YDH- Gazeteci Mehmet Serim, ABD’nin koordinasyonu ile ağır silahlarla donatılan muhalifler ile Suriye ordusu arasında yaşanmaya başlayan “büyük savaş”taki muhtemel gelişmeleri yazdı.
YDH-Gazeteci Mehmet Serim, ABD’nin koordinasyonu ile ağır silahlarla donatılan muhalifler ile Suriye ordusu arasında yaşanmaya başlayan “büyük savaş”taki muhtemel gelişmeleri yazdı.
Geçtiğimiz hafta Suriye’de çatışmalarda artma görüldü. Çatışmalar bugünlerde 7 ana merkezde yoğunlaşıyor: Dera, Şam kırsalı, Halep, Rakka, Deyr ez-Zor, İdlib, Homs..
Ön bilgi
2011 yılının mart ayında olaylar Dera’da başlamıştı. Dera’nın coğrafi, askeri ve yönetsel olarak Sam’dan bağımsızlaştırılması hedefleniyordu; ancak ordunun bu girişimi bastırması nedeniyle bu gerçekleşmedi ve daha sonra “kuzey cephesi” açılarak önce İdlib’de daha sonra Halep’te aynı deneme yapıldı. Bu iki deneme de başarılı olamadı.
Homs çatışmaların ana idare merkezi olarak öngörülmüştü, burada da çok yoğun çatışmalar sonrası ordu kontrolü ele geçirmeyi başardı.
Deyr ez- Zor, Rakka gibi yerler ise silahlı muhalifler tarafından daha çok “güvenli alan” ve sembolik zafer bölgeleri olarak görülüyor.
Gelinen noktada bant en başa sarıldı ve aynı senaryolar yenilendi.
Arap Birliği’nin son Doha toplantısı öncesinde de muhaliflerin silah ve insan gücü bakımından güçlendirilmesi girişimleri sürüyordu. Arap Birliği toplantısı bunun somutlaştırıldığı ve açıktan ifade edildiği toplantı oldu.
Suriye yönetimi de son iki aydır bu durumun yaşanacağının ve çatışmaların artacağının farkındaydı. Bu nedenle mart ve nisan aylarının “çok zor” geçeceği dillendiriliyordu.
Nitekim tahminler gerçekleşti, bölgesel birtakım gelişmeler ve alınan kararlarla birlikte çatışmalarda artış görüldü.
Şehirler bazında durum
Dera kurtarılmış bölge ilan edilebilir
2011’de olduğu gibi yeni bir “kurtarılmış bölge denemesi” başladı. Nitekim Dael’de silahlı muhaliflerin saldırıları sonucu 3 kontrol noktasındaki askerler öldürüldü ve muhalifler Dael’de hakimiyetlerini ilan ettiler.
Şam’ı Dera’ya bağlayan iki yol var: Birincisi yeni otoyol. İkincisi “eski yol” olarak adlandırılan karayolu. Dael eski yol üzerinde. Dael’in muhalifler tarafından ele geçirilmesi ile Dera’da bulunan birlikler ile Şam arasındaki lojistik hattı kesilmiş oldu. Ordu Dael’i geri alabilmek için bazı saldırılar düzenledi; ancak başarılı olamadı.
Sadece Dael’de değil diğer bazı ilçelerde ve Dera merkezde de çatışmalar sürüyor.
Dael’in doğusunda bulunan Hirbet el Gazala, yeni otoyola yakın ve burada muhalifler etkin.
Doğuda ise Tafas var. Tafas Dael’den uzanan yol ve Şam tarafından gelen diğer bazı tali yolları birbirine bağlıyor.
Bu üç merkez (Dael, Hirbet el-Gazala ve Tafas) Şam – Dera yolları üzerinde stratejik öneme sahip.
2011’de Dera’daki olaylar nedeniyle ordu gönderen yönetimin (zorunluluktan ya da taktiksel olarak) bu kez farklı bir yol izleyeceği konuşuluyor.
Ordu Dera’dan çekilecek iddiası
Birçok noktada savaşan ordunun “konsantrasyonunu” arttırmak isteyen yönetim Dera’daki birliklerini “daha geri bir hatta çekecek. Bu hat Şam yönüne doğru Dael’den sonrası olabilir. Böylece Dera fiilen yönetimin hakimiyetinden çıkmış olacak.
Yönetimin bu hamlede üç amacı var:
1- Ordu birliklerindeki kayıpları azaltmak ve başka yerlere konsantre olmak. Çünkü sonuçta Dera “kurtarılmış bölge” ilan edilse bile uluslararası hukuk açısından Suriye’nin toprağı olarak kalmaya devam edecek.
2- Obama’nın Ürdün ziyareti sonrası ortaya çıkan “yabancı askerlerin Dera’ya girme ihtimalinin” gerçekleşmesini beklemek. Bu durumda uluslararası hukuk gereği Suriye’nin egemenlik hakları çiğnendiği için Suriye Dera’ya savaş açabilir ve istediği düzeyde saldırı gerçekleştirebilir.
3- Dera halkını silahlı gruplarla baş başa bırakmak. Şu anda bile Dera halkının bir kısmı silahlı grupları istemiyor. Ancak buna karşı bir hareket de yok. Yönetim ise artık halkın da bir şeyler yapması ve bu mücadelenin sadece orduya bırakılmaması gerektiğinin sinyallerini daha önceden vermişti.
Bu durumda önümüzdeki günlerde Dera muhalifler tarafından kurtarılmış bölge ilan edilebilir. Suudi Arabistan’ın finansörlüğünde Hırvatistan’dan gönderilen silahların muhaliflere ulaştığı ve muhaliflerin artık karadan – havaya ağır silahlara sahip oldukları belirtiliyor. Bu da yukarıda anlattıklarımız çerçevesinde Dera’ya “hava saldırısı” beklentisinin olduğunu gösteriyor.
Kuneytra
Kuneytra için de aynı senaryo konuşuluyor. Dera ve Kuneytra yönetim açısından bu mücadele özelinde çok da stratejik yerler olarak görülmüyor. Yönetimin hedefi Şam, Homs, Hama, Halep hattını sağlam tutarak daha sonrası için bu hat üzerinden mücadeleye devam etmek. Bu nedenle Kuneytra da “muhaliflere terk edilebilir.”
Şam (ve kırsalı)
Sam yönetimin kırmızıçizgisi. Diğer tüm iller gitse de yönetim Şam’ı elinde tuttukça hukuki açıdan kendini “devrilmemiş” sayacak. Diğer bazı illerin gitmesi ve bu illerde “yeni Suriye” ilan edilip bazı ülkeler tanısa da Rusya, Çin, İran gibi ülkeler Şam’ı tanımaya devam edecek ve iki devlet ortaya çıkmış olacak. Yönetim ise “asil Suriye” olarak hukuki açıdan mücadelesini sürdürecek.
Bu nedenle Sam’a muhaliflerin birkaç giriş denemesi püskürtüldü. Ve yönetim her ne pahasına olursa olsun muhalifleri Şam’a sokmama kararında. Ancak buna karşın muhalifler de girişimlerini sürdürüyor. Çeşitli gruplar halinde savaşan muhalifler diğer yandan birlik olabilmenin yollarını arıyor. Şu ana kadar somut adım atılabilmiş değil. Çünkü ordu muhaliflerin her toplanması sonrası büyük saldırılarla darbe vurmayı başardı. İlk olarak Duma, ardından Dareyya ve simdi de Jobar. Bu üç merkezin yanı sıra İrbin, Zamelka, Adra, Şifoniye, Tadamun, Ziyabiye, Harasta gibi yerlerde çatışmalar sürüyor. Ancak en önemli üç merkez Dareyya, Duma ve Jobar. Havaalanı çevresinde de son günlerde çatışmalar arttı.
Bu merkezlerde silahlı grupların toplandıkları yerler ise sürekli bombalanıyor.
Kırsalda ise muhalifler ordu birliklerine göre çok güçlü değil. Ancak ordu “ilerlemek” yerine kendisine belirlediği çizgide kalıyor ve “muhaliflerin gelmesini” bekliyor.
Bunun da iki sebebi var: Kırsal, Şam’ın doğusundan batısına güneye (Ürdün sınırına kadar) açılan çok büyük bir alan. Yönetim zaten halkın çoğunun merkeze göçtüğü bu bölgelere ilerlemesinin bir anlamının olmayacağının bilincinde.
Bizim tahminimiz yönetim “çemberi genişletip çemberin içinde problem yaşamaktansa çemberi daraltıp problemin çemberin dışında kalmasını yeğliyor.
İkincisi yukarıda zikrettiğimiz “Şam elde kaldıkça yönetim devrilmez” anlayışı.
Halep
Yukarıda “kuzey cephesinden” bahsettik. Dera’daki deneme sonrası muhalifler ve onlarla hareket eden ülkeler (aradaki Homs denemesine daha sonra değineceğiz) ülke sınırları içindeki herhangi bir merkezin “kurtarılmış bölge olamayacağını biliyor. Bu nedenle sınır illerinden Halep’e yüklenildi. Halep halkı genel itibari ile yönetimin yanında yer alıyordu. Ancak Halep aynı zamanda ülke ekonomisinin can damarı.
Geliştirilen stratejiye göre Halep bir yandan harap edilecek ve yönetim tamamıyla zayıflatılacaktı. İkincisi sınır ili olması bakımından Halep kurtarılmış bölge ilan edilecekti. Ancak aylardır süren çatışmalara rağmen bu gerçekleştirilemedi. Dera’yı anlatırken ortaya koyduğumuz gelişmeler sonucu “kurtarılmış bölge” senaryosu simdi Halep için yeniden gündemde. Üstelik bu kez yönetim acısından savaşması gereken çift cephe var. (tahminimizce yönetim bu nedenle Dera’yı bırakıp tek cepheye dönmek istiyor.)
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan istihbaratının başı Bender bin Sultan’ın idaresinde Halep ile ilgili geliştirilen strateji ve girişimler ile ilgili haberler dünya basınında yer almıştı.
Ancak Halep yönetim açısından Dera gibi değil. Dera’yı “merkezi ile birlikte muhaliflere bırakabilecek” durumda olan yönetim Halep’in merkezini Şam merkez gibi görmeye devam edecektir. Üstelik Halep’teki Neyreb askeri havaalanı Rusya ve İran’dan gelecek lojistik açısından büyük önem taşıyor.
Bu nedenle Dera’da olabilecek “ordu savunma hattını şehir dışına çekme” durumu Halep’in kuzeyi ile sınırlı kalabilir ve Şehir merkezi yönetimde kalmak üzere Halep’in (Türkiye tarafına doğru) kırsalı muhalifler tarafından “kurtarılmış bölge” ilan edilebilir.
Homs
Homs, aslında Suriye için geliştirilen senaryoda en önemli merkezdi. Ülkenin “tam ortasında” yer aldığı için muhalifler ve stratejiyi geliştirenler (Bender-Feltman) buraya büyük önem veriyordu. Ancak yönetim Dera’da olduğu gibi Homs icin “erken uyandı” ve özellikle Bab-ı Amr’daki (Suriye için Homs ne idiyse Homs için de Bab-ı Amr oydu) şiddetli çatışmalar sonrası durumu kontrol altına aldı. Şimdilerde Homs yine yönetimin “kırmızıçizgisi” ve buraya muhaliflerin hakim olmasına asla izin vermeme kararlılığı var.
Zaten Homs’un demografik yapısı ve Lübnan ile son yaşanan gerilim – gelişmeler buna izin verecek gibi görünmüyor.
Hama
“İç Şehirlerden” birisi olması ve demografik yapısı itibari ile “sessiz kalmayı” tercih eden illerden.
İdlib
Yine bir sınır Şehri. İdlib de aslında kurtarılmış bölge senaryoları içinde vardı. Cisr eş-Şugur katliamı bunun ön çalışmasıydı. Ordu (o donemde çok yayılmak zorunda olmadığı için) İdlib’e hakim olabildi. İdlib’de halen çatışmalar devam ediyor. Ancak merkezde büyük gerginlik (ve senaryolara rağmen) hala iki taraf da ciddi bir çatışmaya girmiş değil.
İki ihtimal var: Ya iki taraf da birbirine üstünlük sağlamayacağını düşünüyor ya da İdlib şimdilik uyutuluyor. Yönetim açısından İdlib’de vazgeçmek gibi bir durum söz konusu olabilir mi? bunu zaman gösterecek. Ancak İdlib’in Halep – Lazkiye hattı açısından stratejik önemini düşünecek olursak bu (yönetimin vazgeçmesi) çok da olası görünmüyor. En azından yönetim elinden geleni yapacaktır.
Rakka-Deyr ez-Zor
Bu iki ilin ünü kendilerinden büyük... İkisinde de aşiret yapısı çok önemli ve ikisinde de paylaşım yarı yarıya.” Tabii Deyr ez-Zor’un enerji açısından yönetim için önemini göz ardı etmemek gerekir.
Ancak yine de yönetim buralara çok yüklenebilecek durumda değil. Toparlanıp daha sonra “yeniden alabilmek üzere” saldırmak için şimdilik geri çekilebilir bu bölgeden. Deyr ez-Zor da sınır ili ve petrol bulunması özelliği dışında yönetim açısından “bırakılabilecek” illerden birisi.
Rakka ise Irak - el Bu Kemal – Meyyadin – Deyr ez-Zor – Halep hattı üzerinde bir merkez ve Deyr ez-Zor’daki muhalifler Rakka’ya “Halep ile arada engel kalmaması için” yüklenecektir. Bu nedenle ordu Deyr ez-Zor’a takviye birlik göndermedi; ancak Rakka’ya önem veriyor. Rakka ülkenin en büyük barajını da barındırıyor.
Haseke
Zaten Kürtlere teslim edilmiş durumda. Yönetimin burası için şimdilik parmağını bile oynatmadığını (zaten böyle bir gücünün olmadığını) biliyoruz. Ancak hesap(laşma) (hem Kürtler açısından hem yönetim açısından) daha ileriye bırakılıyor olabilir. Bunu da zaman gösterecek.
Suveyda
Lübnan İlerici Sosyalist Parti Başkanı Durzi Velid Canbolat geçtiğimiz aylarda Suveyda’daki en önemli din adamlarından biri öldüğünde “üzülmediğini” açıkça söylemişti.
Çünkü nerdeyse tamamı Dürzi olan Suveyda halkı Canbolat’ın aksine (her azınlığın yaptığı gibi) yönetimin yanında yer aldı.
Korkutucu senaryolar anlatılıyor Suveyda için. Suveyda Dera’nın doğusundaki komsusu. Ancak bu iki komsunun çok iyi geçindiği söylenemez. Dera’daki Sünni fanatiklerin ise Durziler’i “kafir zümreden” gördükleri sır değil.
Olaylar başlamadan önce Dera camilerinde bazı imamlar “Dürzilerin kadınlarının çıplak gezdiğini, bu nedenle Dera’da zinanın arttığını” anlatarak halkı tahrik etmeye çalışıyordu. Bu da “Dera’nın düşmesi halinde Suveyda’da katliam yaşanabileceği” senaryolarını beraberinde getiriyor.
Sonuç
ABD koalisyonu “madem yönetim vermiyor (alamıyoruz) biz de Suriye’de kendi devletimizi kurarız” anlayışı ile hareket ediyor.
Gün geçtikçe yoğunlaşan çatışmalar ve her iki tarafın daha da netleşen stratejileri nedeniyle ortaya “iki Suriye” çıkacak gibi.
Hangi bakanların başbakanı olduğu bilinmeyen Gassan Hito’nun seçilmesi ve Arap Birliği’ndeki koltuğun Koalisyon’a verilmesi, Obama’nın ziyareti sonucu Ürdün ve Türkiye tarafından saldırı (sızma) senaryolarının artması sonucu yönetim Dera dışından Halep merkezin kuzeyine bir hat çekti.
Bundan sonraki aşama “çakma Suriye” ile “gerçek Suriye” arasında sürecek gibi görünüyor.