YDH-Şam'daki gazeteci arkadaşımız Mehmet Serim Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın dün açıkladığı çözüm planına ilişkin izlenimlerini ve değerlendirmelerini yazdı.
YDH-Şam'daki gazeteci arkadaşımız Mehmet Serim Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın dün açıkladığı çözüm planına ilişkin izlenimlerini ve değerlendirmelerini yazdı.
Suriye’de siyasi uzlaşı sürecinin başlatılması için son haftalarda başdöndürücü bir diplomasi trafiğinin yaşandığı malum. Diplomasi trafiği yoğun olunca haber, spekülasyon ve yorumlarda da patlama yaşandı. Ancak Suriye içinde ne “yol haritasında ne var, siyasi uzlaşı nasıl sağlanacak, yönetim bu işe ne diyor?” sorularına cevap verecek haberler yeraldı ülke basınında ne de yetkili makamlaraca açıklama yapıldı.
Cumhurbaşkanı Esad, halk ve ordu arasında “neden çıkıp (belirleyici) birşeyler söylemiyor?” eleştirilerinin yoğunlaştığı bir dönemde Opera ve Kültür Merkezi’nin dolduran kitlenin önünde konuştu. Konuşma, Devlet Televizyonu tarafından canlı yayınlandı. Birkaç gün öncesinden Lübnan basınında yer alan haberlerde Esad’ın siyasi çözüm için yol haritasını ortaya koyacağı ve hatta Hatay konusunu gündeme getireceği iddiaları yer aldı.
Ve nihayet Esad, uzun süredir beklenen konuşmasını yaptı, konuşmasında yine (iç atmosferi bilenler açısından) beklenen şeyleri söyledi. Esad’ın konuşmasını malumun mükerrer beyanı olarak değerlendirenler de oldu, dünya basınının yanıt aradığı (ve beklediği şekilde) sorulara cevap vermediği için sıradan ve boş bir konuşma olarak görenler de…
Ancak Suriye meselesini ve Esad’ın önceki konuşmalarını takip edenler için konuşmada hangi temaların altı çizildi, farklılıklar nelerdi, beden dili ne diyordu? Kısacası; Esad’ın konuşmasını nasıl anlamalı?..
Arka fona dikkat
Esad’ın bütün konuşmasının mesajı arka fonda verilmişti. Ölen askerlerin vesikalık fotoğraflarından oluşturulan mozaikle yapılan Suriye bayrağı… Bu fon önünde konuşmasını yapan Esad’ın giriş cümlelerinden biri “Suriye ve ordusu olarak kelimenin tam anlamıyla bir savaş veriyoruz” oldu.
“Kesinlikle gitmeli”, “Hayır, kesinlikle kalmalı”, “Şimdilik kalsın, sonra gitsin” söylemlerinin merkezindeki isim olan Esad aynı zamanda bazı çevrelerce yönetimden ayrılması halinde ülkeye bahar geleceği savunulan kişi. Ancak Esad, arka fon dikkate alındığında konuşmasını “Beşşar Esad” kimliğinin çok üstünde “lider” olarak yaptı.
Yazının devamında değineceğiz ancak Esad’ın konuşmasında en çok vurguladığı ifadeler “güvenlik”, “ülke bütünlüğü”, “egemenlik”, “bağımsızlık” gibi devlete ait söylemlerdi. Esad konuşmasında beklendiği gibi bir siyasi yol haritasının ana hatlarını ortaya koydu. Ancak olayların başladığı ilk günden bu yana Esad’ın liderliğindeki Suriye yönetiminin gösterdiği tavrında yeni birşey yoktu.
Esad’ın diğer konuşmalarından hatırlanabilecek “ulusal diyalog, referendum, seçim, reform” söylemleri son konuşmasında biraz daha detaylandırılmıştı o kadar… Esad’ın konuşmasından anlaşılan o ki, Suriye devlet olarak siyasi uzlaşıya karar vermiş ve haritası somutlaştırılmış. Bir yanda reformların gerekliliği, yönetimin halkın haklı taleplerini kabul etmesi ancak diğer yanda “reform ve demokrasi isteğini fırsat olarak kullanan devletlerin” desteklediği silahlı tekfiri gruplara karşı demir yumruk ile mücadele verilmesi…
Esad’ın bu konuşmasında önceki konuşmalara göre daha kendinden emin, daha kararlı ve çözümün yaklaştığına inanmış bir tavır içinde olduğu söylenebilir. Bunun iki sebebi olabilir: Esad şimdiye kadar zaten zor durumlarda kalsa da kontrolü kaybetmemiş bir lider olarak aynı retoriği sürdürdü.
Ya da ordudan “operasyonların yakında bitirileceği ve ordunun askeri açıdan bariz bir üstünlüğe ulaşmaya yakın olduğu” sinyalini/bilgisini aldı. Son dönemde (özellikle Halep, İdlip) sahadan çelişkili haberler gelse de Suriye ordusuna yakın çevrelerde “operasyonların yakında biteceği” yorumları yapılıyordu.
Bu yorumların ne kadar gerçekçi olduğu ise, önümüzdeki birkaç ay içinde belli olacak. Esad’ın konuşma yaptığı sırada sokaklar neredeyse boşalmıştı. Her yerden Esad’ın sesi geliyordu, aynı anda yüzlerce hoparlör şehre yerleştirilmiş gibiydi. Peki Esad, ekran ve radyo başına kilitlenen kitleleri ikna etti mi?
Aldığımız ilk izlenimler konuşmasının güçlü ve kararlı bulunduğu. Dış muhaliflerin önemli bir kısmının Esad’ı hiçbir şekilde muhatap kabul etmedikleri ve bu konuşma sonrası tavırlarında bir değişikliğin olmayacağı zaten biliniyor. (Nitekim bu yönde açıklamalar hemen geldi) Esad’ın bu konuşması binlerce kayıp veren ordunun yanısıra yönetimi destekleyen kitleler ile “tarafsız ve sessiz bir şekilde ne olacağını bekleyen milyonlar” açısından önemliydi.
Ancak artık oldukça yıpranmış olan halk için en önemli kriter somut uygulamayı görmek… Bundan sonra tarafların gösterecekleri tavır da halkın bu taraflara bakışını derhal etkileyecek.
Dış muhalefet ne der bu işe?
Peki Esad’ın dış muhalifleri ikna etmeye yönelik bir cümlesi var mıydı? Esad konuşmasında siyasi çözümden yana olduklarını, diyaloğu istediklerini ancak “dışarı ile işbirliği yapan, dış askeri müdahale için çağrıda bulunan muhaliflerle kesinlikle masaya oturmayacaklarının” altını çizdi. Yani? Dış muhaliflerin çoğuna resti çekti ve kapıyı kapatmış oldu.
Diğer yandan yandaş olsun muhalif olsun “Suriye’nin ulusal egemenliğini kabul eden ve çerçevede hareket eden herkese el uzatmaya devam edeceklerini” söyledi. Burada da “ülkede meşru bir yönetim var ve bu yönetimin liderliğini kabul ederseniz” masaya oturabilirsiniz mesajı var.
Aradaki fark ne? Fark, “Suriye, egemen bir devlettir ve kendi kararlarını kendi alır” cümlesinde saklı. Esad’ın bir başka mesajı ise siyasi çözümün nasıl olacağıydı. “Öncelikle çevre ülkeler silahlı gruplara silah ve para yardımında bulunmayı kesecek ve herkes kendi sınırını kontrol edecek.”
Bu sözler Lübnan ve Ürdün’ü de kapsıyor ancak sözlerdeki asıl hedef Türkiye (ve Katar, Suudi Arabistan.) Esad daha sonra bir milli misak, anayasa; bunların sandığa götürülmesi, geniş katılımlı geçiş hükümeti, yeni parlamento ve seçimlerden bahsetti. Esad’ın sözlerine göre, önümüzdeki günlerde resmen Suriye kamuoyuna çağrıda bulunularak düzenlenecek zirveye katılım için hazırlıklar başlayacak. Suriye içinde ve dışında “dışarı ile işbirliği yapmayan herkes” bu zirvede söz sahibi olacak.
Peki Esad’ın kastettiği “halk nezdinde temsiliyeti bulunan ve aynı zamanda ulusal çözümü” isteyen gruplar nasıl belirlenecek? Burası belirsiz. artık kamuoyunda tanınan ve belli kitleleri olan bazı oluşumlar mevcut. Bu oluşumların ise halk nezdindeki temsiliyet oranını ölçebileceğimiz bir çalışma yok henüz.
Ancak Suriye yönetimi için siyasi inisiyatife katılmanın tek ölçüsü “Suriye’nin egemenlik haklarına saygı duymak, iç ve dış askeri çözüme karşı çıkmak yani siyasi çözümü istemek.” Bu tanımlamaya Doha Koalisyonu, İstanbul Meclisi ya da adı bilinen bazı muhalif şahıslar girmiyor.
Esad aynı zamanda içeride de muhalif saflarda silahlı mücadele verenlerin hepsini bu kategoriye (masaya oturulmayacaklar) alıyor. Böylece geriye içeride Ulusal Koordinasyon Komiteleri, Suriye’yi Yeniden Yapılandırma Hareketi, Suriye’yi Kurtarma Hareketi, Değişim ve Demokrasi için Halkın İradesi Hareketi ile şahıslar ve yeni kurulmuş siyasi partiler kalıyor. Bu hareket, şahıs ve partilerin ise tabanlarının ne kadar geniş olduğu halkın (seçimlere, referandumlara katılım) tepkisi ile belli olacak.
Tekrar etmekte fayda var: Esad bu tür oluşumların dışındakileri kabul etmeyeceklerini kesinlikle vurguladı. Yani “bu ülkede bir yönetim var ve bu ülke egemen. Suriye’nin egemenliğini kabul etmeyeni (dışarıya bağlı hareket edenleri) biz de kabul etmeyiz” dedi. Burada, 2 yıldır devam eden yıpranma sürecine ragmen Esad’ın büyük bir özgüvene sahip olduğunu belirtmek gerek. Bu özgüvenin karşılığının olup olmadığı ise önümüzdeki süreçte ortaya çıkacak.
Dünya Batı'dan ibaret değil
Esad’ın aynı zamanda bölge ülkelerine ve yöneticilerine, Batı’ya meydan okuması da konuşmasının dikkat çekici kısımlarından biri. Esad, “bazı bölge ülkelerinin liderlerinin Suriye’deki kriz bitince siyasi hayatlarının biteceğinin farkında olduklarını” savundu, “bütün dünyanın batıdan ibaret olmadığını” söyledi.
Batı ülkelerinin direniş eksenini kırmayı hedeflediği, ülke içindeki krizi fırsat bilenlerin Suriye’yi bölgesel olarak zayıflatmaya çalıştığı ve nihayetinde Suriye’nin bölünmeye çalışıldığı iddiaları da konuşmanın önemli kısımlarıydı. Esad, “Egemenliğimize saygı gösterenler bizden saygı ve takdir görür” dedikten sonra Rusya, Çin ve İran’a teşekkür ederek, Batı’ya ve diğer bazı ülkelere “Egemenlik haklarımıza saygılı olmadınız, içişlerimize müdahale ettiniz” mesajı verdi.
Reform başka güvenlik başka
“Reform olmadan güvenlik, güvenlik olmadan reform olmaz” sözleri Suriye yönetiminin izleyeceği yol haritasının kilit kelimeleri… Bu cümleyi “Reform yapılacak ancak krizi ülke güvenliği kapsamında değerlendiriyoruz ve bunu elden bırakmayacağız” şeklinde okumak abartılı olmaz. Nitekim, “Defalarca söyledik reform ve siyaset başka birşey, terörle mücadele başka birşey” sözleri de Suriye’nin devlet olarak çizgisini net olarak ortaya koyuyor.
Bu sözler ve devlet olarak Suriye’nin “Terörle mücadelesinde hedef kim?” sorusu ortaya çıkıyor. Malum bir yol haritası var, siyasi uzlaşı süreci başladı başlayacak, detayları açıklanmamış olsa da genel af çıkarılacağından bahsediliyor. Özgür Suriye Ordusu saflarında savaşan Suriyelilerin durumunun ne olacağı gelecek aylarda belli olacak ancak el-Kaide uzantılı örgütler ve yerli-yabancı destekçilerinin güvenlik politikasının en önemli gündem maddesi olacağı kesin.
Esad bu konuda, “El Kaide ve tekfiriler ülkeye dışarıdan sokuldu. Tekfirciler çaresiz kaldıklarını görünce kan dökmeye başladı. Bunların birçoğu Suriyeli değil. Cihad adını verdikleri anlayışları Cihad ve İslam’dan çok uzaktır. Kelimenin tam anlamıyla bir savaş içindeyiz. Bize, dışarıdan dayatılan yeni bir çeşit savaşın içindeyiz. Bu savaş Suriye’yi, Suriye halkını hedef alıyor” diyor.
Ve bu nedenle de siyasi çözümün yeterli olacağını düşünenleri “cehalet ya da şehitlerinin kanını bedava satmakla” suçluyor. Esad’ın konuşması yaklaşık 50 dakika sürdü. Aynı minvalde sözleri tekrar eden Esad’ın konuşması birkaç cümle ile özetlenebilir: “Biz, tüm tahminlerin aksine hala buradayız ve güçlüyüz, ordu mücadeleyi sürdürecek.
Diğer yandan siyasi süreci de işleteceğiz. Eğer siyasi çözüm istiyorsanız silahlı mücadeleye son vereceksiniz. Bizim egemenliğimizde siyasi geçişi kabul edenlere kapımız açık. Ancak bunun ve bizim dışımızda bir çözüm isteyenler ile asla muhatap olmayız.”