“Beyrut, Şam Tahran ve Kiev Batı için ortak cephe”

img
“Beyrut, Şam Tahran ve Kiev Batı için ortak cephe” YDH

Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesine konuşan bir Batılı yetkili, güneyde açılması düşünülen cephenin de artık önemini yitirdiğini belirterek Esed’in devrilmeyeceğinin anlaşıldığını söyledi.




YDH- El Ahbar gazetesi yazarı Sami Klib, ismini vermediği Batılı yetkiliyle görüşmesini naklettiği yazısında şunları ifade etti.

Batılı yetkili koltuğuna oturdu ve belgelerini düzenledi. Suriye’nin ve Beşşar Esed’in geleceği ile ilgili sorulara cevap vermekten kaçınıyor gibi gözüküyordu. Finandaki kahvesinden bir yudum aldı, ellerini açıp önünde sallayarak “Daha ne istiyorsunuz, (Suriye ile ilgili olarak) yapılabilecek her şeyi yaptık. Ama şu an durum değişti ve Ukrayna’daki olaylardan sonra durum daha da karmaşık hale geliyor. Şu an Şam’dan Beyrut’a, Tahran’a ve Kiev’e kadar (Batılılar için) ortak bir cephe var.”

Tünelin ucunda ışık gözüktü mü? Yoksa savaş devam mı edecek? Sorusu üzerine kahvesinden bir yudum daha aldı. Sinirlerini kontrol etmeye çalışarak “Bak sana bir şey anlatayım. Belki şu an biz bir çıkmazda bulunuyoruz. Beşşar Esed’in iktidarda kalacağından kuşku yok; ama Suriye’yi eskisi gibi yönetemeyeceği kesin; çünkü halk ona karşı” dedi.

Suriye’de bir kamuoyu araştırması mı yaptınız soruma cevaben “Aynanın mantığı” demekle yetindi.

Ona 2012 yılının başlarında bana söylediği “Beşşar Esed kesinlikle gidici... Gidişi birkaç hafta sürmezse, birkaç ay sürer” şeklindeki sözünü hatırlattım. Biraz sinirlendi, sonra sesini biraz yükselterek şunları söyledi:

“Evet bu hedefi gerçekleştiremedik ve belki de hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğiz. Siz söyleyin biz Sayın Putin ve Çinli dostlarıyla ne yapalım? Suriye’ye yönelik tüm kararları veto ettiler. Tek bir plan dahi sunamayan, tek bir karizmatik lider çıkaramayan ve birbirine düşen Suriye’deki bu paramparça muhalefetle bizim ne yapmamızı bekliyorsunuz? Terörizmle ne yapalım? Beşşar Esed, çatışmaları istediği yere çekmeyi; Putin’in, İran’ın, Irak’taki Maliki’nin, Hizbullah’ın ve belki başkalarının desteğini almayı başardı. Arapların bazıları bize farklı konuşuyor; ama farklı davranıyor.”

Aslında Avrupa’ya gidenlerin bu tür umutsuz sözler duyması tuhaf değil. Bu umutsuzluk silahlı muhaliflerde de görülüyor. Onlar da artık Batılılara güvenmediklerini ya da artık güvenlerini kaybetmeye başladıklarını söylüyor.

Şurası açık ki herkes artık bir gerçeklik haline gelen Beşşar Esed’in üçüncü cumhurbaşkanlığı dönemine hazırlanıyor.

Ulaşılan kesin bilgiler gösteriyor ki birkaç hafta önce Avrupalılarla Amerikalılar arasında Suriye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda bir istişare toplantısı yapıldı.

Amerikalı bir yetkili, Avrupalı meslektaşlarına dedi ki: “Cenevre-2 görüşmeleri sırasında hazırlanıyorduk. Ruslara ve İranlılara Beşşar Esed kalsın; ama seçim yapılmasın diye teklif sunduk. Moskova ve Tahran’ın cevabı ‘Esed de her Suriye vatandaşı gibi seçimlerde aday olma hakkına sahiptir. Suriye halkının kimi istediğinin kararını Suriye halkına bırakmak en iyisidir’ şeklinde oldu.”

Avrupalı yetkili sözlerini şöyle sürdürdü: Cenevre-2’de bizim için açıklığa kavuştu ki Moskova Esed’i (cumhurbaşkanlığı adaylığını) destekliyor ve ona bir alternatif düşünmüyor. Rus yetkililer, Suriye krizinin başlarında, farklı siyasi ihtimalleri ele almaya daha fazla hazırdı. Bu, belki doğruydu ya da belki de bizi aldattılar. Ama o dönemlerde daha fazla hazırdılar. Cenevre’de durum değişti. Putin’in Esed konusunda daha katılaştığı bizim için netlik kazandı. Hatta bunu artık açıkça da gösteriyordu.

Ruslar bize açıkça, ‘Suriye rejimi ile Beşşar Esed’in ya da orduyla Esed’in farklı olduğu yönündeki kuruntularınızı bırakın. Beşşar Esed şu an bu ikisinin sembolüdür’ dediler.

Hatta biz Ruslara Suriye ordusu güçlü olarak kalsın, rejimin yapısında köklü bir değişiklik yapılmaksızın ordudan veya Alevilerden biri Esed’in yerine geçsin diye teklif getirdik. Ama Rusların cevabı şu oldu: Şu an Esed’in alternatifi yok ve böyle biri ufukta da gözükmüyor. Terörle mücadele çerçevesinde Suriye rejiminin ve ordusunun üstündeki baskıyı azaltmak herkesin yararınadır.

Şu an güneyden cephe açmak mümkün değil

Avrupalı yetkili şöyle devam etti: “Biz Suudilere ve diğer bazı Araplara şöyle dedik. Kuzey ve güneyden iki cephe Suriye’deki askeri dengeyi darmadağın edebilir. Onlar bize silahların ılımlı gruplara verilmesini garanti edebileceklerini söylediler. Ancak sonra anladık ki hiç kimse bu silahların çatışmaların galibi olan teröristlerin eline geçmesini engelleyemez.

Ayrıca Ürdün de bize Dera sınırından bir güney cephesi açılmasının yanlış olduğunu ve Ürdün için tehlikeli sonuçlar doğuracağını söyledi. Bize ulaşan istihbarat raporları da teröristlerin artık açıkça hiç kimseden emir dinlemeyeceğini, bunların başına buyruk ve etki edilmesi zor gruplar haline geldiklerini söylüyordu.

Öte yandan silah mafyası, kaçakçılık ve başına buyruk savaş her yeri kapladı ve durum son derece karılık. Buna karşın Suriye ordusu ile Şam’ın Hizbullah’tan İranlılara ve Iraklılara kadar tüm müttefikleri birçok eksenden ilerleme halindeydi.

Suudiler bize dediler ki durum o kadar karmaşık hale geldi ki Amerikalılar muhaliflere verilecek silah düzeyinin yükseltilmesini duymak bile istemiyor.”

Batılılar Suriye’deki savaşı sürdürüyor

Bugünlerde mevcut durumun geleceğine ilişkin açık bir görüşe sahip Batılı bir yetkili bulmak çok zor. Gördüğümüz çoğu kişi savaşın süreceğini söylüyor. Üyelerini Suriye’de eğiten terörist grupların Avrupa ülkelerinde birer birer ortaya çıkarılmasına rağmen... Bazıları Suriye ordusuna teröristleri yok etmesi için açıklanmamış bir yeşil ışık yakıldığını (şu an bunun uygulanmakta olduğunu) iddia ediyor.

Şam’la doğrudan istişare edilmeden Lübnan cumhurbaşkanının seçilmesi mümkün değil

Suriyeli yetkililere uluslar arası alanda veya Arap dünyasında doğrudan bir siyasi ortam açılmaması ve yakın gelecekte durumun değişmemesi normal. Dolayısıyla Şam’ın Lübnan ve cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tutumu sebebiyle baskılar sürecek. Örneğin Suriyeli liderlere muhalif olan bir ülkenin büyükelçisi şöyle diyor: “Gerçekçi bir inceleme şunu gösteriyor ki Suriye’ye karşı olan birinin Lübnan’da cumhurbaşkanı seçilmesi imkansızdır. Hatta şunu da söyleyebilirim ki Şam’la ve müttefikleriyle doğrudan istişare edilmeden bir cumhurbaşkanı seçmek imkansızdır.”

Bazı Arap ülkelerinde elçilik de yapmış olan Batılı yetkili sözlerine şöyle devam etti.

“Şam’la istişareler gerçekten yapıldı. Bizim açımızdan netleşti ki Suriye liderlerinin müttefikleri Lübnan cumhurbaşkanlığı konusunda onlarla istişarelerde bulunuyor. Hatta bazılarının dediğine göre Suriye liderleri, Lübnan konusunda müttefikleriyle özellikle de Hizbullah’la yaptıkları istişarelere bağlılar.

Bu yüzden medyadan uzak bir şekilde Suudi Arabistan ile İran arasında bir irtibat kuruldu; ama henüz bir sonuca varılmadı. Fransa, Mişel Aun’a olumlu bakmıyor.

Arap elçisi “öyle gözüküyor ki Suriye, İran, Lübnan ve Ukrayna konuları birbirine sıkıca bağlı” diyor. Bu ise Suriye’deki savaşın şiddetleneceği, Suriye liderlerinin askeri çatışmalarda daha hızlı hareket edeceği anlamına geliyor.