Cesedimizi çiğnersiniz

img
Cesedimizi çiğnersiniz YDH

YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, muhtemel ABD saldırısına karşı canlı kalkan olan Suriyelilerin düşüncelerini yazdı.




Suriye, ABD’nin “saldıracağım” tehdidinden sonra askeri anlamda büyük bir hızla hazırlıklarını tamamladı. Bütün birimler savaş pozisyonuna geçti. İnsanların bir kısmı kendince önlemler almaya başladı. Kimisi ekmek stoklamaya çalıştı, kimisi “durum belli olana kadar” Lübnan’a geçmeyi yeğledi.

Ancak bir kısım genç insan bunları yapmak yerine Irak benzeri görüntülere hazırlanılan bu süreçte, “canlı kalkan” olmayı tercih etti.

Organize oldular ve Şam’ın en yüksek yeri olan Kasyun Dağına çıkıp orada Amerikan saldırısını beklemeye başladılar. Saldırı ihtimali ne kadar ciddi idi, bu elbette tartışılır. Ancak bütün dünyanın o günlerde saldırı olacakmış gibi hazırlandığını biliyoruz. Ve kuşkusuz bunu en çok hissedenler de Suriyelilerdi.

Gençler ABD’nin saldırı tehditlerine karşı neler yapabileceklerini konuşurlarken (kendi anlatımına göre) El Meyadin TV muhabiri Ugarit Dandash “canlı kalkan” fikrini ortaya attı.

Ve o günden beri ülkenin çeşitli yerlerinden gelen Suriyeli gençler “ABD ya da başkası saldırırsa biz buradayız, ancak cesedimizi çiğnerlerse geçebilirler” demek için her gün Kasyun Dağında “nöbetteler.”

Kasyun Dağı Şam’ın panoramik olarak görülebildiği, şehre hakim bir tepe. Burada eskiden restoranlar, kafeler vardı. Her turistin ziyaret ettiği, insanların Şam’ın bunaltıcı havasından kurtulmak için özellikle akşamları tercih ettiği bir yerdi.

Olayların başlamasından önce yönetim Kasyun’daki onlarca kafe – restoran gibi mekanı ruhsatsız olduğu gerekçesi ile yıkmıştı. Ancak yine de insanlar açık havada nargile – çay muhabbetleri için Kasyun’a çıkıyordu.

Olaylardan sonra ise bu çıkışlar azaldı.

Şimdi artık sadece birkaç mekan var ve Kasyun’a çıkmak çok da mümkün değil. Saray’a yakın olması, çıkılan yolların diğer bazı askeri tesislere açılması gibi nedenlerle çok sıkı güvenlik önlemleri var. Ayrıca İsrail’in iki kez saldırı düzenlediği merkezler dağın hemen arkasında yer alıyor.

İlk canlı kalkanlar Moğollarmış

Gençler ile yaptığımız röportajlara gelmeden önce canlı kalkan konusunda internette yaptığımız geziden aldığımız azıcık bilgiyi paylaşalım:

Wikipedia’ya göre ilk canlı kalkan uygulamasını 13. Yüzyılda Moğollar yapmış. Moğollar o dönemde sivilleri ya da esir alınan askerleri ordunun önüne koyar ve karşıdan gelecek ok, vs saldırısına karşı kendi askerlerini korurmuş.

İkinci dünya savaşında ise bir Alman general yakalanan düşman askerlerinin saldırıları önlemek için kalkan olarak kullanılması fikrini ortaya atmış. Ancak uluslararası anlaşmalara göre bunun olamayacağı görülmüş ve bu fikirden vazgeçilmiş.

Körfez savaşında ise Saddam Hüseyin aynı niyet ile girişimde bulunmuş.

Irak savaşında ise çeşitli ülkelerden yaklaşık 200 kişilik bir grubun gönüllü olarak canlı kalkan olmak üzere Irak’a gittiğini biliyoruz.

Diğer yandan Filistin’de Afganistan’da da gönüllü canlı kalkan uygulamalarına şahit olunmuş.

Suriye

Suriye’de canlı kalkan uygulaması iki şekilde oldu. Birincisi silahlı grupların ordu bombardımanına engel olmak için “zorla tuttukları ya da kendileri ile gönüllü olarak kalan insanları” kullanarak oluşturdukları canlı kalkanlar.

İkincisi yönetim yanlısı bazı gençlerin operasyonlar sırasında ordunun önünde yürüyerek keskin nişancı veya açılacak ateş karşısında kendilerini feda etmeleri.

Bu iki şekil için de çeşitli örnekler var.

Ancak şimdi durum farklı.

Dışarıdan gelecek bir saldırı olasılığı var ve kimisi avukat, kimisi öğrenci, kimisi şehit anası kadın erkek, genç yaşlı onlarca genç gönüllü olarak kendini siper etmiş.

Ugarit Dandash “ne yapabiliriz?” arayışı içindeyken canlı kalkan fikrinin oluştuğunu anlatıyor.

Dandash, “bu aslında yeni bir fikir değil. Daha önce bazı ülkelerde uygulanmıştı. İnsanlar bir şekilde bir şeyler yapmalıyız diye düşünürken ‘biz neden bunu hayata geçirmiyoruz’ dedik ve başladık” diyor.

Dandash, Kasyun’un Şam’ın en yüksek yeri olduğunu ve bu nedenle seçtiklerini ifade ediyor.

“İlk günlerde her an saldırıya maruz kalabilirdik” diyor Dandaş ve ekliyor: Buradaki bu etkinliğimiz bittiğinde herkes kendi işine dönecek.

Dandaş’ın anlatımına göre ilk günlerde 5 çadır ile başlamışlar. Daha sonra ise yeni çadır, battaniye, sünger yatak yardımları gelmiş. Bu yardımlar ünlü  işadamları, aşiret ağaları, sanatçılar tarafından yapılmış. Şimdi eylem alanında yaklaşık 100 çadır var.

Dandaş eylem için sadece Facebook’tan çağrı yaptıklarını başka hiçbir organizasyona girmediklerini ve eylemin sadece gönüllülerin katılımı ile yürüdüğünü belirtiyor.

Eylem 30 kadar sabit kişi ile yürütülüyor. Bunların içinde bir ara Radikal gazetesine de haber yapmış Sarkis isimli bir Ermeni de var.

Sarkis bize “akşamları her yarım saatte bir aşağıdaki Emevi meydanından otobüs kalktığını bu otobüslerin eyleme destek veren gönüllüleri taşıdığını, gece kalmak isteyen olursa çadırlarda kaldığını” anlatıyor

İlk günlerde birkaç bin kişinin ziyaret ettiği eyleme ziyaret / katılım şimdilerde birkaç yüz ile sınırlı.

Aşağıdaki Emevi meydanından Kasyun dağına açılan yolun üzerinde birkaç kontrol noktası var. Bunları geçtiğinizde zaman zaman üzeri Suriye bayrakları ve yapıştırmalar ile kaplanmış zengin bir işadamına ait iki Hammer cipin eşlik ettiği eylem alanına ulaşıyorsunuz.

Her kesimden Suriyeli var

Janset Kazan “Hayır İçin Suriyeli Kadınlar Birliğinin” başkanı. Çerkes asıllı Kazan’ın oğlu şehit düşmüş. Oğlu Anzor Abaza’nın “siyonistlerin bir pususunda” öldüğünü anlatıyor. Kazan birlik olarak ilk eylemlerini Mart 2011’de Arap Birliği’ne karşı yaptıklarını, daha sonra şehit ailelerine yardım gibi birçok etkinlikte bulunduklarını anlatıyor.

Kazan, Birlik olarak bu eyleme destek verdiklerini ve Kasyun’u bu nedenle ziyaret ettiklerini anlatıyor ve ekliyor:

Burası küçük Suriye. Burada Sünni, Alevi, Hıristiyan, Arap, Kürt, Çerkes.. herkes var. Biz hepimiz vatan için buradayız. Kendimizi feda etmek üzere geldik. Korkmuyoruz. Burada her kesimden ve profilden insan var. Suriye ordusunun yanında ölmeye geldik. Savaş olursa silah alacağız ve ordu ile savaşacağız.

Janset Kazan daha sonra topluluğa hitaben konuşma yapıyor ve “bir şehit verdim, verdiniz. 2, 3, 4 vermeye de hazırız” diyor.

Türkiye’ye de mesaj gönderiyor ve “Türkler ile kardeşiz; ancak ülkemize saldıranlar bizim cesetlerimizi çiğnemeden ilerleyemez.”

Kardeşi şehit olan avukat Süha Abbud ise “vatanı sadece ordu korumaz, siviller de korur. Şehitler önden gitti, biz de arkalarından gidiyoruz. Ancak cesetlerimizi çiğnerler” diyor.

18 yasındaki Yazan, ailenin iki erkek çocuğundan biri. Yazan, eylemi duyduklarında destek için Kasyun’a çıktıklarını söylüyor. Yazan’a anne ve babası da destek vermiş. “ülkemde kalacağım, benim için en değerli şey ülkemdir” diyor, Yazan.

Süreyya Arefe ise eyleme katılmak üzere Hama’dan gelmiş. 3 çocuğu var. Oğlu ile beraber eyleme katılıyor.

“Suriye komplo ile karşı karşıya. Kadınlara tecavüz ediliyor, çocuklar katlediliyor. Ben buradaki kardeşlerime destek olmak için geldim” diyor.

Süreyya da aynı sözü tekrar ediyor: cesetlerimizi çiğnemeden geçemezler

“Şu anda Şam’ın en yüksek yerindeyiz. Eğer vuracaklarsa gelsinler. Eşimi çocuklarımı evimi bırakıp geldim. Çünkü eğer vatan olmazsa ev de olmaz” diyen Süreyya, eyleminin eşi tarafından da desteklendiğini vurguluyor.

Um Firas (Firas’ın annesi) 50 yasında. 2 oğlu var. 1’i orduda. “Önce vatan sevgisi” diyor: biz burada kendimizi kalkan yapmaya geldik. Kutsal Suriye için..

Ülkenin kuzeyinde en etkin aşiretlerden biri olan Afadlı aşiretinin lideri olan Şeyh Nasır el-Buhbel muhalifler tarafından kaçırılmış. “Urfa’nın yarısı bizim” diyen oğlu Derviş el-Buhbel eyleme destek için burada olduğunu anlatıyor.

Buhbel “bütün dünyaya hitap eden” bir kaside yazacağını söylüyor.