılı ve bölgesel güçler, Halep üzerinden ülkedeki gelişmeleri yönlendirmek istiyorlar. Bölge, İdlib, Şam ve Halep’te fiyasko yaşayan silahlı gruplar için önemli bir hareket noktası haline getirilmek isteniyor.
Niçin silahlı gruplar, başkent olmasına rağmen Şam’daki çatışmaları değil de Halep’teki savaşı nihai savaş olarak görüyor? Çünkü Halep’te başarılı olamazlarsa onlar açısından oyun bitmiş olacak.
El Menar internet sitesinin kendisiyle görüştüğü Emekli General Emin Hatit, Suriye’yi hedef alan terörist hareketin çatışmaların başlamasının üzerinden 18 ay geçmiş olmasına rağmen bölgeye hakim olamadığına ve sınıra ulaşamadığına dikkat çekiyor.
Hatit, “Şayet bu hareket Halep’e hakim olursa önemli bir sıçrama gerçekleştirmiş olacak, aksi taktirde oyun onlar açısından bitmiş olacak.” şeklinde konuştu.
Emekli general şunları söyledi: “Silahlı gruplar Şam’ı ele geçiremediler, bu da onları, faaliyetlerini kuzey bölgelerinde yoğunlaşmaya itti. Zira bu şehir, siyasi açıdan ikinci büyük şehir ve ekonomik olarak da başkent sayılacak ehemmiyette. Şayet silahlı gruplar Halep’i ele geçirmeyi başarabilirlerse rejimle denge kurmuş olacaklar. Kaybederlerse buraya denk başka bir yer bulmaları oldukça zor.”
General Hatit’e göre Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan, silahlı grupların savaş alanında zafer kazanmasını istiyor, böylelikle muhalif grupları desteklemek ve onlara ülkesinde yer vermek için önemli bir gerekçeye sahip olacak. Zira şu an mülteciler konusu Ankara üzerinde oldukça büyük bir yük. Ona göre “Ankara’nın Suriye’de tutuşturduğu ateş, Türkiye’nin paçalarını tutuşturmaya başlayacak.” Silahlı grupların başarısı Türkiye’nin onlara desteği için iyi bir neden oluşturacak.
Silahlı grupların Halep’i ele geçirmelerini mümkün kılacak son bir saldırı hamlesinden önce Ankara ile Washington arasında en üst düzeyde askeri ve istihbarat alanında toplantılar gerçekleşti.
Şayet Halep’teki çatışmaların sonucu Türkiye’nin istediği yönde gerçekleşirse Recep Tayip Erdoğan önce AK Parti içindeki rakiplerine karşı önemli bir puan kazanmış olacak, ardından gerek Türk toplumundan gerekse muhalefet partilerinden kendisine karşı yöneltilen suçlama ve eleştirilere karşı önemli bir koz elde etmiş olacak. Bu arada silahlı grupların geçiş hükümeti kurmak için ABD ve Fransa’dan destek aldıklarını söylemek gerekiyor.
Emekli General Emin Hatit’e göre silahlı gruplar Halep’i, gerek geçiş hükümetini gerekse parlamentosunu kurabilecekleri terörün başkenti haline dönüştürmek istiyorlar. Bu şekilde öncelikle Körfez ülkelerinden bir tanıma elde edebilirlerse bu onlar için önemli bir kazanım olacak.
Özellikle silahlı muhaliflerin geçiş hükümeti kurdukları taktirde bu hükümetin ABD tarafından tanınacağına dair Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’dan söz aldıklarını da bu çerçevede zikretmekte fayda var.
Ona göre muhaliflerin hedefleri sadece bununla sınırlı değil. Suriye’deki demografik yapıya ilişkin bilgi ve deneyiminden hareketle Hatit, Halep’in içerisinde çok farklı mezhep ve dine mensup insanların bulunması nedeniyle küçük Suriye olduğunu düşünüyor. Muhaliflerin bu kente hakim olmaları durumunda sürekli gündeme getirdikleri ‘çoğulcu sistem’ düşüncesini hayata geçirebilme imkanına sahip olacaklar.” General Hatit, bunun iki yüzlü ve sahte bir söylem olduğunu belirterek silahlı grupların içerisinde farklılıklara izin verilmediğini tersine tek rengin hakim olduğunu kaydediyor. Onun inancına göre bu oyunun en büyük kaybedeni Hıristiyanlar olacak.
Halep’teki savaşın geleceğine ilişkin olarak Hatit, “silahlı gruplar tuzağa düştüler, onların geleceğe ilişkin beklentileri ve talepleri sabit bir zemin üzerinde duran bir şey değil. Suriye’deki savaşın kesinin galibinin rejim güçleri olduğu söylemek gerekiyor. Muhalifler yenilgiyi kabullenmeli. Onlar açısından ufukta başarılı olmalarını sağlayacaklarına dair en küçük bir işaret dahi görünmüyor.” ifadelerini kullanıyor.
Halep Osmanlı döneminde İstanbul’dan sonra ikinci önemli kentti
Tarihsel olarak Halep’in Anadolu’ya yakın stratejik bir kent olması nedeniyle Osmanlı imparatorluğu döneminde son derece merkezi bir önemi vardı. İstanbul’dan sonra ikinci büyük kentti.
Doğu ile Batılı ülkeler arasında ticari açıdan köprü görevi görmekteydi. Batılı devletlerin büyükelçilikleri İstanbul’daysa, konsoloslukları Halep’te bulunmaktaydı.
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Muahedesi Halep’i Suriye topraklarının bir parçası olarak belirledi. Ancak Mustafa Kemal Atatürk bu anlaşmayı kabule yanaşmadı, Halep’i ve Ermenistan’ı Türkiye’ye katma konusunda ısrarlı davrandı.
Ancak sonunda Batılı devletlerle 24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşmayla Halep, etrafındaki kentlerden soyutlanarak Türkiye’ye katılmak isteniyordu. Nitekim Hatay bu kentlerden biriydi. Böylelikle Halep önemli bir liman kentinden mahrum oluyor ve çevresinden soyutlanıyordu.
Çeviren: Hüseyin Şahin